"Gerçek güç, görünmediğinde bile hissettiren güçtür."
Yüzyıllardır dünyaya yön veren her medeniyet, önce coğrafyasını savundu; sonra değerlerini. Ama en nihayetinde kendi kaderini tayin edebilmek için tek bir şeye ihtiyaç duydu: caydırıcı kudret.
Bugün Türkiye bu kudrete, belki hiç olmadığı kadar yakın. Bu yazı, kelimelerin ötesinde bir çağrıdır. Çünkü mesele artık yalnızca enerji değil. Mesele, milletlerin hangi masada oturacağıdır.
Çünkü çağ değişti.
Artık nükleer güç, sadece savaşta değil barışta da belirleyici.
Diplomasinin cümleleri, çoğu zaman füze menziliyle şekilleniyor.
"Barış istiyorsan, masaya oturmayı bil; ama ayağa kalkmayı da göze al."
Bugün küresel satranç tahtasında belirleyici olmak için, Türkiye’nin nükleer güç olması bir seçenek değil; bir mecburiyet, ki onsuz yaptıklarımızı düşünecek olursak...
Bazen en büyük hazırlıklar, en sessiz zamanlarda yapılır.
Görünmeyen eller, duyulmayan adımlar ve konuşulmayan anlaşmalar...
Türkiye, son on yılda adını koymadığı, yüksek sesle duyurmadığı çok sayıda stratejik ortaklıkla, nükleer bilgiye ve teknolojiye adım adım yaklaştı. Eğitimler, bilimsel iş birlikleri, personel transferleri, hibrit teknolojiler, enstitüler... Bunların çoğu tek bir çatı altında değil, çok sayıda bağımsız ama aynı hedefe odaklı yapıların koordinasyonuyla yürütüldü.
"Devlet dediğin, bazı şeyleri açıklamaz; sadece sonuçlarıyla konuşur."
Bu mesele yalnızca bir bombayla, bir reaktörle açıklanamaz. Bu mesele bir milletin kaderini kendi kalemiyle yazması değil tüm dünya uluslarının tahakküm zincirlerinden kurtuluşunun anahtarıdır.
"Güç, sadece silahla değil, onu kullanma kararlılığıyla ölçülür."
Cevap, bildiğimizin çok ötesinde.
Türkiye bu hedefe, klasik yollarla değil; kendine has yollarla yürüyor.
"Görünmez bir ordu kurmak istiyorsan, önce görünmez bir fikir inşa etmelisin."
Ve evet, bazı şeyler kağıda dökülmeden, kamuoyuna sunulmadan, zaten çoktan başlamış durumda...
"Nükleer güç olmak, sadece güçlenmek değildir; başkalarına umut olmaktır."
Bu bir gözdağı değil;
Bu, yüz yıl sonra yazılacak Türk asrının garantisidir.
Türkiye, savaşmak için değil; barışı dik durarak korumak için nükleer güç olmak zorundadır. Çünkü coğrafyamız bunu emrediyor, tarihimiz bunu hatırlatıyor, geleceğimiz ise bunu bekliyor.
"Dünya beşten büyüktür dedik, şimdi zamanı geldi: Türkiye, beşten güçlüdür demenin zamanı."
İçeride millî irade, dışarıda stratejik derinlik, perde arkasında ise az konuşup çok çalışan bir akıl...
Türkiye nükleer güç olduğunda, sadece düşmanları değil, dostları da yeniden konum alacak.
Ve işte o zaman, bu yazı da bir dipnot olarak kalacak tarihe:
"Bize haber verilmedi sanmayın. Sessizce yazılmıştı her şey."
Gürkan KARAÇAM