Ne yazayım, ne anlatayım inanın bilmiyorum...
Gerek dünya, gerek ülke gündemi insanın ruh hâlini alt üst ediyor...
Savaşlar..
Zulümler..
Sapkınlıklar..
Ve tüm bunlara gösterilen adaletsizlikler...
Bırakın Rabbe kulluğu, "İNSAN" olma sıfatından uzak haller..
Sonra dönüyoruz
"ALLAH'IM YETMEZ Mİ, BU ZULMÜ NEDEN DURDURMUYORSUN!?"
GAYRETULLAH'A DOKUNMADI MI HÂLA?
Diye soruyoruz!
Gerçekte olan sebepleri görmezden gelerek; unutarak, haddi aşan bu hâlimiz de, çaresizliğimizden elbet...
Ama Rabbimiz açık açık bildirmiş!
“Onlara, kendilerinden evvelkilerin; Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrâhîm kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberleri, onlara apaçık mûcizeler getirmişti.
Allâh onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.” (TevbeSûresi- 9/70)
“Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı?
Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü işlemişler, onu, bunların îmâr ettiklerinden daha çok îmâr etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi.
Zâten Allâh, onlara zulmedecek değildi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmetmekte idiler.” (Rûm Sûresi- 30/9)
Allah (CC) bu ve benzer ayetler ile, geçmişte helâk olan kavimleri anlatırken ders çıkararak yaşamamızı emrediyor!
“İnsanların elleriyle kazandıkları (günahlar) dolayısıyla karada ve denizde fesat zuhûr etti.
Bu, onlara, yaptıklarından bâzısının acısını tattırmak içindir.
Umulur ki (tuttukları kötü yolu terkedip) Hakk’a dönerler.” (Rûm Sûresi- 30/41)
Bu son ayeti tekrar tekrar okuyup anlayalım!
Neymiş bu sonuca sebep?
Kendi günahlarımız!!
Kendi seçimlerimiz!
Kendi yaşam tarzımız!
Etrafta olan bitene sessiz kalışımız!
Ama herşeye bahanemiz var ya..
Buna da bahanemiz "ACZİYET" diyoruz!
Ya da özellikle savaşlar için;
*Filanca kahveyi içme!
*Falanca deterjanı kullanma!
*Bunları yaptığın için...........
Diye konuşuyoruz, paylaşıyoruz, yapmayanları kınıyoruz...
Bir okurumuz sormuştu: "Mâlum deterjan ciddi indirimde, alsam kullansam ne olur?"
Bir: O deterjanı bir araştırın o ülkeye ait mi?( Değil!)
İki: Ait olsa bile, o deterjanın "mâlum" olduğu gibi, vatandaşın ekonomik durumu da "mâlum"...
Nasıl çıkılacak işin içinden!?
Hani bilinen bir temsil vardır:
DEVEYE SORMUŞLAR "NEDEN BOYNUN EĞRİ?"
DEVE CEVAP VERMİŞ: "NEREM DÜZ Kİ?"
Allah (CC) bize akıl vermiş!
Ve bu akılla; bir insan veya vatandaş olarak illâ bu dünyada hesap soracak veya kınayacak isek de şuna bakalım:
Savaşlar ile ilgili sadece "o" deterjanı alanı eleştirmek yerine; "Müslüman Ülkeler" ismi adı altında olan ülkelerde, devlet nezdinde neler yapılıyor ya da yapılmıyor?
Kim neyi, hangi locadan izliyor?
Sözleri ile yaptıkları birbirini tutuyor mu?
Peki bunlar olurken "o" deterjan ya da kahve ile mi savaş bitecek?
(Kaldı ki o ülkeye ait değil!)
Aklımızı hakkıyla kullanabilsek keşke..
Bizler sıradan vatandaş olarak elimizden geleni yapıyoruz diyelim, yapalım tamam..
Ama unutmayalım!
Hayatta en çok korkulan ve ilâhî bir uyarı niteliğinde olan bu olaylar yani; tusunamiler, kasırgalar, seller, depremler, kıtlık, düşman işgalleri ve bulaşıcı hastalıklar vs hepsi büyük bir gazabın habercileridir!
Bunların gelmesi ise ayetlerle sabit, o toplumun azgınlığının sonucudur!
Sebep arıyoruz ya...
"Neden Ya Rab?" diye soruyoruz ya...
Bu sorunun cevabını hepimiz adımız gibi bilmiyor muyuz?
Savaşa sebep "MÜSLÜMAN ÜLKELERİN BİR OLAMAYIŞI" değilde "malum" markaların kullanımıymış ya!....
Peki;
Sapıklık, sapkınlık almış başını gidiyor!!
Artık küçücük çocuklar bunlara alet ediliyor!
Yalan dolan artık rutin!
Çıplaklık, fuhşiyat her yerde!
Öldürme fiili, cinâyet çok rahat, artık sokak ortasında..
Herkes"de bu tür olayları film izler gibi izliyor!
Ya bunlar?
Tüm bunların caydırıcılığını oluşturacak türde cezasını verecek adalet??
Hak getire!
Sonra:
"Allah'ın merhameti nerede?"
Biz ne yapabiliriz ki?
Tüm bu olan biten içinde; tövbe edelim, toparlanalım, düzeltmek adına elimizden ne gelirse çabalayalım elbette..
Ama bunu yaparken birbirimizi şahıs olarak yargılamayalım..
Ve "neden" diye sorarken, aslında bir taraftan da şükredelim!!!
Başımıza taş yağmadığına..
Hâlen yiyecek lokma bulduğumuza..
Nefes alıyor oluşumuza...
İşte, geçen hafta yazdığımız RAHMAN sıfatının tecellisi ile merhamet ediyor Rabbimiz!
“Eğer Allâh, insanları zulümleri yüzünden cezâlandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı…” (Nahl Sûresi- 16/ 61)
Konuyu özetleyecek olursak;
Ayetlerle sabit, helâk olan kavimlerin ortak özellikleri neydi?
*Allah'ın varlığını birliğini inkâr etmek! *O'nun emir ve yasaklarına uymamak!
*Gönderdiği peygamberlere itaat etmemek!
*Azgınlığa düşmek!
*Hayâsız ve edepsiz yaşamak!
*Sapkın ilişkilerde olmak!
*Adaletsiz davranmak
Bunlar ve daha fazlasını bizler yani "Müslümanlar(!) yaşıyor muyuz?
Bu şekilde yaşanmasına, yaşatılmasına müsade ediyor muyuz?
Bizim bu dünyadan hiç gitmeyecekmişcesine edindiğimiz hırslar..
Dünya malı sevdalarımız..
Makamlar, mevkîler..
Girdiğimiz haklar..
Unuttuğumuz kulluk..
Normal(!) olarak gördüğümüz sapkınlıklar..
Ses kestiğimiz zulümler..
En yakından en uzağa, adalet yerine güttüğümüz çıkarlar..
Tüm bunlar zulmün başımıza sağnak olarak yağmasına yetmez mi?
Evet şahsımız adına yapabikeceklerimiz sınırlı belki..
Ama en azından kendi hayatımıza, yakın çevremize bakalım..
Musîbeti kendimize veya topluma çeken bir hâlimiz var mı?
Varsa düzeltelim!
Bu şekilde bir farkındalık ile; hal ve hareketlerin, yaşam standartlarının düzeltilmeye çalışılması ile edilen dua "fiîli duadır"!
Fiîli duaya ihtiyacımız var!
Tövbeye ihtiyacımız var!
Günahlardan arınmaya, tekrarından korunmaya, bizim yüzümüzden yağan musibetler varsa, bu şekilde durdurmaya, en azından bu niyete ihtiyacımız var!
Uyarıdır tüm bunlar!
Rabbimiz tarafından "uyanın" demektir!
Altındaki uyarıyı, hikmeti görmeden, kendimizi sorgulama gereği dahî hissetmeden "Onun sebebi bu, bunun sebebi o" ya da "Neden Allah'ım nedeen!!" diye haykırışlar, deve kuşu modeli olmakla eş değerdir!
Kafamızı kuma gömerek saklanamayacağımızı anlamak için geç kalmayalım!
Bu zulümler, bu savaşlar, bu musîbetler tüm Müslümanların hattâ tüm insanlığın imtihânıdır!
Zulümlerden kurtulmak, bunu anlamak düzeltmek, UYANMAK için ebâbil kuşlarını mı bekliyoruz?
Eğer o zamânı bekliyorsak vay hâlimize!
ŞÜKREDELİM, ŞÜKÜR NAMAZI KILALIM!
ÇÜNKÜ, RABBİMİZİN MERHAMETİ SONSUZ....
HÂLEN BİZDEN VAZGEÇMEDİ...
HÂLEN RIZKIMIZI VERİYOR...
HÂLEN HAYATTAYIZ..
NEFES ALIYORUZ..
HÂLEN EBÂBİLLER GELMEDİ!
Yâ Rabb!!
Bizleri affeyle...
Zulümleri veya zulme sebep olanları gördüğümüz halde sustuğumuz için bizi affeyle...
Sapkınlığa, fuhşiyâta, çıplaklığa, hayâsızlığa alışan gözlerimizden dolayı, ülfete giren(alışan) nefsimizden dolayı bizleri affeyle...
Bu kadar hataya, günaha rağmen bize gösterdiğin merhameti farkedecek akıl ve şuur ihsan eyle...
Bizleri evvelâ kendi nefsimizin zulmünden kurtar...
Zâlime verdiğin mühlette zalimin yanında olmaktan bizleri koru...
Rabbimizin gösterdiği hakkı hakîkati farketmeye, anlamaya, yaşamaya vesile olsun duasıyla...
VESSELÂM...