Kibir, insanı sessizce içten içe çürütür. Başta yavaş ilerler, fark edilmez. Fakat zamanla öyle bir sarar ki kişiyi, ruhunun en derin köşelerini bile yok eder. Parmak uçlarında yükselmeye çalışanlar, ilk rüzgârda devrilir. Çünkü ayakları yere basmayanın ne kökü olur, ne de geleceği.
Kendini olduğundan büyük göstermeye çalışanlar, dikkat çektiğini zanneder. Oysa insanlar, yapay parıltıya değil, hakiki sıcaklığa yönelir. Kendisini haklı göstermeye çalışanı kimse dinlemez, zira gerçek haklılık sessizdir. Kendi adını kendi dilinden düşürmeyenler, gönüllerde hiçbir zaman yer edemezler.
İnsan, başkalarının gözünde büyümek istiyorsa önce gönlünde alçalmayı öğrenmelidir. Kendisini sürekli öven, başarılarıyla böbürlenen kişi, aslında kendi sonunu hazırlar. Zira gerçek başarı, sessizlikte olgunlaşır, gösterişte değil.
Öyle insanlar vardır ki adım başı kibirden duvar örerler. O duvar onları koruduğunu zannettirir ama aslında dış dünya ile bağlarını koparır. Kibirle örülmüş her duvar, sonunda sahibini bir yalnızlığa mahkûm eder.
Ne kadar yüksek sesle övünseniz de, hayat insanların kalbine sessiz adımlarla dokunmanızı ister. Ne kadar kendinizi haklı çıkarmaya uğraşsanız da, hayat size en çok yanlışlarınızda öğüt verir.
Övünmekle yücelen yoktur; alçakgönüllülükle büyüyenler vardır. Kim başkalarının üstüne basa basa yükselmeye çalışırsa, ayağının altındaki zemin kayar. İnsan gerçek büyüklüğe, ancak ayaklarının altındaki toprağa değer vererek ulaşır.
Unutulmamalı: En parlak yıldızlar sessizce ışır, en büyük dağlar sessizce yükselir. Ses çıkaran fırtına değil, kök salan ağaç kalır.
“Göklere uzanmak isteyen, önce toprağın dilinden anlamalıdır.”
N. KACAN
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar