Evet dostlar..
Kıyâmet, alâmetleri, olacak olayların şekli, dehşeti vs çokça merak edilen ve sorulan, bir okadar da geniş bir konuydu...
2'inci bölümü daha detaylı ama anlaşılır ve güncel örneklerle yazmaya çalışmıştım..
Çünkü gelen soruların başında hep şu tarz serzenişler vardı:
"Çok merak ediyorum ama çok karışık ve korkuya sebep olan bir konu, lütfen anlaşılır dilde yazar mısınız?"
Evet "İLAHİYAT" alanının handikapı bu maalesef...
Konular belli ama açıklamalar hep standart ve anlaşılması kolay olmayan, korku temelli, ayrıca sıkıcı bulunan bir alan...
O yüzden ricalar bu yöndeydi..
"Anlaşılır olsun"..
Geçmiş iki haftada bu konuyu yazdık..
Ve anlaşılabilirlik adına sizden gelen olumlu geri dönüşlere şükürle ve teşeklürle, bu haftada son noktayı yazarak bitirelim inşallah..
Ama bu son bölüm, sizden gelen talepler ile "açık" olabilmesi adına detaylı olacak..
Ve bu sebeple uzun bulup sıkılmayın:) Yorulursanız mola verin, kaldığınız yerden den devam edersiniz..
Belki de bir solukta okursunuz:)
Evet; Kıyâmet'in Küçük Alâmetleri; olup bitmiş, olmaya başlamış veya şiddeti artarak olmaya devam eden olaylardı...
"Büyük Alâmetler" ise gerçekleştikten çok kısa bir süre sonra Kıyâmet'in gerçekleşeceği, "sonun başlangıcı" hükmünden olacaklardır demiştik..
Büyük Alâmetler
Efendimiz (SAV):
"Şüphesiz on alâmet görülmedikçe Kıyâmet kopmayacaktır" Bunlar:
1-Deccâl
2-Duman(duhan)
3-Dabbetü'l-arz
4-Güneşin batıdan doğması
5-Îsa'nın (a.s) yeryüzüne inmesi(Mesih)
6-Ye`cûc ve Me`cuc'un gelişi
7-Doğuda
8-Batıda
9-Ve Arap yarımadasında olmak üzere üç ayrı, büyük yer çöküntüsü olayı
10-Yemen`den çıkarak insanları mahşere sürecek dehşetli ateşin vuku bulacağıdır!" (Müslim, Fiten, 39).
Buyurmuştur...
Evet; Efendimiz'in (SAV) "bunlar görülmedikçe Kıyâmet kopmayacaktır" dediği 10 madde ve bu soruları dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım..
Bu olayların sıralaması net değildir!
Ancak güneşin batıdan doğması, yer çöküntüleri, duman ve ateş olaylarının kainat dengesini bozacak olmasından dolayı, alimlerin ittifâkı ile en son olacak olaylar bunlardır denmiştir..
Bunların dışında kalanların sıralaması da net değildir..
Ancak Mehdiî ve Deccal ardından Mesih'in geleceğini hadislerden anlıyoruz...
Ve verdiğimiz hadiste son 10 alâmet içinde "Mehdi'nin gelişi" yok..
Çünkü Mehdî bu on alâmetten önce gelecektir..
(Mehdi'yi "Mesih ve Deccal" ile ilişkisinden dolayı bu haftaya bırakmıştık..
Ondan başlayalım...)
*MEHDÎ KİMDİR?
Mehdî ile ilgili ayet yoktur!
Bu konu sahih hadislerle sabittir..
"Dünyanın ömründen sadece birgün kalsa bile, Allah (CC) benim Ehl-i beytimden bir adam gönderecektir.
O dünyayı, (daha önce) zulümle olduğu gibi, Adaletle dolduracaktır."[İbn-i Mace]
“Mehdî benim zürriyetimden, kızım Fatıma’nın evlâdlarındandır.” [Ebu Davut]
“Mehdî ile müjdelenin. O Kureyş’ten ve Ehl-i Beyt’imden bir kişidir." [İbn-i Mâce]
Bu sahih hadisler ile net olan Mehdi'nin, Efendimiz'in soyundan olacağı da nettir!
(Ayrıca zayıf rivayetli hadislerde Mehdî'nin adının MUHAMMET baba adının da ABDULLAH olacağı vardır..)
(Ama bunlar zayıftır)
Mehdî o zâtın ismi değil, sıfatıdır!
*MEHDÎ'NİN SIFATLARI NELERDİR?
Günümüzde sakalını uzatan, sarığını saran, az buçuk dini terimlerle konuşan, abdest namaz göstergeli bir takım kişiler, kendini Mehdî ilan ediyor veya ediliyor!
Ama gerçek Mehdînin anlamı ve özelliklerine bakınca, şu âna kadar îlan edilenlerin Mehdî olamayacağını anlayabiliriz..
Şöyle ki:
MEHDÎ: Kelime mânası olarak; rehberlik edilen, yani "Allah (CC) tarafından" kendisine yol gösterilen, hidâyete erdirilen kişi manasındadır..
Yani tam anlamı ile "SALİH BİR KUL" olacaktır!
Kendini Mehdî îlan eden şarlatanlar ve günümüz fâsıkları dışında, "salih kul" olarak görülen âlimler veya kişiler hakkında da, "acaba bu zât Mehdî mi?" diye düşünülebilir..
Düşünülüp, dile de getiriliyor bazen..
Ancak; Hz Îsa'nın Mesih olarak, Kıyâmet'e çok yakın bir dönemde geleceği,
yeryüzüne indirildiğinde, Mehdî'nin ona imamlık yapacağı da hadislerde vardır...
“İmamınız kendinizden (Mehdî) olduğu halde Meryem oğlu (Îsâ) içinize indiği zaman acaba nasıl olursunuz?” [Sahih-i Buhâri syf:20]
Dolayısıyla henüz Mesih henüz gelmediğine göre demek oluyor ki; bazı zâtlar Mehdî kadar salih kul olsalarda gerçek Mehdî olmaları çok mümkün değil.
(Elbette en doğrusunu bilen Rabbimiz!dir!)
*MESİH:
Mesih'in gelişi kıyâmetin büyük alâmetlerindendir..
Ahir zamanda peygamber olarak değil, Peygamber Efendimiz'e (SAV) ümmet olarak geri gelerek ahir zamandaki dîn adına yapılan kötülüklerin bertarafı ve dînin tebliğinde vazife yapacaktır!
Hz Îsa'nın Kıyâmet'e yakın MESİH olarak yeryüzüne indirileceği ayetlerle sabittir!
(Hz Îsa'nın çarmıha gerilmesi, göğe yükseltilmesi vs, yine çok soruluyor..
Doğru anlaşılabilmesi adına çok geniş anlatılması gereken bir konu..)
(Bu sebeple ayrıntıları başka bir yazıya bırakarak devam edelim)
*MEHDÎ VE MESİH AYNI KİŞİ MİDİR?
Mehdî ve Mesih aynı değildir!
Mesih Kur'an'da ayet olarak geçer ve Hz Îsa'yı anlatır..
Mehdî ise; Kıyâmet'e yakın bir dönemde gelip, insanlara tebliğ görevinde bulunacak , "SALİH" bir kul olarak yaşayacak, Mesih'in gelişine kadar Deccal ile mücadele edecektir...
*DECCAL KİMDİR?
Deccalların sayısı çoktur!
Kur'an'da isim olarak geçmez ancak, Kur'an'da kötülükleri anlatılanların, Deccal hükmünde olduğu söylenir..
Mesela; geçmiş asırlarda Ebû Cehiller, Nemrudlar, Firavunlar, vardı ve "bunların herbirinin birer deccaldi!" denir..
Hadislerle sabittir bu konu..
Âlimler "Her asrın ayrı deccalları vardır" derler..
Çünkü bir hadis-i şerifte:
Efendimiz (SAV), "Otuz kadar deccal gelmedikçe Kıyamet kopmaz." buyuruyor..(Buharî/Fiten)
Hakla bâtılın, doğruyla yanlışın, mücadelesi Hz. Âdem (as) ile birlikte başlamış, Kıyâmet'e kadar da devam edecektir.
Her asrın kendine göre deccalları vardır dedik ancak; âhir zamanın Deccal'leri en büyüğü, en kötüsü olacaktır...
Çünkü daha dehşetli ve tehlikelidirler!
Biri büyük Deccal'dır, dünya çapında etkili olacaktır..
Diğeri de İslâm Deccalıdır.
Bu İslâm Deccal'lerine, Hz.Ali "Süfyan" demiştir!
SÜFYAN: Dîni kullanarak ve bozgunculukla insanları aldatandır!
İşte son gelecek Deccaller bu sebeple tehlikelidir!
Müslümanlar arasında bozgunculuk ve fitne ile birbirine düşürecek ve bunu yaparken de kendisinin Müslüman'lığı ve İslâm'ı kullanacak, "SALİH KUL, HAS MÜSLÜMAN" gibi görünecektir!
Ama asıl hedefi İslâm'ı, değerlerini, kurallarını; insanları aldatarak, birbirine düşürerek yok etmek olacaktır!
Son Deccallerin ayrı tutulma sebepleri ve daha tehlikeli olmaları da; Deccal olduğu söylenen bir Firavun veya Nemrut gibi, kötülüklerini alenî yapmayacak oluşlarındandır!
*DECCALLERİN KİM OLDUĞU NEDEN BİLDİRİLMEMİŞTİR?
Ümmetin uyanık ve dikkatli olması için!!
Bu da bir tür imtihandır çünkü..
Bahşedilmiş aklımızla ayırt edip, verilmiş irademizle tercih ederek kazanan olmak!
Ya da inanıp, aldanıp, tâbi olup kaybeden olmak!
Bizim de imtihanımız işte bu...
YE'CÜC ve ME'CÜC:
Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve gerçek mahiyetlerini Allah'ın(CC) bildiği iki topluluk...
Ye'cüc ve Me'cüc Kur'ân-ı Kerîm'de iki âyette geçer:
1'incisi: "Onlar dediler ki: "Zülkarneyn, gerçek şu iki Ye'cüc ve Me'cüc (bu) yerde bozgunculuk çıkaran (kabile)lerdir" (Kehf Sûresi-18/94)
Bu ayetin öncesi ve sonrası da vardır..
Kehf Sûresi'de 93 ve 100'üncü ayetlerde bu konu anlatılır Rabbimiz tarafından..
(Bakmanız tavsiyesi ile..)
Bu ayetlerde "Zülkarneyn" ismi zikredilir ve Ye'cüc-Me'cüc ile olan mücadelesi ile, onların halka verdiği zararlardan dolayı, yine o halkın isteği üzerine bir geçide demir kütleler ve bakırı eritmek suretiyle sağlam bir set inşa ederek halkı zulümden kurtardığı anlatılmıştır...
[(Zülkarneyn; peygamber midir, Velî bir zat mıdır, padişah mıdır?)
(Bu konuda kesin bir bilgi yoktur..)
(Tefsircilerden peygamber olduğunu söyleyen de vardır, Velî olduğunu söyleyende..)]
Ye'cüc ve Me'cücün korkunç görüntülü, vahşi varlıklar olacağı söylendiği gibi; geçen hafta verdiğimiz bir hadise dayanarak, Efendimiz'in (SAV) tarif ettiği insan topluluğu olabileceği de söylenir...
Hatırlarsınız, Buhâri kaynaklı bu hadis: "Müslümanlar kıldan ayakkabı giyen, küçük gözlü ve geniş yüzlü insanlar ile savaşacak, onlardan eziyet görecek!"
Bu bahsedilen insanların, Müslüman'lara eziyet eden Çin veya Moğol ırkı olabileceği söylenir demiştik..
Hadiste tarif edilen insanların Moğol veya Çin halkı olduğunu, bunların Ye'cüc ve Me'cüc taifesinden olduğunun söylenmesinin bir sebebi de şudur:
Kur’an’da coğrafik konumuyla birlikte tasvir edilen Zülkarneyn'in inşâ ettiği seddin tefsirciler tarafından, bu tasvire uygun olarak Uzak Doğu bölgelerinde olduğuna hükmedilmiştir!
Yani tefsir âlimleri ve Ulemâ'nın ortak görüşü:
Kur'an'da geçen bu seddin; MÖ 3. yüzyıldan kaldığı söylenen duvarların, MS 17. yüzyıla kadar Çinlilerin birleştirilerek, yükseltilip uzattığı şu anki uzunluğu 21,196 km olan "ÇİN SEDDİ" olduğu yönündedir..
(İlgili ayetlerin tefsirinde, Elmalı'lı Hamdi Yazır'da bu şekilde yazmıştır...)
İşte bu hadise ve bu görüşlere bakarak,
Çinlilerin, Moğolların "Ye'cüc ve Me'cüc olarak hayatımızda oldukları söyleniyor..
Ancak; Kur'an'da isimlerinin geçtiği 2'inci ayet ve arkasından gelen ayetlere bakınca, şu an değil Kıyâmet vaktinde geleceklerini anlıyoruz!
"Nihâyet bir zaman gelecek, Ye’cûc ve Me’cûc’un seddi açılacak, her tepeden yığın yığın akın etmeye başlayacaklar.(Enbiyâ Sûresi-21/96)
"Artık gerçekleşeceği kesin olan Kıyâmet'in de vakti gelip çatmıştır.
İşte o zaman, hayatları boyu küfürde ısrar etmiş olanların gözleri dehşetten donup kalacak:
“Yazıklar olsun bize! Doğrusu biz bu ânı hiç hesaba katmıyor, sanki o hiç gelmeyecekmiş gibi tam bir umursamazlık içinde davranıyorduk. Meğer biz ne yanlışlık yapmış, kendimize yazık etmişiz!” diye feryat edecekler (Enbiya Sûresi-21/97)
Evet Rabbimiz Ye'cüc ve Me'cüc halkının o "seddi" aşarak aramıza gireceğini anlatıp, ardından "Artık gerçekleşeceği kesin olan Kıyâmetin de vakti gelip çatmıştır" diyerek; o zamânın son zaman olacağını, yani "Ye'cüc ve Me'cüc'ün Kıyâmet zamânının geldiğinin göstergesi olduğunu bildirmiştir!
*DÂBBET'ÜL-ARZ:
Kelime mânası, "YER CANLISI"..
"DÂBBE" yani "Canlı" kelimesi Kur'an'da 14 ayette geçer...
Bunların bir kısmı çoğuldur ve "Devvâb" adıyla geçer..
"Allah her canlıyı (dâbbeyi, devvâbı) sudan yaratmıştır. Bunlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Allah, şüphesiz her şeye kadirdir." (Nûr, 24/45)
Dâbbet'ül-arz ise: Neml suresi 82. ayette geçer:
"Tehdit edildikleri şey başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler."
Tefsir âlimleri; ayette geçen "dabbe" kelimesinin elif lamsız, yani gramer olarak "belirsiz" kullanılmış olması sebebiyle bunun bilinmeyen, tanınmayan bir varlık olduğunu ifade ettiğini söyler..
(İngilizcede kullanılan belli olan şey için kullanılan "the" takısı gibi Arapçada "el" takısı vardır. Dâbbe kelimesinde bu "El" takısının kullanılmaması onun tam bilinmediğine, hatta tam bilinemeyeceğine bir işaret gibidir.)
Yani; Dabbet'ül-arzın çıkacağı kesin ama şekli şemâli belli değildir!
Ayette geçen ".....onlara yerden bir dâbbe çıkarırız da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını 'kendilerine söyler'!" ifadesi ile Dabbet'ül-arz'ın insanlarla konuşacağı anlaşılır..
Buradan hareketle bu dâbbenin geldiğini ve radyo, televizyon, hatta internet olabileceğini söyleyenler vardır. Çünkü bunlar yerden çıkan hammaddelerle yapılır ve insanlarla konuşurlar denir...
Olabilir mi?
Bu konu ile ilgili şunu söyleyebiliriz..
Dinin helal-helal ölçülerine uyan insanlar bu aletlerden olumlu yararlanırlar.
Böyle hassasiyetleri olmayanlar ise, zarar görürler. Çünkü bu aletler günahta da kullanılabilmektedir ve hatta bu tarz kullanımları daha yaygındır.
Ama 'Dâbbe' canlıdır!
Filmler yapılmıştır..
Korku filmleri..
Korkunç bir varlık olarak canlandırılmıştır Dâbbe!
Ve buyrun bir hadis:
"Dâbbe, yanında Hz. Musa'nın asâsı ve Hz. Süleyman'ın mührü olduğu halde çıkar. Mü'minin yüzünü asa ile parlatacak, kâfirin burnunu da mühürle damgalayacak. O zamanda yaşayan insanlar bir araya geldiklerinde mü'min- kâfir belli olacaktır." (Ahmed b. Hanbel, "Müsned")
Ayette veya hadiste şekil şema var mı?
Anlamı: "Canlı"
Ayet ve hadisler net..
*Doğuda
*Batıda
*Ve Arap yarımadasında olmak üzere üç ayrı, büyük yer çöküntüsü olayı
*Bu yerler neresi, belli midir?
“Kıyâmet Alâmeti” olarak bilen ve artık son yaşanacak şiddetli olaylar arasında “Üç Yer’in çökecek olması" (üç ayrı Kıyâmet alameti) Jeoloji Bilimi ile açıklanmaya çalışılır..
Dünya genelindeki fay hatları incelenip ve tahminler yapılmıştır..
Ancak; bunlar sadece tahmindir çünkü yeri bildirilmemiştir!
Sebebi ise insanlar arasında fitneye sebep olabileceği, sıkıntı ve kaygı itibariyledir.
Bu konuda yer işareti, oluş şekli, zamânı vs ile ilgili net ayet bulunmamakla birlikte; bazı tefsirciler tarafından Kaf Sûresi 44'üncü ayetin kıyâmete ve bu yer çöküntülerine vurgu yaptığı söylenmiştir!
Bu ayet:
"O gün yer onların üzerinden yarılıp açılacak ve oranın içinden çıkan insanlar, çağırana doğru süratle koşacaklar.
Bu toplama işi, bizim için çok kolay olacaktır!"
Bu ayette Rabbimizin "yer onların üzerinden yarılıp açılacak" ifadesi, hadisteki yer çöküntüsünü işaret eder diyenler vardır..
Ancak ayetin devamındaki; "ve oranın içinden çıkan insanlar" ifadesinin ölülerin çıkışını anlattığı kanısı daha yüksektir..
Çünkü bu ayetin arkasındaki ayette de "Haşir" (Yeniden diriltilmemiz) verilmiştir..(Bakmanız tavsiyesi ile..)
Başka bir ayet yoktur ancak, konu sahih hadislerle sabittir!
Hadislerde de yere batma olayının sadece haber verilmiş, nasıl olacağı veya net zaman veya konumu hakkında hiçbir bilgi verilmemiştir.
Net bilinen tek şey; bu olayların gerçekleşmesinin, Kıyâmet'in başladığı anlamı taşıdığı!
*GÜNEŞİN BATIDAN DOĞMASI:
Güneş’in Batı’dan doğması demek, o gün Dünyanın canlılar için “yaşam ortamı” olmaktan çıkacak olması demektir.
Çünkü kozmolojik olarak tüm denge alt üst olacaktır!
Yani net sonun başlangıcıdır!
Ve dehşet verici bir olaydır!
Bu konuda ayetler ve sahih hadisler vardır..
Kıyâmet Sûresi'nde:
"Gözün kamaştığı!" (7)
"Ayın tutulduğu!" (8)
"Güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman!" (9)
"İşte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der! (10)
"Hayır!
Kaçıp sığınacak hiçbir yer yoktur" (11)
"O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur."(12)
İşte bu ayetlerden 7'inci ayetteki “Güneşle Ay biraraya getirildiği zaman!”
ayetinin, Ay ile Güneşin birleşmesi ifadesinde güneşin batıdan doğması olayını anlattığı kanaati oluşmuştur..
İlgili başka bir hadiste ise Efendimiz (SAV):
“GÜNEŞ BATIDAN DOĞUNCAYA KADAR KIYAMET KOPMAZ. GÜNEŞ BATIDAN DOĞDUĞU ZAMAN, İNSANLARIN HEPSİ ONU GÖRÜRLER DE TOPTAN HEPSİ İMAN EDERLER."
Bıyurmuştur...
Bu hadiste de yine "Güneşin batıdan doğuşu" vardır ve ek olarak da; o an artık Kıyâmet ânı olduğunun bilineceğinden, insanların hepsinin îman edeceği bildirilmiştir..
Ancak!
Bu hadisi doğru anlamak gerekir!
Bu, bu kadar kolay olmayacaktır elbette...
İnsanlar son âna kadar îmansız yaşayıp, tâbiri caizse bıçak kapıya dayandığında "îman ettim" demesi işe yarar mı sizce?
Buyrun Rabbimiz vermiş cevabını:
"Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya RABBİNİN BAZI İŞARETLERİNİN GELMESİNİ mi bekliyorlar?
RABBİNİN İŞARETLERİNDEN BAZILARININ GELECEĞİ GÜN, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı ASLA fayda sağlamaz!
De ki: 'Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz.' " (Enam, 6/158)
Bu ayet, hadiste "o an" geldiğinde edilen îmanın korku sebebiyle olacağını, ve gerçekten yapılsa da bir faydası olmayacağını net anlatıyor sanırım...
*DUHAN(Duman):
Duman anlamındadır!
Duhan kelimesi Kur’an-ı Kerim de iki ayette geçer..
Ve 44’ücü Sûre'nin de ismidir..
Kelimenin geçtiği ilk ayet, Fussilet Sûresi 11'nci ayettir..
Bu ayetin öncesi ayetlerde Allah’ın (CC) kâinatı nasıl yarattığı anlatılır ve sonra
" Sonra duman halinde olan göğe yöneldi........." şeklinde geçer....
Kıyâmet ile ilgili olan ise, kelimenin geçtiği ikinci ayettir..
Ve kendi adıyla yer almış olan "Duhan Sûresi'ndedir..
"Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle! (10)
"Bu, elem verici, çok can yakıcı bir azaptır!" (11)
Günümüzde Dâbbe, Ye'cüc-Me'cüc de olduğu gibi bu konuda da "oldu-oluyor" senaryoları yazılmıştır..
Meselâ; 11 Eylül 2001tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde İkiz Kuleler’in vurulmasının oluşturduğu toz bulutunun Kıyâmet Alâmeti olduğu ileri sürüldü ki, ayetlere bakınca cahilliğin bile ötesinde bir durum!
Çünkü ayetler ve hadisler; bu "Duman”ın kâinatın dengesini bozacak bir büyüklükte, ya da kâinatın dengesinin bozulması şiddetinden çıkacak bir “Duman” olduğunu açıklar..
*YEMEN'DEN (Hicaz) ÇIKACAK ATEŞ:
Bu konudaki hadis:
"Hicaz bölgesinden bir ateş çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bu ateş Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır." (Buharî)
Bu hadiste bahsedilen ateş, "3 yerde olacak yer çöküntüsü ile bağlanır..
Şöyle ki:
Jeolojik olarak yeryüzü katmanlarında içe doğru inildiğinde magma tabakasının varlığı ile, "yer yarıldığında" olacaklar arasında bu ateşin yeryüzüne çıkması olabileceği ifade edilir..
Büyük Alâmetler ve ayrıntılarını verdik.
Uzunluk için hakkınızı helal edin lütfen..
Ama siz istediniz ayrıntılı:)
Bu olayların oluş sırası, şiddeti, bahsedilen varlıkların neye benzediği, yer, konum zaman bilgileri net değildir.. Biz bildirilen kadarını bilebiliyoruz ancak…
Ve bunları paylaştık…
"De ki: Gerçek ilim Allah'ın katındadır." (Mülk, 67/26)
"Göklerde ve yerde Allah'tan başkası gaybı bilemez." (Neml, 27/65)
Evet ez cümle; bu alâmetler sonrası olacak olay, İsrâfil'in (as) Sur'a üflemesi ile Kıyâmetin kopuşu ve ahiret hayatının başlaması olacaktır..
Büyük Alâmetlerle ilgili bilinmesi gereken en önemli nokta şudur:
Allah'a îman etmiş, kulluğunu hakkıyla yaşamış "mümin" sıfatlı kullar bu büyük alâmetleri veya kıyamet ânındaki olayların şiddetini hissetmesin diye, Rabbimizin lütfu ile bu olaylardan önce can vereceklerdir..
Genelde yapılan bir duadır:
"ALLAH'IM KIYÂMETİN ŞİDDETİNDEN MUHAFAZA EYLE!"
Bu duanın mahiyetinde de bu vardır..
Aslında kişi bu dua ile "Mümin" olmayı diler..
Çünkü kul mümin sıfatlı ise kıyâmetin şiddetini (öncesinde olan korkunç olaylar dahil) hissetmeyecektir zaten..
O zaman çok korktuğumuz Kıyâmet'in şiddetini yaşamamak adına...
Kıyâmet sonrası başlayacak ve ebedî (SONSUZ) olacak ahîret hayatımızda; cezasız-azapsız, cennette mutlu-mesut, yaşayabilmek adına...
Rabbim bizi kendine layık kul eylesin..
Emânetini alma zamânına kadar, bizi emânetinde emîn kılsın..
Doğru yola iletsin ve o yolda sabit kalmayı, "HAKÎKİ MÜ'MİN" olmayı hepimize nasip etsin inşallah....
VESSELÂM....