Eskiden birinin başına kötü bir şey geldiğinde “Yazık olmuş” derdi insanlar. Şimdi “Kesin bir şey yapmıştır” deniyor. Ne zaman bu kadar kuşkulu, bu kadar soğuk, bu kadar acımasız olduk? Belki de mesele şurada: Vicdan artık çalışmıyor. Çünkü tatile çıktı. Hatta belki de hiç dönmeyecek.
Yanı başımızda bir kadın sokakta dövülüyor, gözümüzü çeviriyoruz. Bir çocuk çöpten ekmek topluyor, hızla yolumuzu değiştiriyoruz. Yaşlı biri düşse yardım etmek aklımıza gelmiyor, ama videoya çekmek geliyor. Çünkü empati yok. Acıya alıştık, kötülüğü normalleştirdik.
Her gün haberlerde okuyoruz: Çocuk istismarları, sokak hayvanlarının katli, yaşlıların dolandırılması... Her seferinde “vah vah” deyip devam ediyoruz. Tepkilerimiz copy-paste. Bir iki satır üzüntü, sonra yine kendi dertlerimize dönüyoruz. Çünkü acının bizle ilgisi olmadıkça, sadece fon müziği gibi geliyor.
Bir de şu var: Vicdan bazen var ama çok seçici. Bizim gibi düşünen biri zarar görünce ayağa kalkıyoruz, ama başkasıysa “oh olsun” diyebiliyoruz. Yani vicdanımız bile ideolojik hale gelmiş. Acının bile kimliği soruluyor. Oysa acı, acıdır. Kimden gelirse gelsin, kime giderse gitsin.
Ama toplumda öyle bir hava var ki: “Beni ilgilendirmez.” İşte bu cümle, bir halkın çürümeye başladığı en net işarettir. Çünkü vicdan dediğin şey, seni ilgilendirmeyen acılarda da içini sızlatandır.
Geri Dönecek mi?
Vicdan tatilde ama toplum yangın yeri. Ve biz bu yangını uzaktan izliyoruz, elimize çay alıp. Belki bir gün kendi evimize sıçrayınca fark ederiz ama iş işten geçmiş olur.
Unutma, başkasının acısına kör olan, bir gün kendi acısında da yalnız kalır.