Bir yılın daha sonuna geldik.
Evet geçen gün ömürdendir ama çektiğimiz bu kadar sıkıntının kendi emeğimiz olduğu hesabını rafa kaldırır isek, kapımızı çalan yeni yılda veya günlerde de aynı sıkıntıları çekmemizin kaçınılmaz olacağı da unutulmamalıdır.
Şu hususa bilhassa dikkat etmemiz gerekiyor;
31 Aralık’ı, 01 Ocak’a bağlayan gece; yani 00.00 da değişen hiçbir şey ama hiçbir olmuyor. Ne birileri çağ atlıyor ne de birileri durup dururken âlim olmuyor. Kimseler gökten zembil ile inmediği gibi kimseler de sabahına padişah olarak uyanmıyor…
31 Aralık akşamı kapadığımız dükkânımızın tezgâhında bıraktığımız kir, aynen bizi beklemektedir.
Alacaklarımız veya vereceklerimiz de.
Hastalıklarımız, umutlarımızın yoğunluğu da…
Kendimizi kandırmanın veya salağa yatmanın hiçbir faydası yok.
Çok iyi biliyoruz ki bu tür gecelerde bilerek sadece kendimizi kandırmakta, sadece hayal dünyasında bir tur atıp, ertesi sabah yine hüsrana uyanmaktayız.
Maalesef ki inkâr edemeyiz.
Evet, birileri sadece sayılı birileri bu gece akla hayale gelmeyen oranlarda zenginleşme yolunda müthiş bir keyif yaşayarak o kapıdan içeri girmektedirler ama hemen hepsinin sonu da ne yazıktır ki, acınacak durumdadır.
Günler aynı, zaman aynı, durumlar aynı olmakla beraber değişen tek bir şey var; o da zamanı gösteren göstergelerin değiştiğidir.
Yani 1, 2 oluyor; 10 da 11…
Hepsi bu kadar!
Peki, yaşanan o kadar yoğunluğun adı nedir? Diye, birileri soracak olur ise vereceğimiz cevap zaten ortadadır.
Kapitalist sistemin ve bilhassa yüzyıllardır devam ede gelen hak ile batılın kavgasının meydana yansıyan şeklidir.
Tezada bakar mısınız lütfen; Mekke’nin fethi ile miladi yılın başlangıcı aynı zaman dilimine denk geliyor…
Başka söze ne hacet!
Gazze’de katledilen çocuklara samimi tepki gösteremeyen yanı başımızdaki birilerinin, sözde masumiyetlerini ortaya koyarak; çam ağacı süslemesini ve soytarı bir sakallıyı çocuklara hediye veren bir baba olarak lansetmesi düştüğümüz bataklığın sadece görünen yüzüdür. Ve ne yazıktır ki bu yutak her geçen bir saniyede bizi daha fazla içine çekmektedir.
Elbette ki bu yazdıklarım inanlar içindir, inanmayanlar kadehlerini şereflerine kaldırmaya devam edebilirler.
Bu arada sırf bu gece için binlerce hatta yüz binlerce hindiyi inanç için kesenlere sessiz kalıp, saygı duyan ama Müslümanların Kurban Bayramı’na katliam diyenlere söyleyebileceğim tek bir şey var;
“Siz sahtekâr ve ikiyüzlüsünüz” …
Gazeteci &Yazar
Hakan Dikmen