Hayatın tadı var, tuzu var ne vefası ne acıması ne de bir kolaylığı var! Gene de sımsıkı tutunuyor, hayatın cilvelerine takılıyor, çelmelerine kızıyor, risklerine bayılıyor, başımızı çarptığımızda bir kayaya; biraz akıllanır gibi olsak da aslında kendimizi değiştiremiyoruz. Frenlerimiz hırs kaplayan gözlerimiz ve duygularımızla tutmuyor! Boşa atmış gidiyoruz!
“Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.”! Orhan Veli!
“O yalan, bu yalan, al biraz da sen oyalan” misali! Epey yaklaşmışız. Anlatamıyorum; kendime tabii ki!
Tolstoy anlatıyor; kulak vermek gerekiyor! “Adamın birisi bir aslan görüyor, kaçmaya başlıyor, bir su kuyusu görüyor, oraya atlıyor ve bir daldan tutunuyor! Bir bakıyor aşağıda da bir aslan daha var, kuyuya inse onu parçalayacak ve dışarıdaki aslan da onu bekliyor. Bu arada tuttuğu dalın üstüne birisi bal sürmüş, o balı yalamaya başlıyor. Bir bakıyor tutunduğu dalı biri siyah birisi beyaz iki fare kemiriyorlar. Tutunduğu dal kopacak ve alta aslanın yanına düşecek. Ama bal o kadar tatlı geliyor ki; yaladıkça yalıyor, aslanları unutuyor”.
Bu hikâye dümdüz bir hikâye, yalan yok, acı gerçekler var! Tembellik, bilimden uzak bir öğüt yok, mukadder sondan kaçış yok ama ilim yapmayı, öğrenmek ihtiyacını, bilgiyi terk etmek yok!
Onurlu yaşamak, adaletli yaşamaktır! Yaşayabildiğin kadar yaşamak ihtiyacı, sağlıklı yaşama ihtiyacı, devlet tarafından garantiye alınmış adaletle yaşamak her vatandaşın hakkıdır! Değneğe sürülen bal bunu unutturmayacak, unutmamalı!
Savaş, kendimle olan savaştır! Adaletsizlikle gelen her haksızlığa karşı savaş kutsaldır! Çünkü adalet kutsaldır! Adaletli davranmak bize Allah’ın emridir! Adaleti parmağımdaki bal bana unutturmamalı! M. Tevhit Gülseven