Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Toroslar'a bakınız. Eğer Yörük çadırlarının dumanı tütüyorsa, ümidiniz var demektir" derken bir milletin kaderinin sırrını açık ediyordu. Çünkü o duman, yalnızca bir çadırın değil, bağımsızlığın, direnişin ve geleceğin dumanıydı. O duman, bu toprakların hiçbir zaman sahipsiz kalmayacağının, Türk’ün var olma iradesinin simgesiydi.
İşte biz o iradeyi, Kurtuluş Savaşı'nın kahraman Yörük kadınlarında gördük.
Tarsuslu Kara Fatma... Asıl adı Adile idi. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşı'na katıldı. Tarsus’un kurtuluşunda gösterdiği kahramanlıklarla adı "Kara Fatma" olarak efsaneleştirildi. Bir avuç yürekle, düşmanın devasa ordusuna karşı dimdik durdu.
Nafize Kadın... Yunan işgal kuvvetlerinin eline düştü. İşkenceler, tehditler, vaadler... Nafize Kadın ne canını düşündü, ne bedenini. "Sır vermem" dedi, suskunluğuyla destan yazdı.
İzmirli Ayşe Hanım... Önce İzmir'de savaştı, ardından Aydın'da. Bir değil, iki oğlunu şehit verdi. Sakarya Meydan Muharebesi’nde yaralandı. "Ben daha ölmedim" diyerek müfrezesine geri döndü. Onun cesareti, işgal ordularının yüreğine korku saldı.
Gördesli Makbule... Elinde silahı, yüreğinde vatan aşkıyla dağlara çıktı. Bir çatışmada geri çekilen arkadaşlarına haykırdı: "Kaçmayın!" Saldırdı ve başından vurularak şehit düştü. O gün orada bir beden yere düştü belki ama, Gördesli Makbule’nin ruhu binlerce yüreğe direniş oldu.
Bitlis Defterdarının Hanımı... İsmi bile kayıtlara geçememişti. Ama cesareti tarih kitaplarına kazındı. Maraş’ta sekiz düşmanı öldürdü, erkek kılığına girip milislere katıldı. İsimsiz kahramanlar ordusunun vakur bir neferiydi.
Kılavuz Hatice... Fransızlara yanlış yol gösterdi, Karboğazı’na sürükledi. Bir milletin kaderini değiştiren bir aldatmacayla, düşmanı esir verdi Türk askerine. Diliyle, zekâsıyla zafer yazdı.
Ve daha niceleri...
Bu topraklar, adını bilmediğimiz, hikâyesi unutulmaya yüz tutmuş binlerce kahraman Türk kadınının alın teriyle, kanıyla, duasıyla vatan olmuştur. Bugün nefes aldığımız her karış toprakta onların ayak izleri vardır. Unutmamalıyız: Vatanı yalnızca erkekler değil, analar, bacılar, kız kardeşler de kurtarmıştır.
Atatürk'ün işaret ettiği Toros dumanları, sadece bir çadırın değil, bir milletin geleceğinin, istiklal aşkının tütmesiydi.
Bugün, Toroslar’a baktığınızda bir duman görmüyorsanız, o dumanı yeniden yakacak olan yine biziz. Çünkü biz, Kara Fatma’nın, Nafize Kadın’ın, Ayşe Hanım’ın, Makbule’nin torunlarıyız.
Yeter ki unutmayalım, unutturmayalım.