Bugün, 24 Ocak 2025 Cuma

 

Bugün yine sizlerden gelen sorular üzerinden gidelim.. 

MEZHEPLER.. 

Çokça tartışılan, bir çok şeyi kapsayacak şekilde "Kur'an, sünnet belli ise bu farklılıklar neden?" diyerek sorulan önemli bir konu bu.. 

Dilimiz döndüğünce, doğru şekilde anlaşılmaya niyetle başlayalım.. 

Öncelikle mezhepler ve farklılıkları ile ilgili, bilinmesi gereken en önemli nokta şudur: 

MEZHEPLER "ÎMAN" KONUSUNDA DEĞİL, "İTÎKAT" KONUSUNDA BİRBİRİNDEN AYRILIR! 

Açalım: 

ÎMAN: Kişinin inadığını her yönüyle tasdik ettiği, tereddütsüz kabul ettiği inanmaya verilen isimdir.. 

ÎTİKAT ise; herhangi bir konudaki kişinin şahsî tasdikini ifade eder. 
  
Daha geniş bakarak; bir habere, bir düşünceye, olaylara bakış açısına dair inanılan düşünceleri ifade eder. 

Yani; îman tereddütsüz inanmak iken, îtikat verilen bir habere, yaşanmış bir olaya yapılan yoruma tasdike dayanır. 

İşte bu açıklamalar ışığında "MEZHEPLER" iman noktasında değil itikat noktasında ayrışırlar diyebiliyoruz! 

Peki; îman konusunda inanılan ortaksa, mezhepler neden olaylara farklı yaklaşımlarda bulunuyor? 

Bu yaklaşım farklılıklarının sebebini anlatırken mezhep bilgilerini vererek başlayalım.. 

Mezhepler günümüzde kabul gören hali ile 4 tanedir. 

*Hanefi mezhebi: İmam-ı Âzam Ebu Hanife'nin adını taşıyan mezheptir. 

*Şafii mezhebi: İmam Şafii'nin adını taşıyan mezheptir. 

*Mâliki mezhebi: İmam-ı Malik'nin adını taşıyan mezheptir. 

*Hanbelî mezhebi: İmam Ahmed İbni Hanbel'nin adını taşıyan mezheptir. 

Ve yapılan bir araştırmaya göre; (Kesin olmamakla birlikte) İslâm dinine mensup olanların yüzde 79'u Hanefi, yüzde 13'ü Şafi, yüzde 5'i Maliki ve yüzde 3'ü ise Hanbeli mezhebine dahil..


Şimdi sorulara cevap niteliğinde, mezheplerde bulunan farklılıkların nedenlerini daha iyi anlatabilmek adına somut bir kaç örnek yazalım..


Yüzdelik dilimdeki sayılara bakarak çoğunluk Hanefi mezhebi ve ardından Şâfi mezhebi.. 

Bu sebeple bu iki mezhebi kıyaslayalım.. 

Örneğin; Hanefi mezhebinde kişinin nâ mahremi olan kişiye (Eşi, kardeşi, amcası, teyzesi yeğeni vs) dokunması "abdesti bozmaz"  iken Şâfi mezhebinde "bozar" hükmü vardır! 

Bu farklılık Efendimiz'in (SAV) eşi Hz. Aîşe ile yaşadığı bir hadisenin yine Hz. Aîşe tarafından bizzat nakledilmesi ile ortaya çıkmıştır.. 

Hadise şudur:
Bir gün Efendimiz (SAV) abdest aldıktan sonra el parmak ucunda toplu iğne başı kadar bir kan görmesi sonrası, kanı silmek için Hz.Âişe'den mendil ister..
Mendili getiren Hz. Âişe Efendimiz'in (SAV) elini tutarak kanı siler..
Ve o silerken Efendimiz(SAV) "Abdestim bozuldu!" der.. 

Bu hadisenin nakli Efendimiz'in (SAV) vefatından sonra Hz.Âişe tarafından anlatılmıştır.. 

Dolayısıyla  Efendimiz'in (SAV) hayatta olmaması sebebiyle kendisine sorulamadığından, "ABDESTİM BOZULDU" ifadesinin kanama ile mi olduğu, yoksa eşinin eline dokunması sebebi ile mi olduğu tartışılmıştır.. 

Bu tartışmalar ictihat (bir konuda doğruyu bulmak adınayapılan iş) hükmünde olup doğruyu bulmak üzere yapılmıştır.. 

İmam-Azam bu hadisede "toplu iğne ucu kadar da olsa vücuttan kan çıkması abdesti bozar" hükmüne, İmam Şâfi ise o kadar kan ile abdest bozulmaz, "eşi eline dokunduğu için abdest bozulmuştur, dolayısıyla kişinin nâ mahremine dokunması abdesti bozar" hükmüne varmıştır.. 

Her ikisi de olası mıdır?
Evet.. 

Veya; Hanefi mezhebinde cemaat ile namaz kılarken imama uyan kişi Fatiha süresini okumaz, imamın okuduğu kendisi için de geçerlidir.. 

Ama Şâfi mezhebinde imama uysada Fatihayı kendisi okumalıdır hükmü vardır.. 

Bunun sebebi ise mezhep imamlarının  İslâmı tebliğ etmek için çalışırken, farklı coğrafyalarda bulunmalarıdır.. 

Şöyle ki; İmam-ı Âzam Ebu Hanife daha şehirliliğe ve günün şartlarına göre daha modern, kendini geliştirebilen bir topluma hitap ederken, İmam Şâfi köy ve kırsal kesimde, daha çok bedevî şartlarında yaşayan, kendini geliştirmeye müsait olmayan kişilerle muhatapmış.. 

Ve bu imam ile cemaat namazı kılınması konusundaki farklılıkta; Ebu Hanife'nin bulunduğu şehirliliğe yakın insanların olduğu toplumda, imama dair Kur'anın telafuzu, kıraati konusunda tereddüt edilmemiş, doğru okuduğuna kanaat getirilmiştir.. (Çünkü eğitime ve kendini geliştirmeye açık bir toplumda imamlarda yeterlidir görüşü vardır) 

Ama İmam Şâfi'nin hitap ettiği köylü ve bedevî yaşam tarzındaki  (eğitim ve kendini geliştirmede eksik)  toplumda imam da olsa Kur'an kıraati veya telafuzunda, aksan veya eksik tecvit bilgisi ile yanlışlık yapılma olasılığına karşı imama uysa da kişinin kendisinin okumasıda gerekli görülmüştür.. 

Yani bu örnek ile İmamların görüş farklılıkları aslında bulundukları ve hitap ettikleri topluma göre de değişmiştir diyebiliriz.. 

Başka yönüyle bir örnek ise, yine abdest alma konusunda verelim.. 

Abdesti bizlere farz kılan ayette Rabbimiz'in “başınıza mesh ediniz" emri, Arapça karşılığı ile“bi ruusikum” ibaresiyle gelmiştir. 

Arapça çok detaylı bir dil olduğundan, bir harf bile farklı bir çok anlam ifade edebilir..
Ve çeşitli kelimelerin başına gelen 'bi' ifadesi de bazen “güzelleştirmek”, bazen “bazı” manasını vermek, bazen da “bitiştirmek” manasını verir. 

Dolayısıyla abdest ayetinde “ruusiküm” kelimesinin başına gelen 'b' harfini mezhep imamlarının her biri ayrı manada anlamışlar ve bundan dolayı farklı bir uygulama ortaya çıkmıştır. 

Buradaki 'b' harfi her üç manaya da gelir mi?
Gelebilir! 

İşte farklılıkların diğer bir yönü de budur.. 

Arapça dilinde yoruma açık olan bu durum ile ilgili: 

Ebu Hanife “Bu 'b'  'bazı' manasına gelen 'b' dir. Başın bazısına(birazına) meshedilse kafi gelir.” der. 

İmam-ı Şâfi ise: “Bu 'b'  'bitişmek' manasına gelen 'b' dir. Sadece elin başa bitişmesi, birkaç kıla değmesi kifayet eder, mesh tamam olur.” der


İmam-ı Malik de: “Başa meshederken, başın tamamı meshedilmelidir. Zira buradaki 'b' harfi  'güzelleştirmek'  manasında gelmiştir. Kendi başına bir manası yoktur.” der. 

Bu örnek de coğrafi farklılıklar, hitap edilen toplumsal şartlar dışında; imamların kendi bilgileri ışığında, Arapça dili adına yaptıkları "ictihat"  yorumlarıdır.. 

Birisi yanlış diyebilir miyiz?
Hayır.. 

Özetle... 

Efendimiz (SAV) hayatta iken sahâbeler Kur'an hükümlerini nasıl uyguladığını bizzat görüyor, âyetlerin iniş sebeblerini biliyorlardı. 
İhtilaf yoktu!
O'nun vefatından sonra ise, sahâbeler dinin tebliğini devamı için kendilerini görevli addedip, Mekke ve Medine dışına çıkmışlardır..
Çeşitli İslâm memleketlerine veya İslâmı anlatacakları yerlere gitmişler..
Ve gittikleri yerlerde doğal olarak farklı örf ve âdetlere sâhip insanlarla karşılaşmışlardır. 


Tebliğ için dağıldıkları yerlerde, farklı örf ve âdetlere sâhip insanlar içinde yaşarken; bilgi, zekâ, hitâbet farklılıkları ve dîni gerçek anlamda yaşayarak göstermeleri gibi özellikleri ile dikkat çekmişlerdir..
Ve bu özellikleri ile gittikleri şehirlerde duruma ve şartlara göre; hâkim, müftü, vali, muallim, (öğretmen) imam durumunda bulunmuşlardır.. 

Bu aldıkları sıfatlar ile de bulundukları yerde zaman içinde bir "ekol" meydana getirmişlerdir. 

Kendi bilgileri, yorumları, bulundukları coğrafi ve toplumsal farklılıklar sonucunda da, sorulan meseleler karşısında doğal olarak farklı ictihadlar, ayrı görüş ve kanaatlar ortaya çıkmıştır.. 

İşte oluşan bu ekoller sonucu MEZHEPLER ortaya çıkmış ve çıkış sebepleri, farklılıklarının açıklaması da bunlardır.. 

O dönemler sayısı oldukça fazla iken bazı imamlar ve mezhebleri kendilerine fazla taraftar bulamadığı için, zaman içinde kaybolurken; yukarıda yazdığımız bugünkü 4 büyük mezheb genelin kabulünü kazanarak kuvvet bulmuş, yaygınlaşmış ve günümüze kadar gelmiştir.. 

Ez cümle.. 

Müslüman olan her ferdin, dinî meselelerde; bazı karmaşık durumları, ince nüansları ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve sünnetlerden öğrenmesi, üzerine yorum yapması mümkün olmayabilir..
Zaten doğru da değildir.  

Bunu, ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış, yaşamları boyunca kendilerini bu hedefe adamış ve bu salâhiyeti kazanmış İslâm âlimleri yapabilir. 

Misal; ilâçların ham maddesi bitkilerdir biliriz değil mi? 

Ama o otlar ile nasıl ki herkes ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık eğitimi gerekiyorsa, dinî meselelerde kaynak Kur'an ve sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz! 

Veya bu ictihat farklılıklardan biri yanlıştır diyemez! 

Tıpkı su misâli.. 

Su hayattır!
Bu çok bilinen bir cümledir.. Doğrudur da insan için su olmazsa olmazdır..

Ama, ameliyattan yeni çıkmış birine 3-4 saat su verilmez!
Madem su hayat, olmazsa olmaz niye verimez?
Çünkü ona, o an için zararlıdır! 

Böbrek veya kalp hastaları..
Fazla su onlara da zararlıdır! 

Şimdi "su hayattır" diyen yanlış veya haksız mı?
Ya da " su zaralıdır" diyen doktor? 

Her ikisine veya birine  yanlış diyebilir miyiz?
Duruma ve şartlara göre biri doğrudur! 

Aynı MEZHEPLER gibi... 

Velhasıl-ı kelâm... 

"O doğru, bu yanlış" ya da "neden farklı ki" diye sorgulamayı bırakıp, kendimize uygun bulduğumuz şartları taşıyan mezhebe tâbi olup; gerçek ve saf bir îman ile, ihlaslı ibadet eden bir kul olarak yaşamaya gayret etmeliyiz... 

Rabbimiz bize Kur'anı göndermiş..
Okuyup anlayalım diye.. 

Yetmez, anlayamazsak diye peygamberimizi (SAV) göndermiş, yaşayarak anlatsın diye.. 

"Yetmez! O gün farklı bu gün farklı, belki ondandır, şundandır" dersek diye de; müctehit (Konuya dair tüm detayları inceleyerek fikir veren) âlimleri vazifeli kılmış.. 

Ve hepsinden önemlisi anlayıp, analiz edip doğruyu bulup yaşayalım diye de "AKIL" nimeti vermiş... 

O zaman diyelim ki;
Rabbim bize bahşettiği "akıl nimeti" ile doğruyu yanlışı ararken; evvelâ hayatımızda olan, kul olarak kendimize dâir yanlışları buldursun...
Akıl nimetini O'na kulluk etmek için "daha iyisini" aramakta kullandırsın!
Bizdeki "can" emanetini geri alana kadar, emanetini emîn tutmayı bize nasip eylesin..
Vee...
Sona geldiğimizde kendine halis "kul" olarak kabul eylesin inşallah... 

                                                             VESSELÂM...
 


MEZHEPLER...

VE FARKLILIK NEDENLERİ...

Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

24.01.2025 15:49:00

TYB Erzurum Şubesinden “Sözün Gülcesi”

Türk Motor Teknolojisinin Geliştirilmesinde Atatürk Üniversitesi Aktif Rol Alacak: TEI Motor Testleri Atatürk Üniversitesinde Yapılacak

Vali Çiftçi’nin gazeteci misafirleri vardı…

Devlet Su İşleri (DSİ) 8. Bölge Müdürlüğünün 2024 Faaliyet Raporu Yayımlandı

Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Mera Güvenliği Çalıştayı’na başkanlık etti

Ata Store, Yenilenen Yüzü ve Online Satış Sitesiyle Hizmetini Sürdürüyor

AMATÖRLERDE HAFTA İÇİ MESAİSİ

Devlet Su İşleri (DSİ) 8. Bölge Müdürlüğü, 2024 yılı itibarıyla ilimizde gerçekleştirdiği yatırımlara ilişkin kapsamlı bir rapor yayımladı.

Vali Çiftçi Başkanlığındaki “Soğuk Süt Zinciri” çıtayı genişletti

Sinan Ateş’in Ölümü ve Mahkemenin Takipsizlik Kararı: Adaletin Gecikmesi

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 19 16 0 3 30 51
2.Fenerbahçe 19 14 2 3 31 45
3.Samsunspor 19 11 4 4 14 37
4.Göztepe 19 10 5 4 15 34
5.Eyüpspor 19 9 4 6 13 33
6.Beşiktaş 19 8 4 7 8 31
7.İstanbul Başakşehir 19 8 6 5 6 29
8.Gazişehir Gaziantep 19 7 7 5 -1 26
9.Trabzonspor 19 6 6 7 10 25
10.Rizespor 19 7 9 3 -10 24
11.Alanyaspor 19 5 7 7 -5 22
12.Kasımpaşa 19 4 5 10 -6 22
13.Konyaspor 19 5 8 6 -7 21
14.Antalyaspor 19 6 10 3 -17 21
15.Sivasspor 19 5 9 5 -11 20
16.Bodrum FK 19 4 11 4 -11 16
17.Kayserispor 18 3 8 7 -17 16
18.Hatayspor 19 1 11 7 -15 10
19.Adana Demirspor 19 2 15 2 -27 5
1.Galatasaray 19 16 0 3 30 51
2.Fenerbahçe 19 14 2 3 31 45
3.Samsunspor 19 11 4 4 14 37
4.Göztepe 19 10 5 4 15 34
5.Eyüpspor 19 9 4 6 13 33
6.Beşiktaş 19 8 4 7 8 31
7.İstanbul Başakşehir 19 8 6 5 6 29
8.Gazişehir Gaziantep 19 7 7 5 -1 26
9.Trabzonspor 19 6 6 7 10 25
10.Rizespor 19 7 9 3 -10 24
11.Alanyaspor 19 5 7 7 -5 22
12.Kasımpaşa 19 4 5 10 -6 22
13.Konyaspor 19 5 8 6 -7 21
14.Antalyaspor 19 6 10 3 -17 21
15.Sivasspor 19 5 9 5 -11 20
16.Bodrum FK 19 4 11 4 -11 16
17.Kayserispor 18 3 8 7 -17 16
18.Hatayspor 19 1 11 7 -15 10
19.Adana Demirspor 19 2 15 2 -27 5

YAZARLAR