Bosna Hersek’in kalbinden geçen Sava Nehri, yüzyıllardır bölgenin bereket kaynağı. Ancak geçtiğimiz günlerde, nehrin kıyısında yapılan bir keşif, bu toprakların sadece suya değil, tarihe de ev sahipliği yaptığını bir kez daha kanıtladı. Su altı arkeologlarının gün yüzüne çıkardığı Demir Çağı’na ait metal külçeler, yalnızca arkeolojik bir buluntu değil; insanlığın geçmişine açılan yeni bir pencere niteliğinde.
2.000 yılı aşkın süredir suyun altında saklanan bu hazine, Bosna Hersek tarihinde türünün en büyüğü olarak kayıtlara geçti. Bir yerel tarih meraklısının dikkatli gözleriyle başlayan süreç, bize şunu hatırlatıyor: Büyük keşifler çoğu zaman akademik laboratuvarlarda değil, gündelik hayatta atılan küçük adımlarla doğar.
Bu buluntunun önemi, sadece metal külçelerden ibaret değil. Demir Çağı, Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve kültürel dönüşümlerinin en kritik dönemlerinden biriydi. O dönem üretilen demir ve türevleri, savaşlardan ticarete, tarımdan şehirleşmeye kadar hayatın her alanını şekillendirdi. Sava Nehri’nin dibinde saklı kalan külçeler, bölgenin antik çağlarda bir ticaret kavşağı mı, yoksa üretim merkezi mi olduğuna dair ipuçları verebilir.
Keşfin asıl büyüsü ise şurada gizli: Tarih, çoğu zaman kazananların yazdığı bir hikâye gibi anlatılır. Ancak böyle buluntular, sessiz kalmış toplumların da geçmişte oynadığı rolleri görünür kılar. Bosna Hersek’in bu keşifle birlikte, Avrupa arkeolojisinde yeni bir sayfa açması şaşırtıcı olmayacak.
Bugünlerde sık sık geleceğin belirsizliklerinden bahsediyoruz. Oysa geçmiş de en az gelecek kadar belirsizliklerle dolu. Sava’nın sularından yükselen bu hazine, bize bir kez daha şunu hatırlatıyor: Tarih, sandığımızdan çok daha derin, çok daha sürprizlerle dolu. Ve bazen bir nehir, sadece hayat değil, hafıza da taşır.