Bugün, 24 Haziran 2024 Pazartesi

[15:48, 15.05.2024] Vahit Özdemir Emekli Diplomat: 
Her şeyden önce ve en evvela Topal Osman Ağa, Gazi Mustafa Kemal Paşa söylemiyle: “cumhuriyetin banisidir.” Yani kurucusudur.
Türk Milletinin içinde bulunduğu işgale uğranılmış karanlık zamanlardan, özgürlüğe ve esenliğe çıkması amaç ve düşüncesi ile 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ayak basan Gazi Mustafa Kemal Paşa ile daha öncelerde methini çok duyduğu ve sarsılmaz mücadele azmini bilip çok takdir ettiği Topal Osman Ağa 27 Mayıs 1919’da Havza’da gizlice buluştular ve Kuzey Anadolu’yu kasıp kavuran Pontus terörünün son bulması ve Karadeniz bölgesi ve kıyılarının güvenliğinin sağlanması konularında anlaştılar. (Bu görüşme, Osman Ağa’nın Ermeni tehciri davasında üzerine atılan ve hiç hak etmediği dayanaksız iddialar sebebiyle padişah fermanı ile idama mahkum aranılan bir kaçak olması yüzünden, kamuoyundan Mustafa Kemal Paşa tarafından saklanmıştır.)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, gelişen bu süreç sonunda; ülkenin kuzeyinin güvenliği garantisini Giresunlu Topal Osman Ağa’dan, (Erzurum Kongresi sayesinde de) doğunun dağıtılmayan ordularının kumandanı Kazım Karabekir Paşa’dan da doğu bölgesinin güvencesini alarak Milli Mücadeleye başlamıştır. Dolayısıyla bu denklemden ortaya çıkan sonuç şudur ki; Mustafa Kemal Paşa, Yarbay Topal Osman Ağa ve Kazım Karabekir Paşa üçlüsü: “Devlet kuran” asker kişilerdir. (Mustafa Kemal Paşa’nın Osman Ağa için sarf ettiği; “cumhuriyetin kurucusu” sözü işte tam da bu gerçeği açıklamak için söylenmiştir.)
İşte bu sebeplerden dolayı; Milli mücadele kahramanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı elzemdir, bu durum, kadim tarihe karşı Türk Milletinin hem bir görevi hem de zorunluluğudur.             
Osman Ağa vatanının özgürlüğü, bütünlüğü ve bekası için ta Balkan Harbi’nden beri çeşitli cephelerde (Balkan Savaşı-1912, 1. Dünya Savaşı’nın Kafkas Cephesi-1915, Sarıkamış-Batum-Kars Muharebeleri-1916, Erhavi-Murgul-Borçka Muharebeleri-1917, Harşıt Savunması-1918) cansiperane savaşmış; gözünü budaktan esirgememiş bir milli kahramandır. Yaradılış özellikleriyle ve Çepni ırkının savaşçı, inat, korkusuz yapısının onda vücut bulmuş mücadeleci haliyle azimli ve azametli yürüyüşünü kısa ömrünce hiçbir an olsun kesip bırakmamış sembol bir kişilik ve bir kudret abidesidir. Yaşadığı devrin Battal Gazi’sidir. İşte gerek bu üstün özellikleri, gerekse de katıldığı tüm savaşlarda gösterdiği olağanüstü ve akıl almaz mücadelesi, sevk ve idare ustalığı ve kabiliyeti ile hem askerlerinin hem de üstündeki komutanların ona verdikleri bu payeden ötürü kendisine yakıştırılan haliyle; Balkan Savaşı’ndan ona geriye kalan gaziliğine ve bu yaradan dolayı aksayan bir bacağa da atıfla çoklarına göre “Timurlenk’tir.” Timurlenk timsali yaman bir savaşçıdır.

Topal Osman Ağa, özellikle kendisine Balkan Savaşlarından kalan topallığı ve sakat bacağıyla Ruslara ve Ermenilere karşı bir dönem koltuk değneği ile mücadele etmiş, olağanüstü dirayeti ve sarsılmaz inancıyla insanoğlunun bütün dayanma raddelerini paramparça etmiş bir serdengeçtidir. Vatanının delisidir… Pontus’u diriltme rüyaları ve de bu topraklarda bir Ermeni Devleti hülyaları görüp de bu vatanın topraklarında halen gözü olanların en büyük belalısıydı. Ömrü boyunca yurdunu, vatanını ve milletini ve onun yüksek ideallerini savundu; bu idealler uğruna karşısına dikilen her başı kesti, her bileği büktü.

İşte bu sebeplerden dolayı; Milli mücadele kahramanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı elzemdir, bu durum, kadim tarihe karşı Türk Milletinin hem bir görevi hem de zorunluluğudur.  


Peki ya Topal Osman Ağa kime göre eşkıya, neye göre katildir? Kime, kimlere göre bu vatan kurtulurken onun çabaları sonradan yok sayılmıştır? Gazi Mustafa Kemal deyişiyle “cumhuriyetin kurucusu” bir kahramana tarih bilimi de dahil bugün bile halen iade-i itibarını vermeyenler; onun fikirlerini, amaç ve ideallerini neden görmezden gelip onu sürekli neden karaladılar? Vatanı için olan bütün çabası tarihin gerçekleri içinde ama sisler arasında kalmış bir büyük mücadele insanının hayatını kökü dışarıda, uygulayıcıları içerde olan hangi mihraklar sona erdirdi? Ondan bir “korku kültü” yaratanların amaçları neydi? Cismen ortadan kaldırılan bir kavga sahibinin büyük kavgasını sahiplenip onu bir bayrak gibi el üstünde tutup fikirleriyle günümüze taşıyacak olanlar çıkacak mıydı? Adı yaşayacak mıydı?
Aslında onun büyük mücadelesi içinde ve onu her yönüyle açıklayıp anlatacak, onu hem tarih önünde hem de yansız adil vicdanlar hükmünde temize çıkaracak şu en mühim soruyu acaba kaç vicdan sahibi sordu kendi kendine ve ardından da yine kendisi cevapladı bu güne kadar?
Osman Ağa’yı tamamıyla tanımlayıp anlatacak ve onun hakkındaki her şeye cevap verecek o en önemli soru ise işte şuydu:
“Osman Ağa’nın bütün mücadelesi ve tüm faaliyetleri... Acaba kimin yararınaydı?”
O yıllarda Türk vatanını işgal eden emperyalist devletler olan İngiltere, Fransa, İtalya ile onların o zamanki kuklaları, tetikçileri Yunanistan’ın mı? Osmanlı İmparatorluğu’nun ihanetçi, ayrılıkçı, asi, fırsatçı azınlıkları olan o zamanın bir kısım Rumları, Ermenileri veya Kürtlerinin mi? Tek derdi sadece hükümdarlığını korumak olup aziz vatana yapılan tüm işgal ve tecavüzlere sessiz teslim olan çapsız ve beceriksiz, miskin bir padişah ve Türk milletine ihanet içindeki onun saray yönetiminin mi? 
Son şıkkımızsa bütün bu ihanet ve tecavüzlere uğrayan Türk milletinin mi?
Şimdi “altını çizerek” tekrar soruyoruz!.. Kimin yararınaydı Osman Ağa’nın yaptıkları?
Gerçekliği iyice düşünülerek mutlak doğru bulunup da yanıtlanması gereken bu soruyu işte şimdi, işte en başlarda sizlerin hem vicdanlarınıza hem de adil akıl muhakemelerinize sorup, bir fikir muvazenesinden geçirilmesi kaydıyla buraya bırakıyoruz. 
Peki ya yukarıda sayılan bunca övgülere de sövgülere de mazhar olan ama sıra dışı vasıflara sahip bu olağanüstü kişilik kimdi?.. Mustafa Kemal Paşa, etrafında o zamana kadar tanıdığı yüzlerce kişi, binlerce asker olduğu halde Havza’da ilk tanışmalarından ve sadece bir kez görüşmelerinden sonra canını neden ona emanet etti? Ruhu fırtınalı, en büyük aba zıpkalı, farklı yaradılıştaki bu insanda neler görmüştü? Düşmanlarını tir tir titreten, kimine göre “astığı astık kestiği kestik,” kudretinden sual olunmaz bu serdengeçti; canını ona emanet edebileceği kadar dürüst ve güvenilir miydi?..
Elbette ki öyleydi, çünkü Yarbay Topal Osman Ağa hakkında kendisine duyulan tüm bu güveni ve itimadı yaşadığı sürece bir an olsun boşa çıkarmadı.     
İşte bu sebeplerden dolayı; Milli mücadele kahramanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı elzemdir, bu durum, kadim tarihe karşı Türk Milletinin hem bir görevi hem de zorunluluğudur.     
Türkiye Cumhuriyeti müthiş, anlatılmaz ve olağanüstü bir mücadele ile destansı bir dönemin içinden ama küllerinden doğmuştur. Atatürk’ün eşsiz önderliğinde vücut bulan bu destanın en önemli sayfalarından birisi de Topal Osman Ağa’dır.

Onun; ateş, kan ve barut kokuları içinde, vatanının kurtuluşu ve Türk insanının güzel günlere ulaşabilmesi amaç ve gayesi ile kelle koltukta, sürekli at sırtında ve bitmek tükenmek bilmeyen çeşitli savaşlarda 40 yıla sığdırdığı kısa hayatı boyunca aziz milleti için yaptıklarına Allah’ta şahittir, Türk benliğini yitirmemiş gerçek Türk vatanseverler de.. 

Ülkesinin aydınlık günleri için diz kapağı henüz hayatının baharında çok genç yaşında parçalanan, (Balkan Savaşı) ömrünün sonuna kadar topal kalan... Sakat kaldıktan sonra 1. Dünya Savaşı Kafkas Cephesi’nde koltuk değneği ile cenk eden, parçalanmış dizinden fırlayıp çıkan kemikleri tarifsiz acılarla ve eliyle yerine doğru etin içine geriye doğru bastıran ama asla yılmayıp inatla düşman karşında bu haldeyken bile dik durabilen gerçek bir vatan aşığının hikayesidir Yarbay Osman Ağa’nın hikayesi... Vatan sevgisi, ülke aşkı nedir bilmeyen, vatanı sevene düşman, hain, yobaz, gerici iç ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılıp parçalanması üzerine yüzyıllık plan ile hesapları olan dış mihraklarca sürekli karalanan, manevi manada kişiliği iğdiş edilen, haksızlıklara uğratılıp gerçek hakkı yenen bir vatan aşığının öyküsüdür bu bir de.    
Bir “Gazi” olarak vücudunun bu amansız savaşlarda on beşten fazla ayrı yerinden yaralanan… Cephede tifoya yakalanıp ateşler içinde bile "Vatan! Vatan!" diye sayıklayan... Siperlerde sürünen, türlü düşmanlarla boğaz boğaza harp eden... Denizlerde fırtınaları, at sırtında ise uçsuz bucaksız zor yolları geçip yenen... Kurşunların önünde, uykusuz, yorgun gün ve gecelerde hayatının en güzel zamanlarını bu güzeller güzeli ülkeye vakfeden... Acı çeken, hasret çeken, milletinin yüksek amaç ve menfaatleri için her türlü tehlikeyi göze alıp bu yolda canını bile esirgemeden ama her an için kelle koltukta da olsa inandığı yoldan adımlarını asla bir adım bile geriye atmayan birisinin hikayesidir bu... En sonunda da adı "can" olan o en değerli varlığını bile gözünü kırpmadan ama bir kumpasla, sisler arasında bu vatana veren birinin acıklı öyküsüdür... Osman Ağa’nın hikayesindeki öz ve anlatılmak istenen tam olarak işte budur.     
Yaşadığı dönemde Batum ile Zonguldak arasındaki kocaman bir bölgenin tek hâkimi ve söz sahibi olan bu korkusuz Çepni Beyi, ilk görüşmelerinin ardından Mustafa Kemal Paşa’yı çok etkiledi… O şimdi artık sadece kuzeyin destanını yazmakla kalmayacak; Kurtuluş Savaşı boyunca Sakarya'da, Haymana'da, Afyon'da, Dumlupınar ve Kocatepe’de ve İzmir'in dağlarını görene kadar olacak olan o amansız takipte ve savaşta; ayrıca bu mücadele aralarında demin sayılan ölüm kalım savaşı sürerken sırf Millî Mücadele’yi arkadan vuran İngiliz destekli Koçgiri İsyanı gibi en önemli toplumsal olayların bastırılmasında; Samsun, Tokat, Amasya, Kastamonu, Merzifon, Çorum civarlarında cereyan eden ve Türk köyleri ile artık büyük yerleşimleri kasıp kavuran Rum ve Ermeni çetelerinin katliamlarının bitirilmesi ve bu çetelerin temizlenmesi görevlerinde de bulunacaktı. Yeni kurulan Meclisin ilk harcında olacak, başlayan bu olağanüstü mücadelenin kahramanının sağ ve sağlıklı kalması, rahat çalışması için elinden geleni yapıp onu ömrünün son gününe kadar koruyup kollayacaktı. Büyük bir inanç ve gönül bağı ile bağlandığı bu lideri, adamlarına verdiği emirle “uçan kuştan” bile sakınacaktı. Çünkü adamlarına; “O’nun eceliyle ölmesine bile müsaade etmeyeceksiniz.” talimatını çoktan vermişti. Hepsi de Giresunlu olup da bir kediden çevik, havadaki (atılan) bir bozuk parayı bile ıskalamayacak kadar keskin nişancılardan kurmuş olduğu özel birliği "Kara Zıpkalılar”la bu olağanüstü zamanlarda olağanüstü görevler yapacak; "Sarı Paşa'm" dediği Gazi Mustafa Kemal’e ve onun ideallerine kendisini ve Giresun uşaklarını, gözünü zerre kırpmadan ve korkusuzca siper edecekti. En sonunda da canını onun yolunda ve aziz milleti için verecekti.
İşte bu sebeplerden dolayı; Milli mücadele kahramanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı elzemdir, bu durum, kadim tarihe karşı Türk Milletinin hem bir görevi hem de zorunluluğudur.      
O, başı karanlık Giresun Dağları’nda ulaşılmaz bir tepe ve o dağların heyulasıydı bizlerce...

O, biz ona doğru varıp yaklaştıkça gözlerimizde daha da yükselen ve büyüyendi. Aramızdaki mesafe her zaman için kapanmayan, aynı kalandı. Ona yetişebilmek işte bu sebepten zordu çünkü o, azimli ve azametli yürüyüşünü kısa ömrünce hiçbir an olsun kesip bırakmamış sembol bir kişilik ve bir kudret abidesiydi. Yaşadığı devrin Battal Gazi’siydi.
O; vatanın kurtuluşu, bekası ve esenliği için namlusundan çıkmış bir mermi benzeri ateşe hep en hızlı koşan ama canını her an için bu uğurda hiçe sayan muazzam bir vatanseverdi. Tarihin gördüğü en büyük mücadele insanlarından biriydi o.

Yıllar içerisinde onunla savaş şartlarında karşılaşan herkesin, özellikle de rütbelilerin tamamının ortak görüşleri ile o, “askerlik sanatı için yaratılmış çok yetenekli” biri olmasından başka; memleketi Giresun ve ülkesinin refahı ve kalkınması için uğraşan bir icraat ve organizasyon ustasıydı… İline, çok genç yaşlarında, tüm masrafları cebinden karşılanmak kaydıyla ama bu çocukların yarınlarının daha güzel ve memleketlerine faydalı birer fert olmaları amacıyla bir okul yaptırdı. Ülkesinin aydınlık geleceğinin eğitim ve öğretime bağlı olacağını iyi biliyordu… Şehrine (Giresun) iki dönem belediye başkanlığı yaptı. Bu dönemler içinde, iktisadi kalkınmanın yenilikleri takip ve reformlarla olacağının farkında olarak çaba ve icraatlarda bulundu. “Osmaniye İşçi Ocağı” bu faaliyetlerdendir. Rusya’dan getirilen malzemeler, ustalar ve usta öğreticilerle tarımsal ve endüstriyel üretim yapan fabrikalar kurdu. Novorossisk, Varna, Burgaz, Batum, Sohum, Tuapse gibi uzak Karadeniz limanları vasıtasıyla bu yerlere kabuklu ve iç fındık, manifatura ve çeşitli yerel ürünler sattı. Bu limanlarla ticareti sürekli canlı tutarak karşılığında milli mücadelede kullanılmak üzere silah ve cephane aldı. Mali olarak ticaretin yetişmediği yerlerde şahsi servetini vatanının kurtuluşu için harcadı. Milliyeti fark etmez, Türk-Rum-Ermeni tüm fakirlere kol kanat açtı, açları doyurdu, açıktakileri giyindirdi. İmkan sahibi olmayan ailelerin çocukları için gelenekselleşen toplu sünnet törenlerini her yıl yaptı. Milli mücadele karşıtı odakların zehir zemberek yayınlarla halkı zehirleyip kandırdığı bir ortamda, çıkardığı Gedikkaya Gazetesi aracılığıyla onlara basın yoluyla da karşı durdu, ulusal fikirleri savundu. Düşmanlarına bu yolla da başkaldırmaktan geri durmayıp fikirlerinden bir adım geri atmayan duruşuyla yurtseverlere bayrak oldu.

Onun belediye başkanlığı dönemlerinde yapılan çalışmalar, Giresun’un mamur ve Avrupai bir kent görünümü kazanmasının önünü açtı. Kente ilk otomobilleri o getirdi, kente yeni yollar, caddeler açtırdı. Yaptığı çok kapsamlı imar faaliyetleri ve çalışmalarıyla şehrin çehresini değiştirdi. Yapılan sayısız çalışmayla Giresun, Karadeniz kıyılarının o dönemdeki en temiz, düzenli ve uygar kentlerinin en önde geleni oldu. Bu; kentte mukim ve görevli kişilerin, yabancı seyyah ve şehrin tüm misafirlerinin ortak görüşüydü. Rusya’dan alınan ve büyük güçle çalışan iki adet dinamo sayesinde şehre ilk elektriği o getirdi. Yeni yapıları, yeni açılan ışıl ışıl cadde ve bulvarları, tüm dünyayla ticaret yapan canlı limanıyla Giresun onun döneminde çağ atladı.

İşte bu sebeplerden dolayı; Milli mücadele kahramanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı elzemdir, bu durum, kadim tarihe karşı Türk Milletinin hem bir görevi hem de zorunluluğudur.      

Fakat bu her iyi çaba ve yapılan türlü hizmetlerle örülü her güzelliğin; karalamalar, yanlış anlamalar, siyasi hesaplar ve türlü kıskançlıklar ile ihanetler arasında kalan ve gelip geçen zamanlar sonrasında bir nihayeti de vardı.           

Milli Mücadelemizin olağanüstü destan kahramanı, vatanına yapılan tüm ihanetlerin cezasını ihanet sahiplerine, katil ve eşkıyalara ve bu uğurda yoluna çıkanlara çok haklı olarak misliyle ödeten bu yürekli vatan evladı; 2 Nisan 1923 günü kendisine kurulan haysiyetsizce bir kumpasın kurbanı olarak şehit edildi. Kendisine kurulan bu tuzak ile bir cinayetin kapatılan kirli dosyası ise bilinçli olarak tarihin sisli karanlığına bizzat hapsedildi. Kişisel itibarı belli mihraklarca çok uzun yıllar boyu sürekli zedelendi, şahsına karşı olan tüm olumsuz isnatlarla (artık bir cevap veremeyeceği de göz önüne alınarak), ömrünü vatanına hizmet etmekle geçirmiş bir insana büyük haksızlıklar edildi. Ona yapılan haksızlıklar ve haksız karalamalar ne yazık ki yüz yıldır ve bugün de devam ediyor.      

İşte böylece ve en nihayetinde:

İşte bir 2 Nisan günü o talihsiz gün, bu ulu dağların doruklarından sonsuzluğa doğru akıp giderek bir yıldız kaydı. 

Büyük bir gürültüyle kopup da yel gibi akan, sonra da gidip sonu olmayan sonsuzluğun o “unutulmayacaklar ummanına” varıp karışacak olan bu kayan yıldızın adı; bir efsaneye, bir kahramanlık destanına eş ama her kahramanın belki de genelde payına düşen ve kötü kaderi olacak olan övgülerle sövgüler arasında geçip gerçek faydası bir türlü anlaşılamayacak fakat hayatı bir yiğitlik ve vatanseverlik manzumesi olan: “Giresunlu Topal Osman Ağa” olacaktı.
Tanrı ona, vatanına olan sarsılmaz sevdası ve yılmaz mücadelesinde göstermiş olduğu yıkılmaz çabayı gözeterek muamele etsin.
Kut’u uçmağ olsun, kutlu tini şad olsun. Kurganı nurla dolup uçmağı bengi olsun.  
İşte; yukarıda sayılı olan işte bunca sebeplerden dolayı: Yarbay Topal Osman Ağa’nın iade-i itibarı zorunludur, bu konu namuslu ve vatansever tüm vicdanlar hükmünde ivedidir ve bunun aksi bir durum ise tartışmaya kapalıdır.

Saygılarımla.
 Vahit Özdemir Emekli Diplomat: Vahit Özdemir
Emekli Diplomat
Sosyolog-Filolog


MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI GİRESUNLU YARBAY FERİDUNOĞLU TOPAL OSMAN AĞA’NIN İADE-İ İTİBARI NEDEN GEREKLİDİR:

Vahit Özdemir

15.05.2024 15:54:00

Erzurum’da “muhalefet” sezon finaline çok erken girdi…

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. lerinin vefatının yıldönümünü saygıyla anıyoruz…

21 HAZİRAN ANTRENÖRLER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

Palandöken’de “Cumhur İttifakı” esintisi

Yeter artık bu soyguna bir son verin!

BİZİM ÇOCUKLAR 3 GOL VE 3 PUANLA BAŞLADI...

Yakutiye bunu hep yapıyor

Yürüyemeyen merdivenler

Vali Çiftçi’den Şehit Ailesine ziyaret

Erzurum Valisi Çiftçi, Yol Uygulamasında bayramlaşma yaptı

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 38 33 2 3 66 102
2.Fenerbahçe 38 31 1 6 68 99
3.Trabzonspor 38 21 13 4 19 67
4.İstanbul Başakşehir 38 18 13 7 14 61
5.Kasımpaşa 38 16 14 8 -3 56
6.Beşiktaş 38 16 14 8 5 56
7.Sivasspor 38 14 12 12 -7 54
8.Alanyaspor 38 12 10 16 3 52
9.Rizespor 38 14 16 8 -10 50
10.Antalyaspor 38 12 13 13 -5 49
11.Gazişehir Gaziantep 38 12 18 8 -7 44
12.Adana Demirspor 38 10 14 14 -7 44
13.Samsunspor 38 11 17 10 -10 43
14.Kayserispor 38 11 15 12 -13 42
15.Hatayspor 38 9 15 14 -7 41
16.Konyaspor 38 9 15 14 -13 41
17.Ankaragücü 38 8 14 16 -6 40
18.Fatih Karagümrük 38 10 18 10 -3 40
19.Pendikspor 38 9 19 10 -31 37
20.İstanbulspor 38 4 27 7 -53 16

YAZARLAR