Türkiye büyüyor.
Bu artık bir temenni değil, bir kaderin gerçekleşmesidir.
Savunma sanayiinde devrim, diplomaside söz, sahada güç, masada adalet demektir artık Türkiye.
Turkiye, Afrika’da barışın adıdır.
Balkanlar’da huzurun teminatıdır.
Kafkasya’da Türk’ün yeniden ayağa kalkışıdır.
Orta Asya’da özlemin vuslata dönüşüdür.
Ama ne gariptir...
Dünya hayranlıkla izlerken, içimizden bazıları hâlâ gözlerini kapatmakta ısrar ediyor.
Türkiye dünyanın savaşla karardığı bir döneminde barışı haykırıyor:
“Bu topraklarda silahlar susacak.”
Ama yine alkışlayan yok.
Türkiye'nin çağrısıyla dünya liderleri İstanbul’da toplaniyor.
Evet, İstanbul artık sadece bir şehir değil, medeniyetin merkezi, barışın kalbi, yeni dünyanın pusulasıdır.
Ama biz burada, bu ülkenin içinde, hâlâ bazı yüzlerde burukluk, bazı sözlerde küçümseme görüyoruz.
Niye?
Neden bu toprakların başarısı birilerini rahatsız ediyor?
Türkiye yükseliyor dediğimizde “kime çalışıyorsun” diye soranlar var.
Bayrak açıldığında rahatsız olanlar, millet alkış aldığında surat asanlar var.
Bu nasıl bir kafa? Bu nasıl bir vicdan?
Bu sadece muhalefet değil.
Bu, çok daha derin bir bozulmanın, bir kimlik erozyonunun sonucudur.
Çünkü kendi devletinin büyümesinden rahatsız olan bir zihniyetin adı sadece muhalif olamaz.
Bu bir zihinsel işgalin, bir karakter çöküşünün adıdır.
Buradan açıkça söylüyoruz:
- Dünya liderleri İstanbul’da toplanacak.
- Yeni yüzyılın kararları İstanbul’da verilecek.
- Dünya bu sesi duymaya başladı, çatlayan çatlasın!
Sevinemiyorsan sorun sende.
Göremiyorsan perde gözünde değil, kalbindedir.
Çünkü bu millet artık yürüyor, hem de durdurulamaz bir yürüyüşle!
Afrika’da Türkiye olacak.
Balkanlar’da Türkiye olacak.
Kafkasya’da, Orta Asya’da, Türkistan’da Türkiye olacak.
Ve bu böyle biline.
Ey içeride olup dışarıya çalışanlar!
Bu milleti hâlâ bölmeye çalışanlar!
Unutmayın:
Türkiye sadece bir ülke değil, bir yürüyüştür.
Ve bu yürüyüşten düşenleri tarih değil, millet silecektir.
Artık yeter.
Ya bu yürüyüşe omuz verin…
Ya da kenara çekilin, ayağa dolanmayın!