Kıymetli okurlarım,
Biliyorsunuz ki benim uzmanlık alanım siyaset bilimi. Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler bölümlerini dereceyle bitirdim. Yıllardır sosyal bilimler alanında yazılar yazıyor, toplumun meselelerini bilimsel çerçevede ele alıyorum.
Siyaset dediğimiz şey sadece partiler üstü bir mesele değildir. Siyaset; toplumsal sorunların çözümüdür. Toplumun refahını kısıtlayan unsurların bertaraf edilmesidir. Faydasını bölüştüremediğimiz hizmetlerin eşit, adil ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesidir. Kısacası, siyaset toplumun her yönüne dokunan bir bilimdir. Ama gelin görün ki; bugün sosyal medya üzerinden ünlenmiş bazı isimlerin – örneğin Abdurrahman gibi şahısların – kendilerini "siyaset bilimci" olarak tanıttığına şahit oluyoruz. Bu ülkede alışıldık bir durum haline gelen bu türden mesnetsiz sıfatlar, aslında bilimin itibarına zarar veriyor. Belli bir yapının sözcülüğünü yapmak siyaset bilimi değildir. Hele hele gerçeği değil, talimatı savunmak hiç değildir.
Gelelim bugünkü yazıma...
Bugün size toplumsal değil, bireysel bir meseleden söz etmek istiyorum. Daha doğrusu, her bireyin kendi içinde verdiği bir mücadeleden: sağlık mücadelesi. Evet, bugün sizlere uzun süredir deneyimlediğim bir beslenme düzeninden, OMAD yani One Meal A Day, Türkçesiyle “Günde Tek Öğün Beslenme”den bahsedeceğim.
Bazı çevrelerin, özellikle Batı tıbbına körü körüne bağlanan bazı “uzmanların”, bu yönteme mesafeli durduğunu biliyorum. Ancak ben bir siyaset bilimci olarak meseleye hem bilimsel hem de gözlemsel olarak bakarım. Denemeden, hissetmeden, yaşamadan bir şeye körü körüne karşı çıkmak benim anlayışıma uymaz. İşte bu yüzden, bizzat kendim denedim. Aylar boyunca bu beslenme biçimini uyguladım ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim: OMAD, yalnızca bir diyet değildir; bir direniştir.
Evet, yanlış duymadınız. Bu çağda, bizi şişmanlatan, tembelleştiren, obezleştiren, irademizi esir alan tüketim kültürüne karşı bir başkaldırıdır OMAD. Her saat başı bir şey atıştırmayı doğal gören modern yaşam tarzına, tek öğünle cevap vermektir. Vücudu dinlemeyi öğrenmektir. Açlığın bir düşman değil, bir öğretmen olduğunu fark etmektir.
OMAD’ı uyguladığınızda şunu görüyorsunuz: Gün içinde zihniniz daha açık, vücudunuz daha hafif, kararlarınız daha net oluyor. Elbette ki bu düzene geçiş bir irade gerektiriyor. Ama bu zaten hayatın her alanında böyledir. İrade gösteremeyen birey, kendi bedenine hükmedemez; kendi bedenine hükmedemeyen toplum da geleceğine yön veremez.
Sağlık sadece hastane koridorlarında aranmaz. Sağlık, sofrada başlar. Ne yediğiniz kadar, ne zaman ve nasıl yediğiniz de önemlidir. OMAD, bu anlamda sadeleştirilmiş, hesaplı, bilinçli bir sistemdir. Benim gibi yoğun tempoda çalışan, düşünce üreten, yazan, çizen biri için ideal bir model olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Unutmayalım ki, beden bir vatandır. Nasıl ki vatanımıza göz dikenlere karşı mücadele ediyorsak, sağlığımızı elimizden alan alışkanlıklara karşı da aynı kararlılığı göstermek zorundayız.
Tek öğün; sadece bir diyet değil, bir duruş, bir disiplin ve bir dönüşümdür.
Sağlıklı yarınlarda buluşmak dileğiyle.
Kadir Uğur Yılmaz