Teessüf ederim hocam…

Son sekiz yıl içerisinde; Erzurum Atatürk Üniversitesinden giden, gönderilen, kaçan veya kaçırılan kaç değerimiz vardır? 

Merak ediyorum, ne var bunda?

Akademik kariyeri olan değerlerimizden tutun da, normal bir personel olarak görev yapan değerimize varana kadar kaç kişi?

Ne için bu şehirden gitmişler merak edeniniz var mı?

Ve bu gidenlerin yerine alınanlara bir bakabilir miyiz?

Gidenlerin yerini doldurabilmişler mi? 

Katkıları daha mı çok olmuş?

Yoksa her hangi bir katkı sağlamak yerine köstek mi olmuşlar!

Zararda mıyız- Kârda mı?

Tıp ilminden, kimyasına… Edebiyatından, şoförüne kadar kaç kişi?

Gerekçeleri nedir?

Bu şehir onlara ne verememiş ki, çıkıp gitmişler buralardan?

İsim ise dünyada birçok yere nasip olmayan isimler burada; Erzurum gibi Palandöken gibi Dadaş gibi Atatürk gibi…

“Cannn” gibi…

Bu halk el üstünde tutar ya, onu bilirim onu konuşurum ne oldu diye?

Neden çıkıp gittiler buralardan?

Var olanların hareket alanları nasıl, ona bakabildiniz mi hiç? Okullarda durum nasıl, merak edip gidip, araştırıp, arayıp-soranınız oldu mu hiç? 

Araç gereçleri var mı?

Kırılanlar, bozulanlar, yeni yapılanlar?

İhtiyaç var mı, yok mu?

Elimizde olanlar ile olmayanlar neler.

Madem teknik terimlerle konuşulunca anlaşılıyoruz, o zaman şöyle soralım en son ne zaman bir swot analizi yaptınız diye?

Nedir durumumuz?

Aslında,

Merak ediyorum da kralın çıplak olduğunu ne zaman mırıldanacaksınız?

Tıp alanında yaşanan sıkıntılarımızı anlatmaya gerek yok sanırım, hepimiz yaşıyoruz… Bir miras yedi mantığıyla sömürülen bu güzide kurumun batması an meselesi. 

Eli kulağında…

Bu güzide, kadim kurumu;

Mevcutta var olan birkaç akademisyen ve öğrencileri ayakta tutmaya çalışıyor, bir müddet sonrasında ne olur hep beraber göreceğiz. 

Ciddi manada bir denetim geçirse neler çıkacak ortaya görmek lazım aslında.

Fatura edilenler ile hastaya uygulananların arasındaki fark araştırılsın ve kamuya açıklansın, kamunun bunu bilmesine ihtiyaç var sanırım.

Çok basit bir soru sadece fatura edilenler ile hastaya uygulananlar.

Diğer konulara ve okullara, kampüse, yollara ve hatta hayaller ile gerçeklere hiç girmeyelim.

Birçok kalem zaten yazdıkça yazdı.

Bir de bizim mürekkep akıtmamıza gerek yok sanırım.

Ama şurasını çok merak ediyorum; yeni nesili bilmem ama eski nesil uygulamalarda gerçekten çok değerli ve kaliteli bir eğitim sistemimiz vardı, bırakın hocalarımızı öğrencilerimizi dahi baş üstünde gezdirirlerdi.

Atatürk Üniversitesi adı geçtiğinde…

Hem de bırakın Türkiye’mizi, dünyanın hemen her yerinde…

Şimdilerde batık bir titanik görüntüsünden öte bir şey göremiyoruz sanki… 

Sözüm ona bir de tasarruf tedbirlerini göreve geldiği andan itibaren uygulayan bir yönetimimiz varMIŞ?

Makam arabalarını milletin altından almış mış, kimseye kamu malını zay ettirmiyormuş muş. İsraf yokmuş muş.

Bu batan geminin malları nerde diye sormazlar mı adama?  

Tasarruf muş…

Sadece konutta bulunan birisi ölen köpeklerin yiyeceğine yapılan ödemeleri samimi olarak açıklayın, bakalım ne kadar tasarruf etmişsiniz, sonrası olmayacak söz!

Kalitenin onaylanması demek standart bir gelişme demektir, o standart gelişmeyi yaşantımıza akseden yanını biz neden halen daha göremiyoruz? 

Kaliteymiş!

Daha dün yağan yağmurda nereleri bok götürdüğünü neden anlatmak istemiyorsunuz ki?

Ve asıl meselemiz,

Bu zarar ne peki?

Allah aşkına samimi olalım var olan bir şeyi biz mi göremiyoruz, yoksa siz halen daha kralın çıplaklığından şüphe mi duyuyorsunuz?

Atatürk Üniversitesinin bütçesinden haberiniz var mı? 

Nasıl zarar eder? Diye sormak yerine şunu soralım, 

Siz sayı saymasını biliyor musunuz?

Veya 

Rakamların ne ifade ettiğini? 

Tamam, o zaman madem öyle; 

Alın elinize bir abaküs ve yazın şimdi sekiz yıl önce bu güzide kurumun kaç boncuğu vardı, şimdi kaç boncuğu kaldı? 

Boncuğumuz, kumumuz bir yana kayıtlarımıza baktık ta, bayramlaşmaya gelmemişsiniz, teessüf ederiz hocam…

İlimde geldiğimiz nokta ve yeni nesil üniversite mantığımız, hem de akreditelisinden…

Boncuk bize az gelir.