Savaş artık tankla tüfekle yapılmıyor. Savaş artık toprakla değil, zihinle kazanılıyor. Ve en güçlü silah: kültür.
Bugün, görünmeyen bir işgal altındayız. Marşlarla değil, melodilerle… Mermilerle değil, dizilerle… Ajans haberleriyle değil, sosyal medya akımlarıyla yürütülen bir kuşatma…
Bu kuşatmanın adı: Popüler kültürle milli kimliğin tasfiyesi.
Sokaklar Bizim Ama Ruhlar Başkasının
Bir milletin topraklarını işgal ederseniz, bir gün savaşla geri alabilir. Ama ruhunu işgal ederseniz, savaşmaya gücü kalmaz.
Bugün çocuklarımız Türkçeyi değil, yabancı kalıpları konuşuyor. Gençler kahramanlarını tarih kitaplarından değil, dijital oyun karakterlerinden seçiyor. Aşkı, fedakârlığı, sadakati diziler değil, algı mühendisliğiyle yazılmış senaryolar tarif ediyor.
Sözde “evrensel değerler” adı altında empoze edilen bu kültür, aslında kökü olmayan bir kimliksizliği yüceltiyor.
Medeniyet Değil, Medya İşgali
Hollywood bir sinema merkezi değil, bir ideoloji üssüdür. Netflix, sadece dizi yayınlayan bir platform değil; toplum mühendisliği laboratuvarıdır.
Bizim gençlerimizin zihin dünyasına, bu merkezlerden pompalanan ideolojiler hâkim oluyor:
• Aile kutsal değil, yüktür.
• Evlilik bağ değil, engeldir.
• Din bireysel değil, problemli bir sistemdir.
• Tarih gurur değil, yük olarak gösterilir.
Bu mesajlar öyle ustalıkla işleniyor ki; algılanmadan kanıksanıyor. Ve işgal, hiç silah sıkılmadan tamamlanıyor.
Yerliye Yabancı olan, Yabancıya da Hayranlık duyan: Kültürel Tersine Dönüşüm
Kendi müziğine kulak tıkayan, kendi tarihinden utanır hâle getirilen, kendi atasözünü “gerici”, Batı jargonunu “çağdaş” sanan bir nesil… Bu, sadece eğitimle değil; kültür kodlarımızın sistemli bir şekilde kırılmasıyla oluyor.
Popüler kültür bir eğlence alanı değil; sömürge mantığının yeni yüzüdür. Bu kültür:
• Kitleleri düşünmez hâle getirir,
• Ahlakı esnekleştirir,
• Kimliği silikleştirir,
• İtaati eğlenceyle sağlar.
Ve sonunda bir millet, kendi geçmişini, dilini, müziğini, kıyafetini, edebiyatını terk eder. Geriye ne kalır? Tabelası olan ama ruhu başka ellere ait bir toplum.
Ne Yapmalı?
Kültürel bağımsızlık, siyasi bağımsızlıktan daha derin bir mücadele ister.
Bu toprakların çocukları kendi kökleriyle yeniden buluşturulmalı:
• Yerli içerikler devlet politikası haline gelmeli.
• Dijital mecralarda millî bilinçle hazırlanmış içerikler desteklenmeli.
• Gençliğe tüketim değil, üretim kültürü aşılanmalı.
• Tarih, ezber değil, karakter eğitimi olarak öğretilmeli.
Unutulmamalı: Bir millet, kültürüyle yaşar; kültürünü kaybederse, toprağı olsa da devleti yoktur.
“Ruhunu ithal eden milletin geleceği gümrük kapısında kalır.”
N. KACAN
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar