Necat Kacan

Tarih: 18.02.2025 08:11

*"Sevginin Labirenti ve Hayatın İncelikli Dengesi"*

Facebook Twitter Linked-in

Bir insanı yalnızlığa iten şey, sevilmemiş olması mıdır yoksa sevgisini taşıyacak içsel gücü bulamayışı mı? Bana göre, yalnızlık çoğu zaman sevginin eksikliğinden değil, onu hak edecek kadar kendimize saygı duymayışımızdan kaynaklanır. Şöyle düşünüyorum: “Belki de insan sevilmediğinden değil, sevgisine layık biri olmadığından yalnızdır.” Çünkü sevgi, önce kendimizde filizlenmesi gereken bir tohum…  

Aşkın İki Yüzü: Keşif ve Yıkım
 
İlişkilerdeki trajediyi düşününce aklıma şu geliyor: “Bir kadının içindeki masum meleği erkek keşfeder; ama o meleğin tüm masumluğunu da yok edecek olan yine erkektir.” Belki de sevgi, birinin en saf halini ortaya çıkarırken, aynı zamanda o saflığı yıpratan bir sınav. Peki neden? Çünkü bana kalırsa, “kadınları en çok küçümseyen erkekler, onlara en fazla düşkün olanlardır.” İşte bu çelişki, sevginin kontrol edilemeyen bir güç olduğunu gösteriyor: Sahip olma arzusu, saygıyı gölgeliyor.  

Hayatın Çirkinliğine Gülümsemek
 
Hayat bazen bir palyaço gibidir; yüzü gülüyor ama gözleri hüzünle dolu. Bence, “hayatın bu çirkin oyunlarına rağmen hâlâ gülmeyi başarabilen insan, onun felsefesini çözmüş demektir: Umursamamak.” Evet, bazen nefes almak bile bir direnç gerektirir. Ama unutmayalım: “Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle.” Çünkü acı, boğulmak için değil, üzerinde yürümek için var.  

Dostluk ve İhanet: Sözün İnceliği
 
İlişkilerde en rahatsız edici davranışlardan biri, “bir arkadaşın, dikkat çekmek için yanındakini sürekli küçük düşürmesi.” Bana göre gerçek dostluk, birinin başarısını kendi zaferin gibi kutlamaktır. Oysa bazıları, başkalarının gölgesinde parlamaya çalışır. Peki ya ihanet? “Tanımadan nefret edebileceğiniz tek kişi; sevdiğinizin sevdiğidir.” İşte bu, sevginin karanlık bir yüzü: Kıskançlık, bazen tanımadığımız birine bile öfke duyurmaya yetiyor.  

Deneyim: Yaşanmışlıkların İzleri


“Deneyim, bir insanın başından geçenler değil, o olayların bıraktığı izlerdir.” Tıpkı dalgaların kumda bıraktığı desenler gibi… Hayat bize şunu öğretir: “Her gidiş bir dönüşü terk eder. Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğun, giderken bıraktığınla aynı olmayacak.” Değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisi.  

Başlamak İçin Bekleme; Zaman Asla “Tamam” Demez
 
Ertelemek, kendimize yaptığımız en büyük haksızlık. Bence, “başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin. Şimdi başla, şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle.” Hayat mükemmeliyetçiliği değil, cesareti ödüllendirir. Unutma: “Yapabileceğin kadar söz ver, sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap.”  

### Son Söz: Düşüp Kalkmanın Felsefesi  
Şunu düşünüyorum: “İnsan düşmekten değil, düştüğünde ‘Hadi kalk’ diyecek bir dost sesi duyamamaktan korkar.” Belki de hayatın özü budur: Bazen tozu dumana katarsın, bazen tozu dumanı yutarsın. Ama unutma ki “bütün dünyayı bir erkek yönetir. O erkeği de bir kadın.” Gücün gerçek kaynağı, sevginin ve saygının dengelendiği yerdir.  

*Necat KACAN*  

Eğitimci Araştırmacı Yazar


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —