Yayla şenlikleri ve festivalleriyle memlekette bolca çektikleri selfielerle kurtaranların kendilerine ödül olarak denize yüzmeye gittiklerini gördüğümüz şu günlerde, ünlü, ünsüz tatil köylerinde de Ardahan’daki evlerde ve yaylalarda olduğu gibi içme ve çimme suyu yokmuş...
Aradığınızda ve “Neredesin?” dediğinizde “Yataktayım” pardon, “Yazlıktayım...” diye hava atanların tuzlu denize de abdest aldıklarını öğrenip nedenini sorduğumuzda ise ilginç, bir o kadar da korkunç cevap alınca; vatandaşa çamurlu su ile abdest aldıran Ardahan Belediyesini hatırlayıp, “Çamurlu da olsa, sık sık kesilse de buna da şükür...” diyor insan.
Çünkü Ardahan’a su veren Günzut su kaynağının ortasına bir hançer gibi saplatılan taş ocağı gibi, batıdaki tatil köylerine su sağlayan dere yataklarının önlerinin de HES barajları ile kapatıldığı için bu bölgelerde de içme ve çimme suyu sıkıntısı yaşandığını öğreniyoruz.
Evet, “Yatırım” adı altında gelişigüzel olarak dağıtılan “Çevre Etik” raporları dolayısıyla Ardahan Ovası’nın ortasına konulan GES, “Güneş Enerji Santrali” gibi yok edilen memleketimin doğasını da üzülerek hatırlıyorum...
Ve şimdi de, yıllardır bitmeyen ve hemen her gün trafik kazalarının yaşandığı bölünmüş yollarda sürdürülen çalışmaların kurbanı olan Ardahan gibi, ülkenin doğasının da gün geçtikçe bittiğini, yanan ve kesilen ormanlarından daha iyi anlıyorum.
Önce Posof’un, ardından Hanak’ın, daha sonra Çıldır’ın, şimdi de Kura’nın önüne çekilmek üzere olan HES santralleri ile bölgede ki meraları olduğu gibi dereleri bitiren anlayış, şimdi de geride kalan meraları taş ocağı firmalarına satmaya başlamış, bunu da öğreniyoruz...
Ve bugün yarın, bölgenin simgesi konumundaki sarı çamlar da her yıl “yenileme, genişletme” adı altında yeniden doğranmaya başlanır...
Gerçi bunu yeni yapmıyorlar; burnunun dibinden geçmesine karşın Ardahan’ın Damal, Hanak, Çıldır ilçelerinin yanı sıra Kısır Dağı’nın suyunu, hâlihazırda olan ama tozlu raflarda bekletildiğinden bir türlü gerçekleşmeyen “Sütlüceler Kooperatifi Su Projesi”ni de hatırlıyorum...
Yani yıllardır ev ve ahırlara, ve 21 köyün başı olan ve “Nahiye ya da Belde olsun” denilen ama sadece denilmekle kalınan susuz Hoçvan Hasköy köyü gibi büyük köyleri ısıtmayan doğalgaz boru hattı ve petrol boru hattının yapımı sırasında da binlerce çamı deviren çevre düşmanı anlayışın, şimdi de HES’lerden alınacak olan enerji için adını verdiği köyde yapılacak olan Göle Durançam çamlarını devirecek...
Bununla yetinmeyen, çevreyi düşünmeyen anlayış; başta Ardahan-Çıldır yolu üzerinde, Ölçek köyü mevkiinde bulunan o güzelim çamları gibi, şimdi de binbir çiçekle donatılmış, uzun ve kalın iğnesiyle ünlü Kafkas Arısı’nın bal hazinesi olan meraları da GES, TAŞ OCAĞI adı altında yok ediyor...
“Yatırım yapmayacak mıyız kardeşim?” anlayışıyla süregelen çalışmaların aslında daha önce Posof Belediyesi’nin, ardından Hanak Belediyesi’nin, ardından özel bir firmanın dere ve Kura Nehri yatağına, ortasına kurduğu kum ocakları ile başladığını unutmamak gerek...
Bugün yarın, suyunun %80’inin Karadeniz’e akıtılması hedeflenen Kura Nehri’nin kalbine kurulmasına izin verilen kum ocakları, beton santralleri gibi, şimdi de her meraya taş ocağı izni veren anlayışın sürdüğü bir süreçte; “Yaylaları koruyoruz...” adı altında Iğdırlılara karşı çıkanlar ve sözde çevreciler, STK’lar, siyasi partiler her konuda olduğu gibi Ardahan’ın doğasının katledilmesi karşısında da susup seyrediyor...
Öyle ki, tonlarca ağırlıktaki araçların ekili tarlalarda cirit atmasına bile bir şey demeyen köylü gibi, bizler de sarı çamların tek tek devirilmesini seyrediyoruz...
Dünyada eşine az rastlanır güzelim bir doğaya sahip olan bölgenin meralarını, derelerini, ormanlarını, alabalıklarını yok eden bu anlayışa karşı çıkacak bir doğa derneğinin bile olmaması aslında Ardahan’ın bakışını da ortaya koyuyor ya, neyse...
Evet, bugün yarın Yalnızçam, Beşikaya ve Durançam ormanlarına dayanan ve zaten olmayan, ay yüzünü geçip Mars’ın yüzünü kıskandıran yolları iyiden iyiye bozan dev araçlarla yatırım yapılırken Ardahan’da; natıdaki yazlıklarda ise leğende gusül abdesti alınır ülkemde...