“Afrika’da bir mermi patlarsa, yankısı Washington’da duyulur.”
Sudan sadece iç savaşlarıyla gündeme gelen bir ülke değil; aslında küresel güçlerin istihbarat ağlarını, ekonomik çıkarlarını ve jeopolitik hamlelerini sergilediği bir “gölge arenası.” Peki bu arenada kimler var, hangi yöntemleri kullanıyor ve Türkiye bu oyunda nasıl fark yaratıyor?
Amerika Birleşik Devletleri, Sudan’da sessiz ama derin bir strateji izliyor. Washington için Sudan üç açıdan kritik:
ABD, resmi söylemde “barış ve demokrasi” vurgusu yaparken, perde arkasında istihbarat ağlarıyla ordu (SAF) ve sivil toplum kanatları üzerinden sahayı dizayn ediyor. ABD’nin en büyük kozu, uluslararası finans sistemini ve yaptırımları sopa olarak kullanabilmesi.
“Amerika’nın elindeki silah her zaman F-16 değildir;en yıkıcı silahı SWIFT sistemine erişimdir.”
Sudan, 1956’ya kadar İngiltere’nin kolonisi idi. Bu yüzden Londra, hâlâ Sudan’da güçlü bir istihbarat altyapısına sahip. İngiltere için Sudan:
İngiltere, Sudan’da ABD’nin yanında hareket ediyor ama “arka kapı diplomasisi” ile BAE ve Suudi Arabistan üzerinden kendi ekonomik menfaatini de büyütüyor.
“İngiltere, Afrika’da artık toprağı yönetmiyor ama masayı kuruyor.”
İsrail için Sudan, özellikle güvenlik jeopolitiği açısından kritik. İsrail, 2020’de Abraham Anlaşmaları ile Sudan’la ilişkileri normalleştirdi. Hedefleri:
Tel Aviv’in sahadaki yöntemi, genellikle istihbarat paylaşımı ve güvenlik eğitimi. İsrail, Sudan’ı sadece bir ülke değil, İran’a karşı “güvenlik kalkanı” olarak görüyor.
“İsrail için Sudan, Kudüs’ün sessiz ama stratejik surudur.”
Rusya, Sudan’da hem SAF ile hem RSF ile ilişki kurarak “çifte oyun” oynuyor. En büyük hedefi Port Sudan’da bir askeri üs kurmak. Bu sayede Akdeniz’den Hint Okyanusu’na kadar uzanan hat üzerinde kalıcı bir varlık elde etmek istiyor.
Ayrıca Rusya, Sudan’ın altın rezervlerini paralı ”özel” silahlı gruplar üzerinden kontrol etmeye çalışıyor. Bu altınlar, Ukrayna savaşındaki finansman açığını kapatmak için Moskova’ya akıyor.
“Moskova için Sudan’daki altın, tanktan daha değerlidir.”
Çin, Sudan’ın en büyük ticaret ortağı. Pekin’in stratejisi net:
Çin, Sudan’da askeri değil, ekonomik kolonizasyon uyguluyor.
“Silahla alınan toprak bir gün kaybedilir; borçla alınan toprak asla geri verilmez.”
BAE ve Suudi Arabistan arasındaki bu farklılık, Sudan sahasında “Arap dünyası içindeki rekabeti” de gösteriyor.
İran, Sudan ordusuna İHA’lar veriyor. Ama asıl amacı, Kızıldeniz’de Şii eksenli bir nüfuz hattı kurmak. Yemen’deki Husilerle birlikte düşündüğümüzde, İran için Sudan stratejik bir köprü.
“İran, mermi karşılığında mezhebi satar.”
Türkiye’nin Sudan’daki politikası, diğerlerinden farklı:
“Türkiye için Sudan bir pazar değil, bir kader ortağıdır.”
Bugün Sudan, küresel güçlerin çıkarlarının kavga ettiği bir arena. ABD finansla, İngiltere diplomasiyle, İsrail güvenlikle, Rusya altınla, Çin altyapıyla, İran ideolojiyle sahada.
Ama Türkiye’nin farkı şu: Biz sahaya çıkarla değil, tarih ve gönül bağıyla giriyoruz. Eğer Ankara bundan sonra barış ve kalkınma kartlarını daha cesur oynarsa, Sudan’da sadece “bir oyuncu” değil, oyun kurucu olabilir.
“Jeopolitikte asıl güç, silahı ateşlemek değil; kalpleri kazanabilmektir.”
Ve Türkiye’nin Sudan’daki en büyük silahı, işte tam da budur.
Gürkan Karaçam