Türk savunma sanayii, son yıllarda büyük adımlar atarak dünyada ses getiren başarılara imza atmaya devam ediyor. Ancak bu başarılar, her zaman olduğu gibi düşmanları da rahatsız ediyor. TUSAŞ’ın Ankara’daki Kahramankazan yerleşkesine yapılan hain terör saldırısı, Türkiye’ye ve Türk milletine karşı gerçekleştirilen bu tür saldırıların yeni bir örneğidir. Saldırıda dört kahraman şehidimiz, on dört yaralımız var ve bu menfur eylemi lanetliyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Savunma sanayii, bir ülkenin bağımsızlığını ve güvenliğini sağlamada kritik öneme sahip stratejik bir alandır. Türkiye’nin son dönemde geliştirdiği insansız hava araçları, savaş jetleri, uydu sistemleri gibi projeler, dünyanın birçok bölgesinde dengeyi değiştirmiştir. Elbette bu başarılar, özellikle Türkiye’nin bağımsız hareket kabiliyetini ve askeri gücünü artırması, bazı güç odaklarını rahatsız etmektedir. Türkiye’nin ABD ve İsrail ile yaşadığı savunma sanayii gerilimlerinin bir sonucu olarak bu tür saldırılarla karşı karşıya kalması şaşırtıcı değildir.

Bu saldırının arkasında kimlerin olduğu henüz kesin olarak bilinmese de, Türkiye’nin stratejik noktalarına ve savunma sanayiine yönelik yapılan saldırılar, yalnızca terörist grupların tek başına hareket etmediğini gösteriyor. 40 yıldır Türkiye’ye karşı kullanılan terör maşaları, dış güçlerin içimizdeki işbirlikçilerle birlikte hareket ettiklerinin en açık kanıtıdır. Bu tür saldırılarla Türkiye’nin istikrarsızlaştırılmaya çalışıldığı ve milli birlik ve beraberliğimize yönelik bir tuzak kurulduğu aşikardır.

Savunma sanayii, yalnızca bir sektör değil; aynı zamanda Türkiye’nin bağımsızlığına, geleceğine ve milli gücüne yapılan bir yatırımdır. Bu tür saldırılar, Türkiye’yi geriletmeyi hedefleyen güçlerin oyunlarından biridir. Ancak Türk milleti, tarih boyunca olduğu gibi, bu oyunları boşa çıkarma gücüne her zaman sahiptir. Türkiye, her ne kadar dört bir yandan kuşatılmaya çalışılsa da, Çanakkale ruhuyla, milli iradesiyle ve birlik beraberliğiyle bu saldırıların üstesinden gelecektir.

Özellikle son dönemde artan sığınmacı ve göçmen nüfusuyla ilgili de dikkatli olmak gerekiyor. Türkiye, her ne kadar mazlumlara kucak açan bir ülke olsa da, içerdeki milli birlik ve beraberliğin korunması her zamankinden daha önemli. Sığınmacı politikalarının gözden geçirilmesi ve sosyal dokunun korunması için gereken adımların atılması, Türkiye’nin geleceği açısından stratejik bir zorunluluktur.

Bu saldırının ardındaki terörist unsurlar, Türkiye’yi bir iç savaşa ya da kaosa sürüklemeye çalışıyor olabilirler. Ancak şunu unutmamak gerekir: Türk milleti her zaman Çanakkale’de olduğu gibi, vatanına sahip çıkmak için canını ortaya koymaya hazırdır. Tarih boyunca bu milleti bölmeye çalışanlar başarılı olamamıştır ve olmayacaktır. Türk milleti, bu tür saldırılar karşısında daha da kenetlenir ve vatanını, milletini, bağımsızlığını savunmak için gereken her adımı atar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi, milli birliğimize, kardeşliğimize pusu kuranlar nefes alamayacak. Bu tür saldırılarla Türkiye’yi durduracaklarını sananlar, yanıldıklarını göreceklerdir. Biz bir ve beraber oldukça, hiçbir hain plan başarılı olamaz.

Türkiye’nin savunma sanayii güçlendikçe, bu tür saldırıların artabileceğini öngörmek gerekiyor. Ancak bu saldırılar, bizi yıldırmamalı, aksine daha da güçlendirmelidir. TUSAŞ gibi milli savunma sanayimizin öncü kurumları, geleceğin teknolojilerini geliştirmeye devam edecek ve Türkiye, bu alanda dünyada lider ülkeler arasındaki yerini sağlamlaştıracaktır.

Türk milleti, tarih boyunca gösterdiği azim ve kararlılıkla, vatanını savunmaya her zaman hazırdır. Bu topraklar üzerinde hain emelleri olanlara karşı duruşumuz net ve kararlıdır: Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’yi durduramayacaklar. Bu millet, Çanakkale ruhuyla, bağımsızlığına ve geleceğine sahip çıkmaya devam edecektir.

*Necat KACAN*

Eğitimci Araştırmacı Yazar