Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

Tarih: 27.09.2024 17:41

SABREDİN...SEYREDİN!!

Facebook Twitter Linked-in

 

Selam dostlar;
Geçen haftaki yazımızda İslâm'ın, Îmanın şartları var, ama asıl "İNSANIN ŞARTLARI" olsa  ve herkes uysa zaten bir sorun kalmayacak demiştik... 

Yazı sonunda ise bu şartlara uygun yaşamayanlardan bahsetmiştik hatırlarsanız... 

Yazının bu bölümüyle ilgili bir çok geri dönüş aldım.. 

Geri dönüşlerin özeti:
*Ama o "İnsan" şartlarına uymayanlar her türlü zevkde sefahatte yaşıyor, neden?
*Ne insana, ne hayvana, ne doğaya merhameti olmayan bu cânilere Allah(CC) neden merhamet ediyor? 

Evet haklısınız... 

İlk bakışta özellikle günümüzde, ülkemizde veya dünyada yaşanan olaylar ele alındığında; yapanın yaptığının yanına kâr kaldığını, kişiye göre(!) hiç veya yeterli cezayı almadıklarını gördükçe istemsiz olarak bunu düşünüyoruz.. 

O insanların(!); bırakın zenginliği, sefahati, yemek bulması bile veya sağlıklı olması, nefes alıyor yaşıyor olması bile bizi delirtiyor... 

Ama işte bu da Rabbimizin merhametinden! 

*PEKİ NEDEN?
*NASIL?
*HANİ ALLAH'IN(CC) ADÂLETİ? 

Bunlarda sorularınızı tamamladığınızda kurduğunuz cümleler.... 

Başta da dedim ya, hepsini sormakta, sorgulamakta çok haklısınız.. 

Bu konu, yani "merhametsiz insana merhamet edilir mi?" konusu benim bu gazetede yayınlanan ilk yazımdı... 

Bu hafta gelen sorularında tam karşılığı olduğundan, soruları kapsayacak şekilde revize ederek paylaşayım müsadenizle.. 

Buyrun.. 

(15.08.2023 Revize) 
MERHAMET ETMEYEN İNSAN MERHAMET GÖRÜR MÜ? 

Evet, görür! 

Peki, nasıl ve neden?  

Allah'ı (C.C) zikretmek için öğrendiğimiz ilk zikir 'Bismillahirrahmanirrahîm' dir. 

Bu zikir içinde Rahman ve Rahîm sıfatları birlikte kullanılmıştır.  

Her iki sıfatında manası 'yarattıklarına rahmet yani merhamet eden'dir aslında... 

Ama bir farkla! 

'Rahman' yaratılmış bütün mahlûkatlara; inanmış/inanmamış, kâfir, müşrik, iyi, kötü ayırt etmeksizin, bu dünya hayatındaki her türlü ihtiyacını karşılayan, kolaylaştıran, rahmetle merhamet eden manasındadır. 

'Rahîm' ise sadece Mû'min kullarına; hem bu dünyada hem de ahiret hayatında göstereceği rahmeti, merhameti ifade eder. ' 

"Allah'ın(C.C) rahmeti sonsuzdur" deriz ya hep... 

Gelin, o sonsuz bildiğimiz merhametin detaylarını açarak, aynı anlamdaki iki sıfatın farkını anlatmaya çalışalım... 

Rabbimiz kendinde bulunan rahmetinden, merhametinden yüzde bir hissesini yarattığı mahlûklara pay etmiştir.
Ve o yüzde bir hisse içinden en fazlasını da tüm canlılardaki annelere vermiştir! 

Zira peygamber efendimizden (S.A.V) bu konuda nakledilen birçok hadis-i şerif vardır.  

Peki, bütün mahlûkatlar ve insanoğlundaki annelere baktığımızda ne görürüz?  

Sınırsız af ve merhamet değil mi?  

Peki sayısız mahlûkata bölünen yüzde birden payına düşenlerden bu kadar merhamet görüyorsak, yüzde doksan dokuzu kendinde bulunan Rabbimizin rahmetini, affını, merhametini tahayyül edebiliyor muyuz?  

'Rab' ismi anlamı 'terbiye eden' demektir. 

Allah kullarını sürekli terbiye eder; verdiği nimetlerle, hastalıklarla, bollukla, darlıkla, güçle, makamla...  

Tıpkı hissesindeki o 'merhamet zerresi' ile çocuğuna yol gösteren, koruyup kollayan, her ihtiyacını karşılayan ama aynı zamanda zorluklarla başa çıkmayı öğreten anne misali.. 

Düştüğünde öğrensin diye kalkmasını bekler...
İyiyi/kötüyü tecrübe edip doğrusunu bulması için yol gösterir..
Hep vericidir..
Hep sabırlıdır..
Hep bekler... 

Rabbin kulunu beklediği gibi... 

Rabbimizde bekler sormaz, yüzüne vurmaz, neredeydin şimdi mi aklına geldi demez... 

Bir annenin çocuğunu zarardan korumak için gerekirse ağlatması ve çocuğun bunu anlamaması, kızması misali kul da sorgular. 

Kulun her istediği de hep olmaz belki, ama olmayanda da bir hayır olduğunu, Rabbimizin bir bildiği olduğunu, sadece bizim iyiliğimiz için olduğunu düşünebilse keşke.... 

Tıpkı çocuğun her an çikolata yemek istemesinin zararını anlamadığında "neden annem benim istediğimi yapmıyor, offf!" dediği gibi, değil mi? 

Merhamet boyutu çok geniş bir kavramdır.. 

Rabbimizin merhametini, bir örnekle ile tefekkür edersek daha iyi anlayabiliriz belki.. 

''Allah bize görmemiz gerektiği kadarını gösterip duymamız gerektiği kadarını duyurur!"  

Bu çok büyük boyutta bir merhamettir! Nasıl mı?  

En basiti; ellerimize veya yattığımız yastığa bakınca sadece mikroskop altında görülebilen ve varlıkları bilimle ispatlanmış, bakterileri veya maytları görmüyoruz. 

Hâlbuki varlar!  

Ya gözümüz mikroskop kadar görseydi!   O bakterilerin birde sesleri vardır elbette, ya duysaydık!  

Veya daha yakına bakalım; bedenimizin içindeki her bir organ durmaksızın çalışıyor, stetoskopla duyulan kalp sesimiz, ultrason cihazı ile duyulan, görülen incecik damarımızdaki kan akış sesimizin şiddeti gibi...  

Ya karıncanın yürürken çıkardığı ayak sesini duyan var mı? Veya toprağı kazma seslerini? Ya duysaydık!  

İşte Rahman sıfatı tamda bu! 

O yüzden başlıkta geçen 'Merhamet etmeyen merhamet görür mü' sorusunun cevabı net EVET.  

Kulun hatası günahı ne olursa olsun, zalim olsun, merhametsiz olsun, kâfir olsun... 

Bu saydığımız zerre misali örneklerdeki merhamet onlar için de var, onlarda istifade etmiyor mu?  

Ediyorlar ve biz de görüyoruz.  

Rızık onlar için de var, şifa onlar için de var, güneş onları da aydınlatıyor, rüzgârın, yağmurun rahmetinden onlar da istifade ediyor! 

Amaaa, gelelim sonucuna... 

Onlar sadece RAHMAN sıfatıyla bu dünya hayatı kadar merhamet görür!  

Ya ebedi kalacağımız âlem?  

İşte orada, Besmele'deki ikinci merhamet sıfatı olan "RAHİM" sıfatına ihtiyacımız var... 

Çünkü RAHMAN sıfatı yalnızca bu dünyadaki merhameti kapsıyor! 

RAHİM sıfatı ise AHİRE'Tİ! 

Besmele'de bu yüzden önce RAHMAN sonra RAHÎM gelir! 

Yani; Rahimür Rahman değildir!
Ramanirrahîm' dir! 

Önce RAHMAN..
SONRA RAHÎM.. 

ÖNCE ""GEÇİCİ"" DÜNYA!
SONRA EBEDÎ (SONSUZ) HAYAT... 

İşte bu dünyada, şu an zalimler ve günahkarlar ile paylaştığımız ve bazen "neden amaaa!" diye sorguladığımız merhameti; RAHMAN sıfatı ile bizde onlarla birlikte kazanıyoruz... 

RAHÎM sıfatında olan merhameti ise sadece MÜ'MİN olanlar, yani;  bu dünya hayatında emre itaat edenler, iyiler, doğrular AHİRET'TE, SONSUZ HAYATTA  kazanacak! 

(Adalet nerede demiştiniz ya...) 

Peki RAHÎM sıfatını kazanan "Mû'min Kul" olmak için ne gerek? 

Hâlisane bir şekilde kulluk vazifelerimizi ifâ gerek, mazluma yardım gerek, haksızlık etmemek gerek, yalan söylememek, zalim olmamak gerek, etraftaki zulme sessiz kalmamak gerek, sırf bu dünyada kullanılabilecek makam/mevkî, şan-şöhret, zengin olma hırsı gibi hasletleri bırakmak gerek!  

Kısacası sadece Allah'a kul olmak gerek... 

Bu dünya hayatında bize verilen ve mükâfatını ahrette ebedî olarak bulacağımız; hastalıklar, sıkıntılar, yokluk, güçsüzlük gibi zorluklar imtihanımız olduğu gibi, yine ebedî hayatta hesabını vereceğimiz ve bize bahşedilen nimetler, varlık, sağlık, güç, makam vs de imtihandır!  

O merhametsizlerin, zalimlerin gördüğü 'Rahman' merhametinin bittiği yerde ki bitecek!!
İşte o zaman vay hallerine!  

Sabredip seyredelim… 

Ve inşallah RAHÎM sıfatına ulaşmış kullar olarak görelim sonlarını.... 

SABRETMEK DE MÜ'MİN SIFATIDIR unutmayalım... 

Rabbim her türlü imtihanımızı kolaylaştırsın...
Haksızlıkları, zulümleri üzerimizden kaldırsın...
Sabrımızı arttırsın..
Sabrırla birlikte, selâmeti de nasip eylesin.. 

Rabbimizin bizlere Rahman olarak bu dünya için gösterdiği rahmeti, merhameti, ebedî hayatta Rahîm sıfatıyla da bulan kul olabilmeyi nasip etsin duasıyla… 




                                              VESSELÂM…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —