ADNAN ALBAYRAK ŞİMŞEK

Tarih: 29.05.2024 08:49

MUHAFAZARLIK

Facebook Twitter Linked-in

 Bu günkü makalemizde, Dindarlık diye algıladığımız bir siyasi tanımın muhafaza ediyoruz derken neyin  Muhafazakârlığını yaptığımızı anlama adına sizlerle, bugün muhafazakâr mı? Olacağız yoksa Muhafazakârlıkmış? Yapmamız gerekirciliği üzerine dertleşmek istedim.

     Muhafazakâr kelimesi, TDK göre tutucu, tutan, koruyan gibi anlamlarla açıklamıştır.

Muhafazakârlık veya tutuculuk, geleneksel toplumsal etmenlerin korunmasını destekleyen politik ve toplumsal felsefedir.

Bu terim öncelikle İslam’ı kesim için ortaya atılmış olmasına rağmen, İslam’ın muhafaza edilmeye Kuranı acıdan gerek yoktur, Çünkü Kuranın, İslam dinin tek koruyucusu vardır da bu dinin sahibi Allah’tır. Allahtan bu dinin Muhafazasının kendisi tarafından yapıldığını bizzat kendisi olduğunu, Kuranda bizlere açıklamıştır. Bununda belgesi Tevrat ve İncilin ayetleri içinde belirtilmemiş ve bununda getirisi olarak koruduğunu muhafaza ettiklerini söyleyen papazların hahamların dini haline gelmiş olduğu gerçeği karsısında Allah SON KEZ GÖNDERDİĞİ İLAHI HÜKÜMLERİNİN korunması noktasında 

      Kuranın Hicri Suresinde ﴾9﴿ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.

Bu kadar basit ve net. Dinin Muhafazası Allaha aittir. İnsan ise Allah tarafından muhafaza edilen dine tabı olarak yaşamaktır. Yoksa İnsan bu dini muhafaza etmesi için yaratılmadı. Bilakis bu dinin emir ve yasaklarına göre hayatlarını tanzime memur kılınmıştır.

Ama maalesef günümüzde Muhafazakârlık adıyla Dindarlık ve dini tanımlıyor olmak Muhafazakâr kelimesine karsı yanlış yapmaktayız. Muhafazakâr kelimesi dindarlık dışında, dinsizliğini savunanlarında, dinsizliğinin Muhafazakârlığını yapıyor olması düşünülemez mi? Bir düşüncenin, bir ideolojinin savunucularımda, savunduklarının tutuculuğu, muhafazakârlığını yapamaz mı? Yapar.

Yapar olduğuna göre neden bizler muhafazakârlık dediğimizde aklımıza din gelir dersek, bununda sebebi, siyasal ilamın doğurduğu İslam anlayışı üzerinden, mevcut olan din anlayışının gelişmesinin önüne geçebilme adına Muhafazakâr tanımı ile o anlayışı koruyorsak, İstedikleri şekilde o nün üzerinden muhafazakârlık ortaya koyanları, yönetebilme adına çıkmış bir siyasi terimdir.

Her fikrin ve ideolojinin savunucuları bu manada muhafazakârdır.

     Muhafazakâr olmadığımız zaman Din elden gitmez…

 Hiçbir beşerî güç onu durduramaz, onu söndüremez. Kendilerinde bir güç, bir kudret tevehhüm eden Nemrut’lar, Firavunlar, Sedat’lar dahi din-i müminin neşe-ü nemasına mani olamamışlar. Çünkü bu yüce dinin sahibi Allah’tır (cc). Onu her türlü tehlikeden, her türlü hücum ve saldırıdan koruyacak olan da yine sonsuz güç sahibi olan Allah’tır (cc). Din-i mümini sahiplenmek, ona yapılan saldırıları bertaraf etmek adına çalışıp çabalamak için cihat-ı manevi yede bulunmak elbette ehle-i dinin önemli vazifesidir, vazgeçilmez mükellefiyetidir. Bu vazife ve sorumluluğu bihakkın yerine getirmek bir imtihandır. Kul bu imtihanı başarıyla vermek için dinini öğrenir, dininin getirisi her sahada gelişmeye, ilerlemeye gayret göstererek, yaşamanın gayretinde olur, dine yönelik dâhilî ve haricî saldırılara karşı elinden gelen gayreti, mukavemeti göstermesi üzerine dinini yaşar ve tınının gelişmesine engel olan ne varsa, bunlarla mucide ederek dinini korur ve muhafazakârlığı ortaya sergiler. Bir Hadisi şerifte, Peygamberimiz düşmanınızın silahı ile silahlanın derken, Müslüman olarak sen eline,7.65 lika bir kurusıkı ile çıkarsan elin oğlu seni iki saniyede yerle bir ederken, sende ben Müslümanın Allah beni niye muhafaza etmedi demiyeceksin, cünkü Müslüman Muhafazakârım diyerek gelişmekten, teknolojıden, cagın getirisi ilimden, bilimden uzak kalarak, kendini muhafaza etmesini beceremeyen Allah’ın düşmanları karşısında Allah’ın dinini nasıl muhafaza edecektir. Bu mahalde, İslam dinini alışıla gelmiş geleneksel İslam olgusundan çıkarıp, HAKKI OLAN CIHAN ŞUMUL BİR DİN haline getirme gayretidir asıl olan MUHAFAZAKÂRLIK. Yoksa genel siyasi kanının ifade etmeye çalıştığı veya bu yolla gelişmeye, cağın getirisi teknolojiye, bilime, ilime, ulaşmayı, yakalamaya, çalışmak din düşmanlığı değil bilakıs Allahın ortaya koyduğu İLAHİ MODERNİZME ulaşmak olsa gerek.

Öncelikle İslam cihan şümul bir yapıya sahip iken, İslam’ı bireyin sadece Allah ile bağını sağlayan bir anlayış halinde sokmaya çalışan, bu çerçeve içerisinde kalmasıyla İslam dini, cağın gerilerinde kalmış, ilerleme gösterememiş,1500 yıl öncesi sosyal hayatın dini gibi bir algıyla gerici yaftasına maruz kalırdı, muhafazakârım diyenlerde bir taraftan bu gerici yaftasını ortaya çıkaranların ekmeyene yüz sürmüş olurlar. İslam’ı üç ana unsur üzerinden değerlendirmediğimiz için Dini sadece namaz kıl, oruç tut, hacca gıt, sabah akşam tarikatların ortaya koyduğu zikir çekmelerden ibaret sayandır. Müslüman olgusu içerisinde muhafaza etmek isteyenlerin ortaya koyduğu celladına âşık millet ortaya çıkardığını, göremeyiz.

Kuranın her yüz ayetinin ortama on tanesi iman hakikati, yine her yüz ayetinin onu nasıl ibadet edeceğimizi, geriye kalan yüzde seksende muamelat yanı yaşama, yaşam içinde sosyal hayata, fenden tutunda dünya hayatına dair ne varsa bunları anlatırken, bizler yüzde seksen büyük bölümün üzerine düşünmeden hesaplar yapmadan dini yüzde yirmilik üzerinden bakarak yaşamamın getirisi,

Müslümanlar her sahada geri kalmış, bir tutam ilerleme gösteremeden, yerimizde saysak çok iyi gerisin geriye yanı imanlarımızındı kaybına sebep bir yol çizmişiz bununda adına İslam dini diyoruz. Kim demiş İslam sadece ibadet ve iman meseleleri üzerine gönderilmiş bir din.

İslam İman, hayat ve gayretten ibarettir. İman edip, hayatın boyunca, dünyalık için degil, hem dünya hem ahiret yurdunda huzuru kavuşmak için gösterdiğimiz gayrettir. İman gayreti ibadetlerin devamı, ahiretimizin, dünya hayatımızdaki gayretlerin dünyalık kısmı mal mülk biriktirerek tekelcilik yapmak değil, aksine dünyada her sahada en büyük olabilme ülküsüdür. Yoksa hem dünya derken, tekelcilik yapmak değildir.

Cehalet ve emniyetle parçalanmış milletler, inançlarınındı parçalanacağı gerçeği içinde, başkalarının ortaya koyduğu yapılarla, anlayışlarla ve bunların planlarıyla yönetilirler. Çünkü güç yoktur, Gücü Olmayanın takacıda yoktur, Takatı olmayanında ne dini nede devleti payidar olamaz.

Selam ve dua ile. Kardeşiniz Adnan Albayrak Şimşek


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —