Tarih, bizleri şekillendiren, toplumların kimliğini belirleyen ve geleceğe yön veren köklü bir bilgi birikimidir. Ancak bazı sayfaları vardır ki, acılarıyla zihnimizde silinmez izler bırakır. Özellikle Türk milletinin son birkaç yüzyılda yaşadığı trajik olaylar, bugünün nesillerine bile taşınan derin yaralar açmıştır. Unutmaya çalışsak da tarih hafızası unutmaz; düşmanlarımız unutmuyor ve belki de bu nedenle bizlerin de unutmaması gerekiyor.
Balkanlardan Kafkaslara, Kardağ’dan Karabağ’a uzanan geniş bir coğrafyada Türk milleti defalarca hedef alınmış, etnik ve dini düşmanlıkların körüklediği katliamlara maruz kalmıştır. Rumlar, Sırplar, Bulgarlar ve Ermeniler gibi farklı gruplar, çeşitli dönemlerde Türk nüfusu hedef alarak, tarihe soykırımlar olarak geçen acı dolu olaylara sebebiyet vermiştir. Ancak acılar yalnızca bu ülkelerle sınırlı kalmamış, Srebrenica gibi Avrupa’nın ortasında, Varna gibi Balkanlar’ın göbeğinde de Türkler hedef alınmıştır. Bu olaylar, sadece geçmişin tozlu sayfalarında kalmamış, bugün bile yaralarını taze tutmaktadır.
Örneğin, Karabağ’da yaşananlar, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı zulmü bir kez daha gözler önüne sermiştir. Burada Ermenistan’ın saldırıları, sivil halka karşı yapılan insanlık dışı uygulamaları tüm dünyanın gözleri önünde yaşandı. Her ne kadar uluslararası kamuoyu bu duruma kayıtsız kalsa da, Karabağ’ın kaybedilmesi ve geri kazanılması süreçleri, bu toprakların Türk milleti için ne kadar değerli olduğunu göstermiştir.
Srebrenica ise Avrupa’nın göbeğinde, modern dünyanın gözleri önünde gerçekleşmiş bir insanlık suçudur. Bosna’da yaşanan bu katliam, bir kez daha Türk ve Müslüman kimliğine yapılan haksızlığı ortaya koymuştur. 1995’te Srebrenica’da katledilen binlerce Boşnak Türkü, uluslararası toplumun da acizliğini ortaya koymuş, bu olay adeta bir insanlık sınavına dönüşmüştür.
Bütün bu tarihsel olaylar, Türk milletinin geçmişi olduğu kadar, geleceğe dair aldığı dersleri de ifade eder. İşte tam da bu yüzden, kalıcı bir barış ve iş birliğinin inşa edilmesi için tarihte yaşananların unutulmaması gerektiğine inanıyorum. Gelecekte dostluk temelleri atılacaksa, bu temeller samimiyetle ve geçmişte yaşanan acıların kabulüyle atılmalı.
Rahmetli Ebulfez Elçibey’in dediği gibi “Sen Türk olduğunu unutsanda, düşmanların asla unutmaz.” Ancak bu durum, düşmanlıklara odaklanmamız gerektiği anlamına gelmemeli. Aksine, geçmişi unutmadan, her bir sayfadan ders alarak, kin yerine bilinçli bir irade ile hareket etmeliyiz. Gelecek nesillere düşmanlık değil, Türklük şuuru bilinci miras bırakmalıyız. Çünkü ancak bu yolla tarihi acıların tekrarlanmasının önüne geçebilir ve Türk milletini daha güçlü, daha bilinçli bir şekilde geleceğe taşıyabiliriz.