Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ
1920’lerin Türkiye’sini düşünün. Savaşlar yüzünden yorgun, sanayi altyapısı zayıf, mali gücü kısıtlı bir ülke... Ancak böyle bir ortamda bile, hayal kurmayı bırakmayan, idealleri uğruna sınırları zorlayan bazı isimler vardır. Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ, Türk havacılık tarihine damga vuran, dünya ölçeğinde büyük başarılara imza atan iki idealistti. Bu iki isim, Türkiye’de henüz sanayileşme başlamamışken uçak yapmayı hayal etmekle kalmadı; onları üretip uçurmayı da başardı.
Vecihi Hürkuş, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıklarla “ilk Türk savaş pilotu” olarak anılır. Savaş biter bitmez, bir uçağı kendi tasarlayıp üretme fikrini ortaya koymuş ve Türkiye’deki ilk yerli uçağı üretmiştir. 1925 yılında yaptığı uçakla gökyüzüne yükseldiğinde, aslında Türk milletinin de hayallerini ve azmini göğe taşıyordu. Ancak bu başarıya rağmen bürokrasiden aldığı destek neredeyse sıfırdı. Vecihi Hürkuş’un hikayesi, cesaretinin karşısına çıkarılan engellerle dolu. İtalyanların uçaklarını almak istemesine rağmen, o zamanın yetkilileri tarafından bu fırsat dahi değerlendirilmedi, hatta kendisi bir dönem hapis cezasına çarptırıldı.
Nuri Demirağ ise, sanayici kimliğiyle bilinen bir iş insanıydı. Cumhuriyet döneminde demiryollarının inşasında önemli görevler üstlenen Demirağ, Türk havacılığını geliştirme hayaline de sahipti. Kendi imkanlarıyla uçak fabrikası kurdu, hatta Türkiye’deki ilk sivil havacılık okullarını açtı. Ürettiği uçaklar, dönemin Avrupa ülkelerinden büyük ilgi gördü ve İtalya gibi ülkelere ihraç edildi. Ancak ne acıdır ki, Türkiye’de bu büyük girişimi desteklemek yerine, uçağına uçuş lisansı bile verilmedi ve projesi zamanla engellendi. Demirağ’ın uçağı gömülerek tarihten silinmeye çalışıldı; fakat bu ülke, Nuri Demirağ’ın azmini ve kararlılığını asla unutmamalıdır.
Bu iki cesur insan, devlet desteği almadan, inanılmaz bir inançla yola çıkarak Türk milletine örnek olmuşlardır. Dünya genelinde, bir milletin kendi sanayisini böylesine bağımsız bir girişimle oluşturmaya çalışması çok nadirdir. Bu örnekler, ülkemizin aslında ne büyük potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Hürkuş ve Demirağ, Türkiye’nin sanayi devrimini ve havacılık alanında geleceğini hazırlamak istemişlerdi; fakat önlerine çıkarılan engeller, maalesef hayallerine erişmelerini engelledi.
Bugün genç nesillerin bu iki öncünün hikayesini okuyarak, nereden nereye geldiğimizi görmeleri büyük bir önem taşıyor. Onların hayallerini gerçekleştirmek, çağdaş bir Türkiye’nin gelişimine katkıda bulunmak hepimizin borcudur. Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ’ın cesareti, azmi ve idealizmi, gelecekteki girişimciler için bir ilham kaynağıdır. Onların bize miras bıraktığı en önemli mesaj, “asla pes etmemek” ve kendi topraklarımızda üretmenin değerini her daim hatırlamaktır.
Stratejik Araştırmacı Yazar
Gökalp Şentürk