Necat Kacan

Tarih: 27.06.2024 08:01

Türkiye'nin Potansiyelini Yitirmesi: Cehalet, İhanet ve Ayrılıkçı Düşünceler

Facebook Twitter Linked-in

Abartmıyorum, altın ve zümrüt içinde yaşayan bir millet olmalıydık. Türkiye'nin sahip olduğu doğal zenginlikler ve tarihi miras, onu dünya üzerinde benzersiz kılıyor. Ülkemiz, tamamı cennet gibi olan, tohumu taşa atsan taşın bile filizlendiği bir coğrafya üzerinde kurulu. Yirmiden fazla maden çeşidine sahip olan bu topraklar, İncil'deki 7 kilisenin tamamına ev sahipliği yapıyor. Nuh'un gemisinin indiği topraklar olarak bilinen Mezopotamya'nın yanı başında, insanlık tarihinin sıfır noktası olarak kabul edilen Göbeklitepe'yi barındırıyoruz. Hitit, Bizans, Selçuklu gibi medeniyetlerin tarihini fışkıran bu coğrafya, üç tarafı denizlerle çevrili bir turizm cenneti. Kar, yağmur, güneş, nem; doğanın tüm nimetleri burada mevcut. Tüm bu zenginliklere rağmen, halkın yarısı açlık sınırında yaşıyor. Neden?

Bu paradoksun üç ana sebebi var: Cehalet, ihanet ve ayrılıkçı düşünceler.

1. Cehalet

Cehalet, toplumun en büyük düşmanıdır. Bilgi ve eğitime yeterli önemin verilmemesi, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmesini engeller. Türkiye, eğitim konusunda birçok gelişmiş ülkenin gerisinde kalmış durumda. Eğitim sistemimiz, nitelik açısından yetersiz, fırsat eşitliği sağlama konusunda eksik. Genç nüfusun büyük bir kısmı, yeterli bilgi ve beceriye sahip olmadan iş hayatına atılıyor. Bu da, bireysel ve toplumsal kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri.

Cehalet aynı zamanda, insanları manipülasyona açık hale getirir. Bilgisizlik, hurafelerin ve yanlış bilgilerin yayılmasına zemin hazırlar. Bu durum, toplumsal karar alma süreçlerinde yanlış tercihlerin yapılmasına, sağlıklı bir demokrasi kültürünün gelişememesine neden olur. Cehalet, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de yıkıcı etkiler yaratır.

2. İhanet

İhanet, bu zenginliklerin ve potansiyelin değerlendirilmemesinin diğer büyük sebebidir. Bu topraklarda, ülkenin çıkarlarını gözetmek yerine, kişisel ve grup çıkarlarını ön planda tutan yöneticiler ve elitler tarafından yıllarca ihanet edilmiştir. Kaynakların adil dağıtılmaması, yolsuzluklar, rant uğruna yapılan doğa tahribatları, milli servetin yabancılara peşkeş çekilmesi gibi faktörler, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısını derinden sarsmıştır.

İhanet, sadece ekonomik anlamda değil, kültürel ve sosyal anlamda da kendini göstermiştir. Tarihi ve kültürel mirasımıza yeterli değer verilmemiş, turizm potansiyelimiz yeterince değerlendirilmemiştir. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin balıkçılık ve denizcilik sektörlerinde dünya lideri olması beklenirken, bu alanlarda büyük eksiklikler yaşanmaktadır.

3. Ayrılıkçı Düşünceler

Ayrılıkçı düşünceler ve hareketler, bir ülkenin bütünlüğüne ve birliğine zarar verir. Türkiye'nin çeşitli etnik ve dini gruplardan oluşan toplumsal yapısı, zenginliğimizin bir parçasıdır. Ancak, ayrılıkçı hareketler ve bu düşünceleri körükleyen unsurlar, toplumsal barışı ve ülkenin geleceğini tehdit eder. Bu tür hareketler, ülkenin kaynaklarının bölünmesine, enerjinin yanlış yerlere harcanmasına neden olur.

Ayrılıkçı düşünceler, dış mihrakların da etkisiyle beslenir ve büyür. Bu durum, ülkenin iç huzurunu bozar, ekonomik ve sosyal kalkınmasını engeller. Birlik ve beraberlik ruhunun zedelenmesi, ülkenin potansiyelini kullanamamasına ve dünya sahnesinde hak ettiği yere ulaşamamasına yol açar.

Çözüm

Bu üç büyük sorunun çözümü, bilinçli bir toplum, adil bir yönetim ve birlik ruhunun pekiştirilmesi ile mümkündür. Eğitim sistemimizin iyileştirilmesi, bireylerin bilgi ve beceri düzeylerinin artırılması gerekmektedir. Toplumun her kesimine ulaşacak, nitelikli ve erişilebilir eğitim politikaları geliştirilmelidir.

Yönetimsel açıdan ise, şeffaflık ve hesap verebilirlik esasıyla hareket eden, halkın çıkarlarını gözeten bir yönetim anlayışı benimsenmelidir. Yolsuzlukların önüne geçilmeli, kaynaklar adil ve verimli bir şekilde kullanılmalıdır. Tarihi ve kültürel mirasımıza sahip çıkılmalı, turizm potansiyelimiz artırılmalıdır.

Ayrılıkçı düşüncelere karşı ise, toplumda birlik ve beraberlik duygusu güçlendirilmelidir. Farklı etnik ve dini grupların bir arada, barış ve huzur içinde yaşayabileceği bir toplum yapısı inşa edilmelidir. Toplumsal barışın sağlanması, ülkenin tüm enerjisini kalkınma ve gelişme için kullanabilmesini sağlar.

Türkiye, sahip olduğu doğal ve tarihi zenginliklerle, dünya üzerinde benzersiz bir konumda yer alıyor. Bu potansiyelin farkında olarak, cehalet, ihanet ve ayrılıkçı düşüncelere karşı bilinçli bir mücadele verilmeli, ülkemizin hak ettiği refah ve gelişmişlik seviyesine ulaşması sağlanmalıdır. Ancak o zaman, altın ve zümrüt içinde yaşayan bir millet olma hayali gerçeğe dönüşebilir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —