Dünyadaki tüm ülkelerin gerek devlet, gerekse halk arasında istisnasız kullandığı ve bildiği bir kelime var...
ORTA DOĞU!
Bu kelime tek başına söylense bile çook büyük anlamlar içerir..
Kiminin siyasi propogandası....
Kiminin ekonomik gücü yahut güçsüzlüğünün sebebi..
Kiminin vâr olma çabası...
Kiminin varlığını sürdürmesi için ara ara kullanması gereken bir "terim(!)"
Bu Orta Doğu sanki bir salon!
Kimin ihtiyacı olursa "anlık" girip, alacağını alıp çıktığı...
Ancak bu Orta Doğu salonlarında uzun yıllardır devam eden bir sessizlik vardı.
"Taraf"(!) olan Müslüman(!) ülkelerin sessizliği...
Ve İsrail..
Bu sessizlikten güç alırcasına hep vurdu..
Vurmayada devam ediyor!
Müslümanlar mı?
O salonda çaktırmadan birbirine bakıyordu.
Kimi direkt susuyordu!
Kimi dua ediyordu!
Kimi boykot!
Kimi kürsüden "KINIYOR"du!
Kimi de selfie çekiyordu!
Derken bir ses duyuldu: (!)
Suskunlar Meclisinde bir patırtı!?
İran füzeleri havalandı!!
Hemde İsrail için!
Kimi buna “nihayet biri masaya yumruğu vurdu” dedi.
Kimi de “bu yumruk, yumruğa benziyor evet, ama tokat yediğimiz yere değil de kameraya dönük atıldı sanki” yorumunu yaptı.
Gerçekten de bu bir saldırı mıydı, yoksa Orta Doğu tiyatrosunda uzun süre sahne almamış bir aktörün “ben hâlâ buradayım” demesi miydi?
Sokaktaki Arap, yıllardır izlediği acı dizi misali bu bölümünde ilk kez “karakterlerden biri tepki verdi” diye irkildi.
Alkışlamadı ama yerinden kıpırdadı. “En azından birileri bağırıyor” dedi.
Ama sonra aynı karakterin geçen sezon Suriye’de, Yemen’de ve Lübnan’da ne işler çevirdiğini hatırlayınca, alkışı cebine koydu..
Halklar yüreğiyle destekledi ama aklıyla frene bastı.
Sünni dünya ise iki arada bir derede kaldı..
Bir yanda “İsrail zulmüne karşı çıkan herkes kardeşimizdir” hissiyatı; öte yanda İran'ın mezhepsel handikapları..
Yani İran’ın füzeleri gökyüzünü deldi ama gönülleri delip geçemedi.
Gelelim asıl suskunlara!
Petro-dolarları sel gibi akan, altın musluklu saraylarında ümmetin gözyaşını damıtıp kolonya gibi kullanan zengin Arap devletlerine…
İsrail, Gazze'yi haritadan silerken onların gündemi değişmiyordu!
Birleşik Arap Emirlikleri lüks robot deve yarışları düzenliyor(!)
Suudi Arabistan Formula 1’le ses yapıyor(!)
Katar ise İsrail'e tam destek veren Trump’a VIP uçak hediye ediyordu(!)
Hemde gerçek bir uçak..
Filistinli çocuklara ambulans göndermeyen eller, Washington'a Boeing yolluyordu.
Demek ki bazı dostluklar gökyüzünden kuruluyormuş!
Oysa tarihte bu topraklar, zulme karşı sadece slogan değil sığınak da olmuştu.
1492’de Endülüs’ten kovulan Yahudilere Osmanlı “buyurun” demişti.
Ama şimdi Gazze’nin çocukları için kimse “buyurun” diYEmiyor! "
Çünkü herkes, konuya “diplomatik otel lobisi” penceresinden bakıyor:
İnsani kriz varsa, önce açıklama yapılır!
Gerekirse kınama yazısı atılır!
Sonra ekonomi gözden geçirilir!
Peki Türkiye’nin Tepkisi?
"Diplomatik Halay"
Türkiye’nin tutumu ise bir anlamda diplomatik halay gibi değil mi?
Yıllardır öyleydi, yine öyle!
El ele ama mesafeli..
Hareketli ama olduğu yerde kıpırdanmak..
Yerinde iki ileri, iki geri...
Bir yanda meydanlarda “One Minute” yankısı hâlâ alkışlanıyor evet..
Ama diğer yanda İsrail’le ticaret rakamları yıl yıl artıyor! (?)
Bize boykot çağrısı yaparken, boykot etmemiz istenen firmalara devlet teşvik veriyor sürekli!(?)
(Örneğin:CocaCola)
Gazze yanarken ihracat rekoru kırmak bir çelişki değildir belkide kimbilir...
Yeni nesil siyaset tekniğidir belki de..
Yani aslında ülkemizde göstermelik tepki çok..
Neden göstermelik diyorum çünkü bedeli yok!
İsrail Büyükelçisi istenmeyen adam ilan edildikten birkaç ay sonra sessizce davet edilmedi mi mesela?
Bana göre "diplomasiye" özgü bu “duygusuz barış” da vicdanlara pek oturmamıştı. Ama yine(!) konuşulmadı bile!
Tıpkı "boykot" diye haykırırken verilen teşvikler gibi...
"One Minute" ne demek?
"Bir dakika" değil mi?
Ne geçmez bir dakikaymış yahu!!
Ne zaman süre dolacak bilen var mı?
Neysee..
Her zamanki gibi "VARDIR BİR BİLDİKLERİİİİ!!!"
Herşey "VATAN"için!
Bizim aklımız ermeeezz!!...
Konumuza dönüp toparlayacak olursak:
İran’ın saldırısı kimilerine göre “direniş”, kimilerine göre “rejimin imaj tazelemesi” dedik..
Ama net olan şu ki, gökyüzünden inen füzeler İsrail’in canını fazla yakmadı, yakamadı..
İşe yaramadı gibi..
Ama başka bir işe yaradı:
İçinde bizimde olduğumuz Müslüman ülkelerin çatlaklarını daha da belirginleştirdi.
İsrail...
Hep yapar..
Bombalar..
Kan döker..
O bombaladığında ise istisnasız herkes ama herkes dua eder!
Zenginler susar!
Yoksullar tweet atar!
Saraylar görmez!
Sokaklar bayraklarla inler!
Yani ümmet yine, yeniden; bir kez daha birbirinin gözünün içine bakar, ama yine kimse “biz ne yapıyoruz” yahut "BİZ NİYE BİR ŞEY YAPMIYORUZ" demez...
BU HİKAYE EZELDEN SÜRE GELMİŞ GİDİYOR..
AKTÖRLER DEĞİŞSE DE, HİKAYELER AYNI..
Aslında en büyük trajedi bu!
Altın varaklı musluklarda abdest alarak, klimalı saraylarda ettiğiniz dualar İsrail'in bombalarının sıcağını da keser mi?
Yahut ettiğiniz dualar ölenlere fayda verir mi?
Sizi, bizi kurtarır mı?
Allah bilir..
Herkes bildiğinden sorumludur..
Sorumlu tutulacaktır!
Bu dünya mahkemelerini geçin..
İlâhi mahkemeyi düşünün!
Kimin neyi, ne kadar bildiğini..
Neye, ne için sustuğunu..
Neyi, neye alet ettiğini..
Neyden, ne kazandığını..
Kazanmak için neleri feda ettiğini..
Feda ettiklerini pışpışlarken, üstlerine örttüğü perdeleri..
GİZLİYİ..
AÇIĞI..
HER ŞEYİ BİLEN RABBİMM!
ZALİME VERDİĞİN MÜHLETİN BİTTİĞİNİ BİZE GÖRMEYİ NASİP EYLE…
Söz uçar yazı kalır derler ya..
Yazıyorum..
Elimden gelen bu..
Şahit ol Ya Rab..
Haksızlığa susan dilsiz şeytanlarında dillerinin çözülmesine vesile olsun duasıyla...
VESSELÂM...