Geçen haftaki yazı başlığımızı hatırlarsınız...
"Gerçek Gündem mi, Yoksa Paravan Gündem mi?"
Yazıyı ben yazdım, bu hafta da altına asetatlı kalemle tekrar imza atıyorum!
Olay tam olarak bu!
Son iki gündür yine(!) tüm haber kanallarında, sosyal platformlarda dönen ya da döndürülen(!) haberlerin içerikleri yine(!) sansasyonel nitelikte...
Hattâ çitayı o kadar yükselttik ki, artık sıradan halk olayları ile gündem değiştirmekten vazgeçildi!
Devletin resmî kurumları veya resmî personelleri ile sansasyonlara imza atılıyor!
Görmeme ihtimaliniz yoktur..
Çünkü her yerde dönüyor, döndürülüyor!
Nur topu gibi yeni(!) bir gündemimiz var artık!
Ama ilginç olan bu gündemi oluşturanlar her kim ise, kesin akıl tutulması yaşıyorlar ya da, başka sübliminal mesajlar verilmek isteniyor!
Birlikte bakalım yeni gündeme ve altından çıkabilecek sonuçlara...
SANSASYON OLUŞTURAN YENİ GÜNDEM:
Ümraniye'de 26 suç kaydı bulunan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti adlı kansız, bir polisin silahını alarak etrafa ateş açtı ve 27 yaşındaki Şeyda Yılmaz'ı şehit etti! (OLAY SUNUMU bir medya kanalından aynen alınmıştır)
Öncelikle; şehit olan polis; gencecik, daha 1 yıllık memur, ana kuzusu bir genç kız..
Bu kızımız Şeyda YILMAZ..
Şehâdeti çok acı..
Rabbim ailesine sabır versin...
Ne söylesek boş..
Tarifi olmayan bir acı..
Ama, başsağlığı mesajı ile, olan olmuş deyip susamayız!
Olan oldu evet..
Ama bu olayın altında-üstünde ne var ona bakmalıyız!
Yukarıda yazdığımız; alıntı bilgilendirme haberi için yazılmış olan cümleyi, öğelerine ayırır gibi ayıralım ve İRONİ'ye başlayalım...
Biz İRONİYLE tersini yazarken, belki düzü anlaşılır kim bilir?
Olay Ümraniye'de olmuş; ama adı geçen câni, Üsküdar Yavuz Selim Mahallesi'nde ikâmet ediyormuş..
Bu mahalle; içinde yaşayan ve sayıları çok az kalmış, NORMAL vatandaşlar tarafından sürekli emniyete şikayet edilen bir mahalleymiş!
Uyuşturucu kullanımı ve ticareti...
Çeteleşme..
Yol kesme..
Gasp..
Taciz..
Yağma..
Yaralama vs gibi bir sürü şikayet dosyasının has mekânı imiş!
Şikayetler ciddiye alınmış mıdır sizce?
"Yahu emniyet de 'süper güç' değil ya kardeşim! Hangi bir şikayete yetişsin!?"
Diyenler..
Sakin olun!
Haklarını yemeyelim!
Aslında yetişmişler, epey bir gözaltı yapılmış, yapılmaya da devam ediyor..
Yani, sivrisinek basınca, sivrisineği yakalamışlar elbet...
Ama o sinekleri koruyan habitatın kendilerine uygun(!) tabiat kanunları gereği tekrar doğaya salıverilmişleeer!!
ÇÜNKÜ O MAHALLEDE; GERÇEK BİLDİĞİMİZ, HANİ "2 DİLİM BAKLAVAYA 9 YIL KANUNU" YOK MUŞ!! (Galiba....)
Peki; sürekli sinek üretmeye devam eden bataklık?
Onu kurutmuşlar mı?
HAYIR!!
ASLAAA!
Adı sanı belli BİRİLERİNİN(!) HABİTAT KANUNLARI DEVREDE ÇÜNKÜ!!
İşte bu kâtilde o "HABİTAT KANUNLARI" içerisinde 26 kez yakalanmış(!) ve O(!) kanun koyucuların etkisi ile doğal ortamına 26 kez geri salınmış sineklerden sadece biri!!
Buraya kadar tanıdık bir hikâye...
Tanıdık, çünkü sıradan...
Bilindik..
Her gün olan...
Sorgulanmayan..
Sorgulayanın cısss olduğu konular...
Bu tanıdık hikâyenin değişik olan tarafı ise, bu kâtilin adliyeye götürülüş şekli...
ÇÖP TORBASINDA!!!!
HAYVAN NAKİL ARACINDA!!!
Hemde herkesin göreceği, kameraların çekeceği, haber yapılacağı, sansasyon olacağı bilinerek!!
GARİP??
Neresinden tutup, neresinden bakacağımızı şaşırdığımız türden garip....
Ayrıntılar:
1)-Fâil erkek ama eşlik edenler kadın polis!
2)-Hayvan nakil aracından çıkarılıyor!
3)-Çöp torbası içinde!
4)-Torba içinde adım atamadığı için o kadın polisler tüm güçlerini kullanarak sürükleyerek adliyeye getiriyorlar!
5)- Yine aynı şekilde çıkarıp götürüyorlar!
Ve tüm bunlar gözümüze sokuluyor!
Hepimiz biliyoruz ki; bu ülkede yapılan ve servis edilen her şeyin bir mesaj içeriği vardır!
İster direkt, ister sübliminal...
Ama illâ ki vardır!
Peki bu olayın mesajı ne ola ki?
Bir taraftan gerçeği düşünürken, biz yine İRONİK bakalım mı?
1'e diyelim ki; şehit edilen "kadın polis" olduğu için, kadın polisler götürüyor...
Verilmek istenen mesaj masum...
Hadi 2'ye de diyelim ki; fâilin "İNSAN" olamayacak bir yaratık olduğu mesajı veriliyor!
(Kaldı ki; onu koydukları aracın kullanıldığı gerçek masum hayvanlara hakarettir bu!)
Ya 3 ve sonrası??
Çöp torbası içinde "adliyeye" götürmek?
Acaba burada emniyet mensupları, saygıdeğer "adliye"mize bir mesaj mı veriyor?
"Bu adamı(!) 26 kez getirdim huzura..
27'inci de artık koktu!
Poşete koyduk çünkü çöp oldu...
Doğayı kirletiyor!
Hadi hapiste tutmadınız, bâri çöp olarak kabul edin!
Bu çöp(!) atık tesisinde yok edilmeli!"
....mi, demeye çalıştılar acaba?
Ya da polisler cidden ÇÖP hükmümdeki bu adamı(!) çöplüğe götürecekken yanlışlıkla "adliye" ye mi getirdiler?
Bu başlığın ironisi bitmez!!
Devam edelim...
Polis ne yapsın buna?
Polis diyor ki:
"Bu adam(!)
1 kere uyuşturucu ticareti yaptı!
8 kere uyuşturucu kullandı!
2 kere kasten adam yaraladı!
1 kere cinsel tacizde bulundu!
2 kere yağma yaptı!
1 kere gasp yaptı!
2 çocuğa cinsel istismar da bulundu!
1 kere hırsızlık yaptı!
2 kere mala zarar verdi!
Ve biz tam, 26 kere yakaladık!"
Adalet de CEVABEN diyor ki:
-Ben de bıraktııım!!!!
BU CEVÂBA CEVAP VEREBİLEN, KARŞI ÇIKABİLEN VAR MI?
Bende aynı fikirdeyim, tabii ki YOK!!
OLABİLİR Mİ, HÂŞA!!!
Şimdi tersi bırakıp düze dönelim...
Bu görüntüler özellikle servis edildi hem fikiriz...
Bu görüntüler servis edilirken amaç;
1)- Sansasyon!
2)- Gündem değiştirme!
Ve olayı manüpüle ederek, kamuoyundan alınmak istenen bir alkış!
Alkışlanması için oluşturulmaya çalışılan görüş ise:
"HELÂL OLSUN BUNU ADLİYEYE ÇÖP OLARAK GÖTÜREN EMNİYETE... HELÂL OLSUN ÇÖP POŞETİNDE İFADESİNİ ALAN SAVCIYA.. HELÂL OLSUN YİNE ÇÖP POŞETİNDE ÇIKARAN, YİNE HAYVAN(!) NAKİL ARACINDA HAYVAN(!) MUAMELESİNDE BULUNARAK CEZAEVİNE GÖTÜREN POLİSE...İŞTE ADALET BU!... EMNİYET BU! VATAN, MİLLET, SAKARYAAA!!!"
Bu senaryoyu yazan her kimse, ters tepti!
Daha da tepecek bilginize....
Bu şovunuz:
26 kere ve çoğu "âdi suç" hükmünde olan suçlardan tutuklandığı halde(!), SERBEST "BIRAKILMASINI" ya da "BIRAKTIRILMASINI" KAA-PAT-MAAAZZ!!!
KAPATILAMAZ!
Yapılan şov, bu sorgulanmasın diye mi?
Sogulandı ama?
Naapcazz?
HERŞEYİ BİR TARAFA BIRAKIN; bunun, yani "bu kadar suçu işleyen nasıl dışarıdaymış ki?" diye hesap sorulmasın diye yapılan bu "şov" ÜLKEMİZE nasıl zararlar verebilir hiç düşündünüz mü?
DÜŞÜNEMEDİYSENİZ DÜŞÜNDÜRELİM!
Bu suç makinesi kâtil; siyah poşet giydirilerek kadın polisler tarafından Hayvan Büro Amirliği’nin aracının arkasına konuyor...
Sonra işkence ve kötü muamele sayılacak görüntüler eşliğinde, savcı veya hâkim karşısına çıkarılıyor!
Pekiii...
Bu suç makinesi yarın öbür gün yine serbest kalırsa ki, bu kuvvetle muhtemel!
[(Annenin sosyal medyasına bakarsanız dayılarını görürsünüz!(Tabii silinmediyse!)]
Ya da "Kargaya yavrusu hoş gelir" atasözü misâli; "Annesinin kuzusu" başlıklarıyla, suç makinesi oğluşunun(!) fotoğraflarını paylaşan annesi(!), akrabaları, çete arkadaşları vs..
Bu görüntüleri delil gösterip Anayasa Mahkemesi'ne, oradan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvursa Türkiye bu görüntülerden de sorumlu tutulmaz mı!?
İş bu hâle gelene kadar yapılmayanlar, ya da bilerek(!) yapılanları kapatmak adına; suçluya, kameralar eşliğinde bu muamelenin yapıldığını başka bir yerde gördünüz mü?
Bu şov ülkemiz adına nelere mâl olacak?
Hani herşey TÜRKİYE için ya..
Ondan sordum...
Bu görüntüler "ORGANİZE SUÇ ENDEKSİ" NİN 2023 RAPORUNDA; ilk 3'te yer alan "MYNMAR(8.15), KOLOMBİYA(7.75) ve MEKSİKA'da(7.57)" bile yok!
7.3 lük skor ile Türkiye "ORGANİZE SUÇ" konusunda 14'üncü sırada..
Suç oranında Meksika'ya yetişmemize az kalmış!
Amaaa...
"Çöp poşetli uygulamaya" geçen ilk ve tek ülkeyiz!
YAHU AKIL TUTULMASI BU!
Çöp poşetine koyduğunuz ya da koydurduğunuz bu suç makinesi neden dışarıdaydı??
ASIL SORU BU!
Bu soruya verecek cevap var mı?
YOK ve verilmek istenen mesaj da maalesef ters tepti!
Bomba hazırlayanın elinde patladııı...
Geçmiş olsun!
Hem size, hemde ÜLKEMİZE!
Yazı başında dedim ya, geçen haftaki yazıma bir kez daha imzamı atarım diye....
Hemde asetatlı kalemle!
İşte tam da bu yüzden...
Yine bir gündem!
Hemde en sansasyonlusundan!
Yine biz boş boğazlık ettik..
Boşu boşuna mesai harcadık..
Yazdık..
İstediklerini bizde yaptık!
Ama en azından, altını sorgulayacak kadar şuurumuz yerinde diye şükrettik..
Züğürt tesellisiyle!!!
Eeee?
SONUÇ?
Rahmetli bababımın kullandığı bir deyim vardı...
"REŞİT; SEN SÖYLE, SEN İŞİT"
Mekânın cennet olsun babam!!
Biz de YİNE SÖYLEDİK!
İŞİTTİLER Mİ?
Hayır!
Neden peki?
BİZ "REŞİT" OLMAYA DEVAM ETTİKÇE; SESİMİZ KISIK, YA DA İÇİMİZE İÇİMİZE HAYKIRDIKÇA, "KENDİMİZ İŞİTMEYE" MAHKUMUZ DA ONDAN!
Artık mızrakların çuvala sığmadığı bu devirde; Reşit'lerin sesinin duyulduğu dönemi görebilmek duasıyla diyelim...
Amaann neyse ne....
"Neden" diye çok da sormayalım ve en iyi yaptığımız şeyi yapmaya devam edelim...
Vardır bir bildikleri canıım!......
Ama ne????
Rabbim sonumuzu hayreyleye....
VESSELÂM....