Necat Kacan

Tarih: 17.02.2025 09:33

Adaletin Terazisi Bozulduğunda: Bir Toplumun Çöküş Hikâyesi

Facebook Twitter Linked-in

Bir ülkenin gücü, ekonomisiyle, adaletiyle ve toplumun yaşam kalitesiyle ölçülür. Bugün baktığımızda, ülkemizde bu temel taşların her birinin sarsıldığını, dengelerin altüst olduğunu görüyoruz. Enflasyon, gelir dağılımındaki uçurum, halkın büyük çoğunluğunun yoksullaşması ve bir avuç zengin azınlığın refah içinde yaşaması…

Bu tablo, sadece ekonomik değil, ahlaki ve sosyal bir çöküşü de gözler önüne seriyor.

Adalet Yoksa Huzur da Yok

Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette şöyle buyrulur: “Bir yönetici, mahiyetindekileri 60 dakika adil yönetirse, bu onun 60 yıl ibadet etmesinden daha hayırlıdır.” Ancak bugünkü tabloda bırakın 60 dakikayı, 6 dakika bile adaletin hüküm sürdüğüne şahit olamıyoruz. Gelir dağılımındaki uçurum, adalet terazisinin tamamen bozulduğunun bir göstergesi. Halkın %90’ı yoksulluk sınırının altına itilirken, %5’lik bir kesim zenginleşiyor ve bu durum, toplumun geri kalanının göz ardı Edildiğinin mesajını veriyor: “Adalet artık sadece güçlülerin elinde.”

Yaşam Kalitesi Dibe Vurdu

Bir ülkede halkın yaşam kalitesi, o ülkenin gerçek durumunu ortaya koyar. Ancak bugün insanların büyük bir kısmı, geçim derdinden başını kaldıramaz hale gelmiş durumda. Düşük ücretler, artan hayat pahalılığı ve ekonomik kriz, aileleri borç sarmalına sürüklüyor. Geçmişte hayalini kurduğu yaşamı inşa etmek için mücadele eden insanlar, şimdi temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor.

Böyle bir ortamda, “Gençler neden yurtdışına gitmek istiyor?” diye soran yönetim kademesindekilere, aslında cevap çok açık: Kimse, kendi geleceğini göremediği bir ülkede yaşamak istemez. Eğitimli gençler, daha iyi bir yaşam ve fırsatlar için yurtdışına yöneliyor. Ülkede kalanlar ise hayal kurmayı bile unutmuş durumda.

Doğurganlık Çağrıları ve Gerçekler

Ülkede doğurganlık oranının düştüğü, nüfusun yaşlandığı sıkça dile getiriliyor. Ancak kimse şu soruyu sormuyor: Bu ülkede doğacak çocuklar nasıl bir hayat yaşayacak? İnsanların yaşam kalitesinin dibe vurduğu, eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda fırsat eşitliğinin yok olduğu bir ülkede yeni doğacak çocukların kaderi, yoksulluk döngüsünden başka ne olabilir? Doğurganlığı artırmak için yapılan çağrılar, yaşam standartlarını yükseltmeden sadece yeni nesilleri de sefaletin içine çekmek anlamına gelir.

Hesap Günü ve Yönetimin Sorumluluğu

Adalet, sadece bir ülkeyi yönetmek için değil, aynı zamanda bir toplumu ayakta tutmak için de temel bir ilkedir. Ancak bugün yönetim kademesindeki bazıları, halkın yaşamını iyileştirmek yerine yalnızca kendi refahını artırmayı hedefliyor. Kur’an’da geçen ayet bize önemli bir mesaj verir: Adil yönetim, ibadetin en yüce biçimlerinden biridir. Adaletsiz bir yönetim ise hem bu dünyada hem de ahirette hesap günü ağır bir yükle karşılaşacaktır.

Toplumun Umudu Nasıl Yeşerir?

Bugün her bireyin, özellikle de yöneticilerin kendine şu soruları sorması gerekiyor:

• Halkın yaşam kalitesini artırmak için ne yapıyorum?

• Adaletin terazisini yeniden dengelemek için hangi adımları atıyorum?

• Gelecek nesiller için nasıl bir ülke bırakıyorum?

Unutulmamalıdır ki adalet, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan temel taştır. Eğer bu taş yerinden oynarsa, toplumun her katmanı sarsılır ve sonunda çöker. Ancak adaleti yeniden tesis ederek, insanlara hak ettikleri yaşam kalitesini sunmak mümkündür.

Adil yönetim ve yüksek yaşam standartları, bir toplumun sadece huzurunu değil, aynı zamanda geleceğini de inşa eder. Yönetim kademesindeki herkesin, bu sorumluluğu taşıması ve halkın refahını öncelemesi gerekmektedir. Çünkü tarih, adaletsiz yöneticileri asla affetmez; halk ise günü geldiğinde bunun hesabını mutlaka sorar.

Necat KACAN

Eğitimci Araştırmacı Yazar


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —