Bir milletin topyekûn ayağa kalktığı, imkânsızın mümkün kılındığı bir dönemin adıdır Kurtuluş Savaşı. Anadolu’nun dört bir yanı işgal altındayken, teslim olmayı reddeden bir avuç yürekli insan, tarihin seyrini değiştirmiştir. Türk milleti, yalnızca dış güçlerle değil, içteki kararsızlıkla, umutsuzlukla, ihanetle de mücadele etmiş; sonunda bağımsızlığını kanıyla, canıyla kazanmıştır.
Parçalanan Bir İmparatorluğun Ardından
I. Dünya Savaşı’nın ardından, Osmanlı İmparatorluğu neredeyse fiilen sona ermişti. Mondros Mütarekesi’yle Anadolu, galip devletlerin menfaatlerine açık hâle getirildi. İngilizler, stratejik bölgeleri; Fransızlar, Güney Anadolu’yu; İtalyanlar, Akdeniz kıyılarını; Yunanlılar ise Batı Anadolu’yu işgal etti. Ermeni ve Rum çeteleri ise Doğu ve Karadeniz’de bağımsızlık hayalleriyle harekete geçtiler.
Her biri ayrı bir yara olan bu işgaller, milletin ruhunda büyük bir öfkeye ve tepkiye dönüştü. Ancak bu öfke, başıboş bir isyan değil; akıl, sabır ve stratejiyle yoğrulmuş bir direnişe evrilecekti.
Halkın İçinden Doğan Direniş
İlk direnişler yerel halk tarafından, Kuvayı Milliye adı altında başlatıldı. Silahsız, yorgun ama inanç dolu köylüler, tüfeği kadar duasına da sarılarak işgalcilere karşı durdu. Bu dağınık yapının birleşmeye ve merkezileşmeye ihtiyacı vardı. İşte o noktada, kader sahnesine Samsun’dan çıkan bir lider adım attı: Mustafa Kemal Paşa.
Mustafa Kemal ve Bağımsızlık Yolu
Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak yalnızca bir yolculuğu değil, bir devrimi başlattı. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile halkı örgütledi, Misak-ı Milli ilkeleriyle direnişin rotasını çizdi. 1920’de Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesini egemen kılacak yeni bir dönemin kapısını araladı.
Atatürk’ün önderliğinde düzenli ordu kurulurken, Batı Cephesi’nde Yunan kuvvetlerine karşı unutulmaz zaferler kazanıldı: İnönü, Sakarya ve nihayetinde Büyük Taarruz. Bu savaşlar sadece toprakları geri almakla kalmadı; milletin özgüvenini, iradesini ve inancını da yeniden inşa etti.
Güney ve Doğu’da Sessiz Kahramanlıklar
Fransız işgaline karşı Maraş, Antep ve Urfa’da gösterilen sivil direniş, tarihe altın harflerle yazıldı. Kadın, erkek, çocuk demeden herkes, kendi cephesini kurdu. Doğu’da ise Ermeni çetelerinin hayalleri, Doğu Cephesi’nde Türk ordusunun kararlı mücadelesiyle son buldu.
Karadeniz’de Pontusçu Rum çetelerine karşı verilen mücadele, Anadolu’nun yalnızca fiziksel değil, kültürel bütünlüğünü de korumayı hedefliyordu.
Bir Antlaşmayla Değişen Kader
Tüm bu zaferler, 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile taçlandı. Bu anlaşma, sadece yeni Türkiye’nin uluslararası alanda tanınmasını değil, aynı zamanda Türk milletinin tarih sahnesine kendi adıyla ve onuruyla geri dönmesini sağladı.
Son Söz
Kurtuluş Savaşı, yalnızca bir askeri mücadelenin ötesinde, bir milletin yeniden var oluş destanıdır. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Rum ve Ermeni güçlerine karşı verilen bu mücadele; Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu, milletin inancı ve dayanışmasıyla kazanılmıştır.
Bu zafer, geçmişe duyulan bir övünç değil; geleceğe bırakılan bir sorumluluktur. Unutulmamalıdır ki bağımsızlık, bir kez kazanılır ama her nesilde korunmalıdır.
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar