Mağdur şahıs Türk olsaydı ne olurdu?
Elif Lale Kırcaoglu
Beynim zonkluyor..Düşünce kalıplarım, zihin dünyam altüst. Kayseri'de bir mülteci çocuğa uygulanan tacizi yazacağım ama öncesinde, bu tacizin aktörü ve mağdurun kimliği, mensup olduğu ülke üzerinden yürütülen provokasyon eylemlerine değinmek istiyorum. Göç ve mülteci sorunu tüm dünyanın adeta bir beka sorunu gibi duruyor ama hiç bir ülke de bu soruna köklü bir çözüm üretebilmek için gayret göstermiyor. Sahi insanoğlu yaşadığı coğrafyayı niçin terk etmek ister?
Büyük sosyolog İbn-i Haldun'un " coğrafya kaderdir" sözü zihnimde canlandı. Coğrafya kaderse, Suriyeli mültecilere uyguladığımız çirkin eylemler de nedir? Coğrafya kaderse, Siyonist İsrail'in Filistin topraklarını kendisine coğrafya edinmeye çalışması da mı bir kaderdir? Ya da tersinden sorayım, Gazzeli Müslümanları yurdundan yuvasından etmek neyin nesidir? Okyanus ötesinden tüm kıtalara sıçrayarak o ülkelerin petrolünü, enerjisini sömürmeye kalkışmakla mı kaderdir? Soruları çoğaltabiliriz…
Kayseri'de başlayıp tüm ülkelere sıçratılmak istenen taciz kılıfı giydirilmiş provokasyon, çok şükür ki çeperi büyümeden söndürüldü.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki, mülteciler üzerinden yürütülen hiçbir provokasyon eylemini tasvip etmiyorum. Sosyal medya, olayları hem kışkırtıyor hem de toplumu manipüle ediyor. Ya da birileri sosyal medyayı kullanarak bizi birbirimize kırdırmak istiyor.
Yerliler mültecilerden hoşlanmaz, bu yüzden de ötekileştirmek ister. Mülteciler ve ülkemize sığınan Suriyeliler konusu, bir devlet politikasıdır.
" Bu bir vicdan meselesidir" diyerek topraklarımıza misafir ettiğimiz mültecilere yönelik "Ensar-muhacir" ve açık kapı politikası uygulayarak bugünlere geldik. Kuzey Suriye'de PYD/YPG yapılanmasına karşı operasyonlar yaptık. O vesileyle hem terörün nefes borusunu kesmek ve hem de ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli mültecilerin bir kısmını o bölgelere yerleştirmek istedik. Ancak tam muvaffak olamadık.. Bu yüzden de mültecilerin gönderilmesi meselesi uzayıp gitti.
Yazımın başlığına döneyim.
Mağdur şahıs Türk olsaydı ne olurdu? Üzülerek bunu ifade ediyorum ki hiçbir şey değişmezdi. Nitekim ülkemizde her gün onlarca çocuğa cinsel tacizde bulunuluyor. Bir olayın sıradanlaşması, kanıksanması iyi bir şey değil. Ülkemizde yaşanan şiddet ve taciz olayları nasıl ki birçoğunuzu rahatsız etmiyorsa, Gazze'de katledilen çocukların durumunu kanıksamış olmanız da birçoğunuzu rahatsız etmiyor.
Ama benim içim yanıyor
En çok da artık toplum olarak bu meselelere sağırlaşmış olmamız.
"Mağdur Türk olsaydı" cümlesini özellikle seçtim. Kayseri Valisi, Suriyeli çocuğa taciz nedeniyle toplanan ve provokasyon yapmaya kalkışan kalabalığı dağıtmak için "mağdur Türk değil" cümlesini kullandı. Vali bu cümleyi boş bulunarak mı söyledi, yoksa bilinçli mi, orasını bilemem. Lakin şu kesin, vali bu cümle ile olay sizin zannettiğiniz gibi değil, Suriyeli sapığın taciz ettiği kişi de yine Suriyelidir, dolayısıyla rahatsız olmanıza gerek yok mu demek istedi?
Yorum yapmak istemiyorum.
Tacize maruz kalan kişi bizim mahalleden olsaydı ne olurdu? Yani Suriyeli bir yetişkin, 7 yaşındaki bir Türk çocuğuna tacizde bulunsaydı elbette ki olayların seyri daha da büyük olurdu. Yine yaşanmış bir anekdot aktarayım. Haberin kaynağı sosyal medya. Son dakika denilerek şöyle bir haber geçti: " Kayseri’de kar maskesi takan M.K. (56) takip ettiği yüzde 90 zihinsel engelli kadına cinsel saldırıda bulundu. Yaşanan cinsel saldırı olayı da güvenlik kamerasına yansıdı. Gözaltına alınan şahıs emniyete götürüldü.”
Kar maskesiyle zihinsel engelli kadına tecavüz eden sapık Suriyeli değildi, Türktü. Buna hiç bir tepki gösterilmedi. Olayın faili Türk ya, hiç kimse "tecavüzcüyü bize teslim edin" diye karakol önünde toplanmadı.
Bu konuyu bu gece kafanızı yastığa koyunca kendi vicdanınızda bi değerlendirin.
Tecavüz sadece arka mahallede veya bir mülteci den gelince mi tepki vereceğiz. ?
Her milletin içerisinde iyiler de var kötüler de. Hukukta suçun şahsiliği esastır. Evladın işlediği suçtan babası sorumlu tutulamaz. Bir Suriyeli sapığın suçu da tüm Suriyelilere yıkılamaz. Irkı, dini mensubiyeti mezhebi ne olursa olsun suç işleyen cezasını çekmelidir. Hem sonra burası bir hukuk devletidir. Hâkim ve savcılarımız ne güne duruyor? Ortada bir suç varsa, cezalandırması gereken halk değil adalet olmalıdır. Adalet mülkün temelidir. Suçsuz yere Suriyelilerin ev ve iş yerlerini yağmalamak Vandallıktır. Kar maskesi takarak zihinsel engelli kadına tacizde bulunan Türk'ün ailesi suçlandı mı?
Hayır, gerek de yok. Peki, bir Suriyeli vatandaşın işlediği suçu neden kalkıp tüm Suriyelilere yıkmak istiyoruz?
Şu cümleyle bitireyim: Suriyelilerin hepsini ülkelerine gönderseniz dahi maalesef ve üzülerek belirtiyorum ki ülkemizde şiddet ve taciz olayları yine kaldığı yerden devam edecektir. Bana kalırsa, provokasyon amaçlı toplanan kalabalığın asıl maksadı 7 yaşındaki çocuğa uygulanan taciz değil, o taciz üzerinden Suriyelilere saldırmaktır. Mülk Allah'ındır, hiç birimiz, yaşadığımız toprakların sahibi değiliz. Bugün bu topraklarda misafiriz, yarın ne getirir bilemeyiz. Bir deprem felaketi 11 ili kasıp kavurdu. İşçi ile patron aynı kuyruğa girerek yemek aldı. Ev sahibi ile kiracı, aynı çadırı paylaşmak zorunda kaldı. Siz de yarın, Allah göstermesin; yurdunuzdan, yuvanızdan olabilirsiniz. Göç ettiğiniz topraklarda aynı muamele size yapılırsa ne dersiniz?