Türkiye’nin tarihsel sınırları ve Misak-ı Milli’nin idealleri, hepimizin hafızasında özel bir yere sahiptir. Musul, Kerkük ve Süleymaniye gibi şehirler, kültürel bağlarımızın güçlü olduğu, tarihsel olarak ortak bir geçmişi paylaştığımız bölgeler olarak dikkat çeker. Bu şehirlerin Türkiye’ye bağlanması gerektiğini savunanlar, genellikle bölge halklarının Türkiye ile birleşmesinin ekonomik, kültürel ve güvenlik açısından faydalar sağlayacağını düşünür. Ancak bu bağlanmanın bir eyalet sistemi ile gerçekleşmesi önerisi, birçok açıdan tehlikeler barındırmaktadır.
Eyalet sistemi, merkezi yönetim anlayışını zayıflatarak, bir ülkenin üniter yapısını tehlikeye atabilir. Türkiye gibi çok çeşitli etnik ve kültürel yapıları barındıran bir ülkede, eyalet sistemi, ayrılıkçı akımları güçlendirme riski taşır. Özellikle Musul, Kerkük ve Süleymaniye gibi şehirlerde zaten var olan etnik ve mezhepsel farklılıklar, eyalet sisteminin uygulanması durumunda daha da belirginleşebilir. Bu durum, sadece bu bölgelerde değil, Türkiye’nin diğer bölgelerinde de benzer taleplerin yükselmesine neden olabilir.
Eyalet sistemi önerisi, federal bir yapı oluşturma ihtimalini de beraberinde getirir. Bu ise, Türkiye’nin sahip olduğu güçlü merkezi yapının zayıflaması ve bölgesel ayrılıkların artması anlamına gelir. Türkiye’nin mevcut idari yapısı, üniter devlet ilkesine dayanır ve bu ilke, ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasında hayati bir rol oynar. Bu yapının Musul, Kerkük ve Süleymaniye gibi bölgelere uygulanamaması durumunda, bu şehirlerin Türkiye’ye bağlanması daha büyük sorunları beraberinde getirebilir.
Ayrıca eyalet sisteminin, bölgedeki halklar arasında farklı bir yönetim beklentisi yaratabileceği de göz önüne alınmalıdır. Örneğin, bu sistem altında yerel yönetimlere fazla yetki verilmesi, merkezi hükümetle bağların zayıflamasına ve Türkiye’nin bu bölgeler üzerindeki kontrolünün azalmasına neden olabilir. Bu da terör örgütlerinin veya dış güçlerin etkisinin artmasına zemin hazırlayabilir.
Türkiye’nin bu şehirlerle bağlarını yeniden kurması elbette önemli bir idealdir. Ancak bu bağlanma, ancak mevcut üniter devlet yapısına uygun bir şekilde gerçekleşmelidir. Bu şehirlerin Türkiye’ye vilayet statüsüyle bağlanması, hem Türkiye’nin mevcut sistemini koruyacak hem de bölge halklarının Türkiye’ye entegrasyonunu kolaylaştıracaktır. Türkiye’nin deneyimi, bu bölgelerde altyapı, güvenlik ve ekonomik kalkınma için gereken gücü sağlamaya yetecektir. Ancak bu entegrasyon, kesinlikle üniter yapıyı zayıflatacak bir eyalet sistemi ile değil, tam tersine, bu yapıyı güçlendirecek bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.
Musul, Kerkük ve Süleymaniye’nin geleceği, Türkiye’nin güçlü merkezi yapısına ve bölge halklarının huzuruna katkı sağlayacak bir perspektifle ele alınmalıdır. Bu nedenle, eyalet sistemine dayalı bir yapı yerine, bu şehirlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin birer vilayeti olarak bağlanması hem tarihsel hem de stratejik olarak en doğru çözümdür.
Kadir Uğur Yılmaz