Mesut TuranErzurumluyorum
MESELE ÇOOOOK “NARİN”
Kameri aylardan Rebiyülevvel ayındayız. İki gün önce 12 Rebiyülevveldi. Yani iki Cihan Güneş’i sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin Dünya’ya teşrif ettikleri günün yıldönümü. Belki aramızda bilmeyenlerimiz vardır. Yüce peygamberimiz doğumundan 63 yıl sonra yine bir 12 Rebiyülevvel günü baki aleme göçmüştür. Yani doğum ve vefat tarihi aynı güne tevafuk eder. Ve dahası her iki hadisede pazartesi gününe denk gelmiştir.
Şirkin, küfrün ayyuka çıktığı bir çağda insanlığa kurtarıcı olarak gelen Hz. Muhammed (s.a.v) çocukluğuyla, gençliğiyle, evlilikleriyle, nübüvvet dönemiyle kısacası tüm hayatıyla insanlığa örnek olmuştur. İlk evliliğini yaptığı annemiz Hz. Hatice’den altı çocuğu olmuştur. Bunlardan dördü kızdır. Hz. Zeynep, Hz. Rukiye, Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Fatıma…
Cahiliye dönemi… Kız çocukları doğar doğmaz diri diri gömülüyordu. Yaşama şansı verilenler ise yaşıyor sayılmaz, yaşları bile hesaplanmazdı. Ne zaman ki regl (adet) görürler işte o gün bir yaşına girdi sayılırlardı. İsim bile verilmezdi. Vahide derlerdi, Saniye derlerdi, Salise derlerdi yahut Rabia derlerdi. Bugün toplumumuzda dahi kutsal birer isimmiş gibi kızlarımıza takılan bu isimler Arapça da birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü anlamlarına geliyor. Yani doğan kızların isimleri değil sıralama sıfatlarıydı bunlar.
İşte karanlığın bu kadar zifiri olduğu bir dönemde efendimiz kızlarına Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma isimlerini vermişti. Eğer tabuları yıkmak, yanlışa baş kaldırıp hakikati haykırmak, kokuşmuş düzenin tekerine çomak sokmak devrimcilik ise peygamberimiz en büyük devrimciydi. Başka devrimci aramaya ne hacet!
O kızlarını çok severdi. Onlara ayrı bir ihtimam gösterirdi. Onlarla bizzat ilgilenir sevgi ve şefkatini esirgemezdi. Kız çocuklarına karşı çok merhametliydi. Hatta bir defasında torunu Hz. İmame (Ümame) omzundayken ashabına namaz kıldırmıştı. Namaz sonrası ise ashabına müşrikleri kastederek "Sizin kız diye horladığınız bu seçkin varlığı, ben omzumda taşıyıp baş tacı ediyorum"buyurmak suretiyle bu konudaki hassasiyetini göstermişti. Çünkü kız çocukları yaratılış fıtratı itibariyle zariftir, şirindir, hassastır. Kısacası “NARİNDİR”
***
Narin küçük bir kızımız. Cıvıl cıvıl hayat dolu. Okulda en ön sırada, yaz tatilinde elinde elif-ba cüzü Kur’an-ı Kerim okumayı öğreniyor. O gün caminin medresesinden çıkmış eve doğru yürüyor. Aynı zamanda akrabası da olan arkadaşı oyun oynamayı teklif ediyor. Fakat o “yorgunum” diyor, “eve gidip dinlenmek istiyorum” diyor. Arkadaşından oracıkta ayrılıyor. Ve az ileride iki yüz metrekarelik bir alanda buhar olup uçuyor Narin. Devletin tüm arama kurtarma birimleri, kolluk görevlileri seferber oluyor. Ve nihayet 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılıyor. Bir dere yatağında, çuval içerisinde, üzerindeki onlarca kilo taş yığınının altında. Narin hunharca katledilmiş.
Bütün bir Türkiye ve hatta olayı yakından takip eden Türk Cumhuriyetlerinde dahi insanlar göz yaşlarına boğulurken, Narin’in köyünde ses yok. Hakikat perdelenmiş, hilkat lal kesilmiş. Orada herkes susuyor. 19 günlük arama kurtarma çalışmalarında yanlış yönlendirmeler yapılıyor. Cesedin bulunarak hukuki sürecin hız almasıyla birlikte yalan yanlış ifadelerle yine olayın üzerine sır perdesi çekilmek isteniyor. Maalesef hukuka intikal eden bu davada gizlilik esası ihlal ediliyor. Birileri verilen ifadeleri anında bir yerlere sızdırıyor. Televizyon kanalları kadrolu haber programı ekiplerine emekli polis şefleri, adli tıp uzmanları, psikolog ve sosyologlar ilave ederek cinayet hakkında uzun uzadıya programlar yapıyorlar. Herkes her şeyi söylüyor da halen sır perdesi aralanmıyor, muamma devam ediyor. Tabi toplumda boş durmuyor. Herkes kendi dedektiflik teknikleriyle olayı yorumluyor.
Bölgenin feodal yapısı,
Örf ve töreler,
Aile içi ekonomik sebepler (alacak verecek gibi)
Cinsel istismar,
Yasak ilişki,
Köpek istismarı,
Yasaklı madde bağımlılığı,
Cinayete yardım ve yataklık etme,
Delilleri yok etme,
Cesedin ortadan kaldırılması (buna bağlı olarak garip ilişkiler yumağı)
Kaçak elektrik kullanımı,
Ve hatta terör ve siyaset bağlantıları dile getiriliyor.
Sebep ne olursa olsun unutulmamalı ki Narin kızımızın narin bedeni şu an toprak altında. Bir konuda asla şüphem yok. İnanıyorum ki adalet sistemimiz en kısa sürede bu olayı çözecek ve suçlular hak ettikleri cezayı alacaklardır. Olay hakkında şöyle oldu böyle oldu diye yorum yapmak bana düşmez. Masumiyet karinesi var, davanın gizlilik süreci var. Gerçekler er ya da geç zuhur edecektir.
Tabi bu süreçte yaşanan olaylardan bazıları var ki dikkate şayandır.
Tüm bu yaşanılanların son olmasını diliyorum. Ne olur Narinler, Sılalar, Leylalar, İlknurlar ölmesin. Okusunlar… “İlim öğrenmek kadın erkek her Müslümana farzdır”diyen bir peygamberin ümmeti olarak okusunlar. Evlilik çağları gelince de gelinliklerini giysinler. Anne olup cenneti ayakları altına alsınlar.
Ez cümle “mesele çooook narin”