Hakan DİKMEN

Tarih: 02.09.2025 14:01

Deli Dumrul…

Facebook Twitter Linked-in

Her ne kadar son yüzyıl da birileri bizlere tarihimizi işlerine geldiği gibi öğretseler de, Dedem Korkut’un Deli Dumrul’unu duymayanının olduğuna inanmıyorum. 
Her ne kadar Deli Dumrul’un bizlere vermek istediği tonlarca ders olsa da, bugün burada takılmak istediğim asıl konu, kurumuş bir çayın üzerine kurulmuş olan köprü hususudur.
Hani şu geçenden 33 akçe, geçmeyen den dayak zoruyla 40 akçe alınan köprü var ya işte o köprüden bahsedeceğim… Bu arada hemen birileri olaya siyasi boyut kazandırıp, durumu farklı bir tarafa çekmesinler sakın, bozuşuruz.
Anlatacağımız durumun, mevcut durumlarla uzaktan yakından bir alakası ve bağlantısı asla bulunmamaktadır. Kaldı ki bizim şu anda ücret ödeyerek üzerinden geçtiğimiz köprülerimizin durumu da, amacı da samimi inancı olanlar için gayet nettir…
Tartışılmaz.
Ben asıl gerçek anlamda kurumuş ve hiç bir özelliği olmayan bir su yatağının üzerine kurulmuş olan Deli Dumrul köprüsünden bahsetmek istiyorum. Hani şu can-ı gönülden geçenden 33; geçmeyenden, hem de dayak zoruyla 40 akçe alınan…
Araç muayene istasyonlarından bahsediyorum!
Vatandaşımıza bin bir zulüm ve sıkıntı içerisinde, gerçek anlamda Deli Dumrul benzetmesinin yaşatıldığı durumdan… 
Harbiden de geçenden 33, geçmeyenden dayak zoruyla 40 akçe. 
İşinize gelir ise…
Sıkıysa geçmeyin.
Bir de düzen sağlamak için ara ara anons yapıp “burası devlet dairesi, yakışanı yapınız” demezler mi? Oturup ta çocuklar gibi ayaklarımı yere vurarak ağlayasım geliyor.
Ama ne yazıktır ki orada devletin kanunlarında bahse konu olan ve resmi olarak kullanımda olan bir uygulama geçmez. Yani bankaların vermiş olduğu ve halk arasında cırt cırt dediğimiz nesneler geçmez efendim. 
Orada keş, yani nakit para geçerlidir (!)…
Artık ne mantık ise?
“Ben vatandaşım, cebimde falan bankanın aslanlar gibi bilmem ne kartı bulunmaktadır”; dediğiniz andan itibaren de, “vay efendim sen misin bizim özel/tüzel ve hatta gayet güzel bir şekilde hazırlanmış yağlı uygulamalarımıza karşı gelen!
Ver bakalım % de bilmem kaç fark…”
Alın teri ve her hangi bir emek harcanmadan kazanılan paranın soğuk duş etkisi. 
Zaten canınız burnunuzdadır ve o anda sırf o alandan kurtulabilmek ve rahat bir ağız serbestliği içerisinde; durumunuzun gelmişine-geçmişine rahmet okumak için yüzdesine bile bakmadan ödediğimiz bir haraç için can sımaya değer mi? 
Kimin umurunda ki? Bu alınan paraların ne kadarı devletin kasasına girerek, bize yol/su veya bilmem ne olarak geri dönmektedir. 
Biz olayın ta başında yaşanılan döngünün esiri olmuş durumdayız ya, gerisi zaten hikâye. İster Dedem Korkut anlatsın, ister nenem. Değil mi ki nasıl olsa biz bu eve gelin gelmişiz, ister oğlu muhabbet eder, ister ………! 
Bir de anons yapıp demezler mi; burası devlet dairesi! 
Vay anam vay, gel de bu fıkranın güzelliğine kahkaha atma şimdi. 
Devletin kurumlarından birisi olan TMO su, ayın 1 inde üyeleri olan çiftçisine mesaj gönderir ve elindeki ürünün ofislerince alım yapılacak son teslim tarihine ayın 3 dür der. Bir başkası her ay hizmet bedeli faturalarına rutin olarak; hem de hiç atlamadan, gözümüze sokarak sözüm ona gizli zam yapar. Vay anasını sayın seyirciler; kurumlara bak, hizaya gel…
Farkına vardınız mı bilmem ama 
Ve işin garip tarafı da, araç muayene istasyonlarımız başta olmak üzere kurumlarımızın büyük bir bölümü de keş para nakit çalışır efendim. Neme lazım gözümün önünde kendi kasam da olsun da, dercesine… Oysaki aynı uygulamayı esnaf yapanda da “ayıp değil mi” deyip verdiğimiz haraç farkı için yaygara koparırız.
“Lale Devri” uşakları olarak dilediğiniz gibi yaşayınız efendim. Gördüğümüz kadarıyla her kurumun başında bir İbrahim var zaten, sonrasını sorgulamaya ne hacet! 
Hiç merak ettiniz mi?
Sadece bir ayda, tek bir kurum olan ve onların anonslarında ki tabirle “resmi kurum olan” araç muayene istasyonlarında, kartla yapılan ödemelerden alınan haraç miktarı ne kadardır ve nereye, kimin/kimlerin cebine gidiyor?
Akıllısı veya delisi hiç fark etmez,
Var mı bu sorunun cevabını verecek olan başka bir Dumrul?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —