Lütfen kendimizi kandırmayalım…! (1)
Bana göre Kayseri, Türkiye’de bulunan bütün turizm acentelerini ve rehber şirketlerini bir hafta boyunca Erciyes’te misafir ederek; Kayseri’de görsel olabilecek, elle tutulabilecek, para getirisi olabilecek ve dahi Kayseri’nin GSMH ibresini yukarıya doğru hareket ettirebilecek bütün enstrümanlarını ortaya dökerek, sergileyerek ve en ücra köşesine dahi götürerek gezdirip, kazanç kapılarını sağlamlaştırdı… Yine bana göre bu hareketiyle de bu yıldan başlamak üzere başta Palandöken ve Erzurum hedefiyle bütün Doğu Anadolu turizminin önünü kapamak için ilk adımını attı; Ve yine bana göre Kayseri her zaman olduğu gibi kendi kazanç kapılarını ağzına kadar açarak hem de şehir lobisiyle beraber bütün Doğu Anadolu Bölgesine ve ilk başta da Erzurum'a ve Palandöken'e hodri meydan dedi, bilmem farkında mısınız?
Aslında kapitalist sistemin bir gereğidir bu!
Hep ben, hep ben kazanacağım dercesine…
Biz ne yapıyoruz? 2 saatten, 4 saate çıkarılan Turistik Doğu Ekspresinin Erzurum durağındaki molasına, bayram havasında kutlamasını yapıyoruz. Hem de ellerimizde güller ve şehir protokolü ile…
Yetmez, bir de Ramazan topu patlatalım ve “durak” olmaya devam edelim.
Eyvah ki ne eyvah!
Erzurum durağında mola!
İnsan yüz binlerce yıllık tarihinden utanır…
Erzurum durağı.
Gariban şehrimizde 2025 in getirisi olan başkentlikler ve bir takım şahsi gayretler olmasa idi, bu yıl ilimize gelecek olan turist sayısında ciddi oranda düşüş yaşanacağı gerçeğini sakın unutmayın.
Eğer şimdi ve derhal, ivedi olarak bu yıl; elimizdeki bu imkânlar ile bir şeyleri halledemez isek, kalıcı olarak bazı şeyleri rayına oturtamaz isek, bir yıl sonra 20025/2026 sezonunda ve sonrasında size “Erzurum durağını” hatırlatmak isterim.
Tabii ki Ömrümüz olur ise…
Bugün Palandöken’e çıkıp tek bir defa, o da her hangi bir pistinde kayak yapmanın tam olarak bedeli nedir? Varın hesabını siz yapın ve bu şehirde de o paraya kaç kişi Palandöken’e çıkar bana cevabını verin. Kaskıydı, elbisesiydi, kayağıydı, ski passıydı ve en önemlisi de o alana intikaliydi derken, yemesi-içmesi ve hatta tuvaletini de ekleyerek.
İşte bu aşamada neleri kazandığımızı ve asıl olarak neleri kaybettiğimizin hiç hesabını yaptınız mı? Adamlar Türkiye’de bulunan bu işin pirlerini uçağa doldurup misafir ederken; siz kendi mahallenizdeki sakinlerini kovmakla meşgulsünüz, bilmem farkında mısınız?
Palandöken yüce dağ…
Ne heybetli bir cümle değil mi?
Palandöken demişken, çok uzun zamandır ifadelerimizde es geçtiğimiz ama aklımızda duran bir durumun farkına yine/yeniden varmıştık.
Acıydı ama gerçekti bu durum.
Palandöken yüceliği kadar da birilerinin tahsisinde, özel ve tüzel bir dağ görünümündeydi. Dün öyleydi, bugün hakeza ve yarın ise tahmin edilmekte.
Umarız ki olmaz…
Çok değil daha iki gün önce hava alanındaydım. Çocukları karşılamak için erkenden gittiğim alanda, küçücük penceremden çok büyük hayaller kurmaya başlamıştım ki; önümden elinde bilmem ne oteli yazan pankartlı bir arkadaşımız geçti. Daha önceden de karşılaşmıştım bu tür olaylarla ama bu beklediğimiz uçağı karşılamaya gelen üçüncü otel personeliydi ve dikkat çekmeye başlamıştı.
Gönülsüzde olsam hayallerimi silip, gerçeklerle karşılaşmak için yerimden kalkıp hemen orada bulunan bir Dadaşa (!) her uçakta var mıdır böyle karşılama seansları diye (salağa yatarak) saçma sapan bir soru sordum. Dadaşımın verdiği cevap, gerçekten de bu şehrin çok kısa ve öz olarak resmini çizmeye yetiyordu. Gün içerisinde aralıklarla 8 veya en fazla 10 uçağın indiğini, bazı farklı durumlarda çok nadir olarak, genelde kışın arada bu durumun artı 1 veya 2 fazlasıyla seyrettiğini belirterek, sabah ilk birkaç saat ve akşam son birkaç saat bu sirkülasyonun devam ettiğini ifade etti.