Bugün, 14 Aralık 2025 Pazar
Bugün Kırcaali’nin merkezinde, saat 09.00’da, herkesin duyduğu ama kimsenin anlam vermediği bir müzik yankılandı. Saat kulesinden yayılan bu ses, kulağa bir melodi gibi gelse de, içinde bir milletin yarasını kanatacak kadar ağır bir anlam taşıyordu.
Çalan türkü, Bulgar edebiyatının sembol ismi Dobri Çintulov’a ait:
“Вятър ечи, Балкан стене” — “Rüzgar esiyor, Balkan inliyor”.
Bu türkü, Osmanlı’ya karşı halkı ayaklanmaya çağıran, açıkça Türk’e karşı yazılmış bir marş.
Ve bugün, bu marş Türklerin yaşadığı bir şehirde, Türk’ün merkezinde, Kırcaali’de çalınıyor.
Peki bu nasıl bir ironidir?
Kırcaali, Bulgaristan’da Türk’ün kalbidir.
Belediye Başkanı Türk…
Milletvekillerinin çoğu Türk…
Belediye Meclisi ezici çoğunlukla Türk…
Şehirdeki nüfusun büyük bölümü Türk…
Ama saat kulesinden yükselen ses, Türk’e karşı yazılmış bir ayaklanma marşı!
Bu nasıl bir akıldır?
Bu nasıl bir vicdandır?
Bu nasıl bir ihanettir?
Sözde Türk partisi, bugün Peevski tarafından yönetiliyor deniyor.
Madem öyle, Kırcaali’de bu olanlar da mı onun izniyle oluyor?
Peki burada bulunan belediye başkanına, milletvekillerine ne demeli?
Duyan yok mu bunu?
Hiçbiriniz duymadınız mı?
Yoksa duydunuz ama duymazdan mı geliyorsunuz?
Siz Türk milletiyle alay mı ediyorsunuz?
Yazıklar olsun!
Bu belediyenin başında, bırakın bir Türk'ü, Atakan gibi küçük bir çocuk bile olsa, bu durumu duyduğunda utanır ve derhal o müziği değiştirirdi.
Çünkü o bilir ki, aldığı oy Türk’ten, duası Türk’ten, umudu Türk’ten gelir.
Biz kimseye "Türkçe müzik çal" demiyoruz.
Biz kimseye "Bayrak as" da demiyoruz.
Ama hakaret etme, geçmişin silahını bugünün kalbine dayama diyoruz.
Ve unutmayın:
Bu milletin sabrı vardır ama unutmaz.
Bu millet sessizdir ama susmaz.
Bu milletin vakarı vardır ama alay edilmesine tahammülü yoktur.
Bugün saat kulesinden o marş çalıyorsa,
Yarın halk meydanlarında başka sesler yankılanırsa,
hiçbiriniz bunun hesabını veremezsiniz.
Kırcaali, sadece bir şehir değildir.
O, bir milletin Balkanlar’daki son onurudur.
O onura sahip çıkmayanlar, bir gün o onursuzlukla anılacaklardır.
Rafet Ulutürk
