Tarih boyunca Türk milleti, yalnızca coğrafyalar fethetmekle değil, gönüllere dokunan bir medeniyet inşa etmekle de anılmıştır.
Türklerin İslam’la şereflenmesinden bu yana, İslam’ın sancaktarlığını üstlenmiş bir millet olarak adaletin, iyiliğin ve hakikatin temsilcisi olma görevini büyük bir şuurla yerine getirmiştir. Selçuklu’nun temelleriyle başlayan bu kutlu görev, Osmanlı’nın yükselişiyle bir dünya düzenine dönüşmüş ve asırlarca İslam dünyasının koruyuculuğu yapılmıştır.
Tarih Boyunca Türkler ve İslam Medeniyeti
Türklerin İslamiyet’e girişi, yalnızca bireysel bir inanç tercihi değil, toplumsal ve siyasi bir dönüşümün de başlangıcıdır. Bulgarlarla başlayan Karahanlılar döneminde devam eden İslam, Türklerin milli kimliğiyle bütünleşmiş, Selçuklu Devleti ile bölgesel güç kazanmış ve Osmanlı İmparatorluğu’yla küresel bir mesaj hâline gelmiştir. Osmanlı’nın hilafeti devralması, İslam dünyasının birliğini sağlamış, Türk milletini tüm İslam coğrafyasının umudu haline getirmiştir.
Çanakkale’den Kudüs’e, Endülüs’ten Bosna’ya kadar bu millet, kanıyla, canıyla, İslam’ın ve mazlum milletlerin hakkını savunmuş, sadece bir dinin değil, evrensel bir adalet anlayışının temsilcisi olmuştur.
Bugün ve Yarının Görevi: Hakikatin Sesi Olmak
Bugün dünya, yeniden kaotik bir dönemin içindedir. Mazlum milletler zulüm altında inlerken, İslam dünyası da çeşitli sıkıntılarla boğuşmaktadır. Ancak bu zorluklar karşısında Türk milletinin duruşu, tarihten gelen misyonunu yeniden hatırlatmaktadır. İslam medeniyetini anlatma ve temsil etme sorumluluğu, Türk milletinin omuzlarındadır.
Bu görev, yalnızca siyasetle değil; bilimle, sanatla, kültürle ve manevi değerlerle yerine getirilecektir. Günümüz dünyasında, hakikatin sesi olmak, iyilikte önderlik etmek ve İslam’ın güzelliklerini temsil etmek her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır.
Geleceğe Bir Dua
Bu yolda, Türk milletinin dua ve destekle yürümesi gereklidir. Allah’tan dileğimiz; bizleri adalet ve iyilik yolunda yürüyen, İslam’ın güzelliklerini hakkıyla yaşayan ve yaşatan bir millet olarak daim eylemesidir. Türk milleti için bu misyon bir yük değil, şerefli bir vazifedir. Tarihimiz bu görevi nasıl hakkıyla taşıdığımızın örnekleriyle doludur, yarınlarımız da bu görevle şekillenecektir.
Bugün, İslam medeniyetinin temsilcisi olmak yalnızca Türk milletinin değil, her bir bireyin omuzlarında bir sorumluluktur. Allah’ın verdiği bu emaneti hakkıyla taşımak, hem tarihimize hem de geleceğimize olan borcumuzdur. Rabbim, Türk milletine güç, birlik ve dirayet versin; adalet ve iyilik yolunda attığımız adımları bereketli kılsın. Bu kutlu yolda yürüyen her bir ferdi korusun ve yüceltsin.
Bu inanç ve kararlılıkla: Hak ve adalet için direnen her adım, İslam’ın güzelliğini dünyaya yayacak bir ışık olacaktır.