Birçok Avrupa ülkesinde, devletin temel düzenini ve ulusal güvenliğini tehdit eden faaliyetlerde bulunan bireylerin seçme ve seçilme hakları ciddi bir şekilde sınırlandırılabilmektedir.

Avrupa'da seçim haklarına güvenlik kalkanı kurulmuşken, Türkiye’de de ulusal güvenlik için seçme ve seçilme hakkı kısıtlamalarının uygulanması kritik önemdedir.

Örneğin, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde, yargı kararlarıyla belirlenen bazı suçlardan mahkum olan kişilerin bu hakları elinden alınabilmektedir.

Hollanda'da, bir kişinin devlete karşı ciddi bir tehdit oluşturması durumunda, bu kişi bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına çarptırıldığında seçme ve seçilme hakkı yargı kararıyla iptal edilebilir.

Benzer şekilde Almanya'da, devletin güvenliğine veya anayasal düzenine zarar veren ciddi suçlar işleyenler, iki ila beş yıl süreyle bu haklardan mahrum edilebilir. Bu tür uygulamalar sadece Hollanda ve Almanya ile sınırlı değildir.

Amerikan, Fransız, İngiliz, İtalyan ve İspanyol hukuk sistemlerinde de benzer düzenlemeler mevcuttur. Bu ülkeler, devletin güvenliğine ve anayasal düzenine karşı yapılan saldırıları en ciddi tehditler arasında saymakta ve buna uygun olarak vatandaşlık haklarını sınırlandırabilmektedir.

Örneğin, ABD'de, vatana ihanet gibi ağır suçlardan mahkum olan bireylerin seçme hakkı, yargı kararıyla iptal edilebilir. Bu ülkeler, terör sorunu yaşamamalarına rağmen ulusal güvenliklerini korumak adına bu tür önlemleri almışlardır.

Türkiye'de ise, terör örgütlerine destek veren, bölücü propaganda yapan ve devletin bölünmez bütünlüğüne saldırıda bulunan kişilerin seçme ve seçilme haklarına yönelik bazı yasal sınırlamalar bulunmaktadır.

Ancak bu sınırlamaların etkinliği ve uygulanma biçimi, Avrupa'daki bazı ülkelerdeki düzenlemelerle kıyaslandığında tartışmaya açıktır. Özellikle terörle mücadelenin bu kadar kritik olduğu bir ülkede, bu hakların daha etkin ve belirgin şekilde sınırlandırılması gerektiği açıktır.

Türkiye, yıllardır terörle mücadelede büyük bedeller ödemiş, binlerce masum vatandaşını kaybetmiş ve milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkilemiş bir ülke olmasına rağmen, yasal düzenlemelerin yetersizliği veya uygulamadaki eksiklikler/farklılıklar nedeniyle bazı terör destekçileri, seçimlerde oy kullanabilmekte ve hatta siyasi makamlara aday olabilmektedir.

Avrupa'da yaşayan, terör örgütlerine destek veren bazı Türk vatandaşlarının da bu duruma dahil olması, ülkenin ulusal güvenliğini tehdit eden önemli bir unsurdur. Bu durum, Türkiye'nin geleceği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.

Devletin güvenliğine ve bütünlüğüne zarar vermek amacıyla faaliyetlerde bulunan bireylerin, ülkenin yönetiminde söz sahibi olması veya bu yönde etki yapması, devletin bekasını ve milletin huzurunu tehlikeye atmaktadır.

Türkiye, terörle mücadelesinde daha etkin adımlar atmalı, diğer ülkelerdeki benzer uygulamaları örnek alarak bu tehlikeyi bertaraf edecek yasal düzenlemeleri hayata geçirmelidir.

Aksi takdirde, terör destekçileri ve sempatizanlarının ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaları, ulusal güvenliğe yönelik ciddi bir risk olarak karşımıza çıkacaktır.