Kapımızda 3. Dünya Savaşının hararetli ve endişe verici sıcaklığı olanca hızıyla yayılırken, kafamızda yer eden değişik düşüncelerin başını tatil olgusu çekmektedir.
Hani bir laf vardır mahalle yangın yerine dönmüş ama bizim deli pencerede saçını tararmış misali…
Üstelik de kuruşu kuruşuna harcadığımız para bizim değilken.
Ve
Cebimize giren paranın kıymeti hiç ama hiç yokken ve her geçen gün daha bir ağır ve hızlı bir biçimde de eriyip, yok olurken…
Tencerelerdeki doluluk oranı her geçen gün pay olarak azalırken, bizim cebimizden çıkıp başkalarının bilhassa fırsatçıların cebine giren alın terimizin ne yazıktır ki kuruduğunun dahi farkında değiliz.
Çalışan ve emek harcayan bizken, yorulup, terleyip, çile çeken bizken; bu eylem esnasında bizim cebimize girmesi gereken kazancın kimlerin cebine ve nasıl girdiğini görmemeyi henüz anlamış veya idrak etmiş değiliz.
Doğru tatil modundan kurtulamadık bir türlü. Heves ediyoruz, çırpınıyoruz belki birkaç gün dahi olsa bu keşmekeş durumdan kurutulup, yeşilin ve doğanın içerisinde en yakın denizden burnumuza kadar gelecek olan yosun kokusunun huzurunu yaşayabilmeyi…
Umuyoruz ki yarın bir gün tepemize pardon yanlışlıkla düştü, denilebilecek bir bombanın kâbusunu yaşamayalım bari. BU arada kaçalım denize, kaçalım sıkıntıların uzağına ve hatta mümkün olsa hiç geri dönmeyelim.
Büyük çoğunluğun, küçük azınlığı mutlu etmek için çırpınması ve hakkını alamaması durumu bir işkence olmaktan çıkıp zulme dönüşmüş durumdadır, bilmem birileri de bunun farkında mıdır?
Yoksa birilerinin bir kahvaltı için binlerce lirayı hiç umursamadan gözden çıkarıp, sonrasında aynı kişilerin çok daha azı için büyük çoğunluğun ücretleri için masa başında, kanaat ahkâmı kesmesini bünyemiz kaldıramamaktadır. Üç beş maaş alanların, huzur hakkı kavramının huzurunu yaşayanların ve tüm etik kuralların maddelerinin içerisinde atom bombası patlatanların ahlak dersini çoktan ezbere aldık. Hatta bu hayat mektebinin en iyi mezunlarının arasında dahi sayılabiliriz. Hatta ve hatta doktoramızı bile; çile çekme, ekonomi ağırlıklı sek/sek oyununu oynama, siyaset perdesini aralama ve ahlak ölçülerinin itaat hususunda beynimize kazınması üzerine yapmış sayılabiliriz.
Ama ifade etmek gerekir ki tek bir kusurumuz var bizim. O da şartlar ne olur ise olsun şu tatil modundan bir çıkamadık gitti…