Vedat Kan

Tarih: 19.09.2024 07:43

Ne zaman uyanacağız, bilen var mı?

Facebook Twitter Linked-in

Ne zaman uyanacağız, bilen var mı? 

Toplumsal yozlaşmamızın doruktan bir tık önceki aşamasındayız artık, çok az bir süreç kaldı ve sonrası zombileştiğimizin resmidir. 

Haberleri izliyorum üç - beş kişi bir kişiye saldırıyor, hem de hunharca. 

Hem de ne için biliyor musunuz? 

Trafikte korna çaldığı için…

Tek bir kişiye, üç-beş kişi… 

Adına artık her ne deniliyorsa!

Ama delikanlılık denilemediğini benim gibi milyonlarda görüyor sanırım. Sırtlan sürüsü misali, kahpelik ve kalleşlik en yakışanı.

Korkakça, insanlıktan çıkmış bir vaziyette. 

Ve bu adını tam koyamadığımız sürü, kendilerini haklı gördükleri zannımca, üstelik hileli bir oyunda kazançlı çıkmış rezil misali sırıtarak, kendi araçlarına (nahır misali) doluşarak kaçıyorlar. Üstelik birilerinin çekim yaptığı bilinciyle bindikleri araçlarının plakalarını sökerek. 

Plaka sökmek neden, onu anlayamadım.

Mevcut uygulamada ki kanunlarımız zaten size her türlü hakkı veriyor. 

Bu ülkede suçluların kanun bilinci ve faydalanma oranı, haklı olanlar da yok ki! Neden kaçıyorsun ve neden plakayı söküyorsun.

Hem delikanlı adam kaçar mı?

Ayrılmak isteyen eşine tuzak kurarak onu katleden delikanlım da aynısını yapıyor, eşini sokak ortasında bıçaklayan delikanlım ve narin bir bedeni bile-isteye çürüten bir köy halkı da… 

İki yaşındaki bir kız çocuğuna el süren karakter yoksunu şerefsizlere sözüm olmaz dahi…

Aslında bu satırlar arasında katı açılmamış küfürler savurmak geliyor içimizden ama suçluları koruyan demeyelim ama haklarını maddesi/maddesine kadar veren kanunlarımız, bizi bayağı bir sıkıntıya koyar gerçeği dizginliyor zavallı beynimizi.  

Bu toprakların kendisine ait ve kendi kültürünü yansıtan kanunlarının olmaması acıların en acısı olsa gerek.

Çok değil daha birkaç gün öncesinde dünyaya insanlık dersi verdiğini söyleyen bir ülkenin polis şefinin bir çocuğu ayaklarından prangalayarak hücreye attığını izledik haberlerde. Polis şefinin; anne ve babaya, “siz eğitemez iseniz ben eğitirim” diyerek yapmış olduğu uygulama aslında tam da olması gerekir bir şey iken, o ülkenin birçok eyaletinde idam cezası halen daha en iyi seçenek iken, ne yazıktır ki biz burada ilköğretim okuluna giden çocuğa toplu taşıma araçları olan otobüste yaşlılara ve hastalara yer ver uyarısında dahi bulunamıyoruz.  

Ne ekonomi, ne işsizlik, ne geçim derdi, ne değişen ve gelişen dünyanın içerisindeki ülkemizin durumu; hiçbir şey ama hiçbir şeye takılıp kalamayız. 

Gündemimizde; bize ait olmayan, bu topluma ait olmayan ve bir yerlerden birileri tarafından getirilmiş olunan ve uygulamadaki anayasamızın birkaç maddesine takılıp kalarak, yoğunlaştığımız daha önemli maddelerimiz var…

Evet, zombileşmemize çok az bir tık kaldı.

Toplumumuz ne yazıktır ki hasta. 

Toplumumuz; umursamaz ve vurdumduymaz bir vaziyette sadece ve sadece kendi menfaatleri doğrultusunda olaylara karşı bir bakış açısı üretmiş. “Bu işten benim çıkarım veya zararım ne?” Dercesine…

Hani,

Bana değmeyen yılan bin yaşasın benzetmesi.

Oysaki o yılan nasıl olsa bir gün başını o umursamaz olanlardan yana çevirecek.  

 Tartıştığımız ve ortalığı ayağa kaldırdığımız olaya bakın ve son yüz yıldır odaklandığımız diğer olaylardaki pusu veya perde arkasını görün desem, kimsenin umurunda olur mu bilmem ama bu sefer susmaya hiç ama hiç niyetimizin olmadığını da bilinsin istedim.

Ankara başkent olsa ne olur olmasa ne olur?

Ankara değil de Urfa olsa kıyamet mi kopar. Erzurum, Trabzon veya Maraş… 

Ankara’nın kutsal olan, kutlu olan neyi var ki bu kadar tartışılır olmuş. Bir Urfa’mızın, Manisa’mızın, Konya’mızın, Sivas’ımızın Ankara kadar tarihi, kültürü ve şerefi yok mu?

Halbu ki daha düne kadar bizlere bu şekilde birilerinin vasıtasıyla zorla yaşatılan, birilerinin çığırtkanlığıyla gündemde tutturulan, maddi ve manevi olarak bizleri bir hayli yoran;

Alevi – Sünni dayatması ve ötekileştirilmesi gayretlerini ne çabuk unuttuk?

Sağ – sol uğruna yitirdiğiniz canlar gelsin aklınıza.

Kürt – Türk halen daha devam ettirilmeye çalışılıyor.

Birileri teknoloji atına binerek yanımızdan büyük bir hızla ilerlerken Üsküdar’a doğru, biz ise halen daha narin bebeklerin çürümüş parçalarıyla gündem oluşturup, köşe başlarında namus adı altında işlenen namussuzlukları görmeden ve hissetmeden, bu topluma ait olamayan bir şeylerin kıyasını yapıyoruz.

Yetmedi mi bu uyku?

Daha sabah olmadı mı, ne zaman uyanacağız bilen var mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —