Hakan DİKMEN

Tarih: 07.07.2025 07:00

Kimse Kötü Değil, Herkes Mağdur

Facebook Twitter Linked-in

Toplum olarak kolektif bir illüzyon içindeyiz.
Kimse hırsız olduğunu kabul etmiyor ama bir türlü düzgün eşya bulamıyoruz.
Kimse rüşvet almadığını söylüyor ama işlerin hiçbirinin adil yürümediği ortada.
Kimse torpil yapmadığını söylüyor ama işe giren herkesin dayısı var.
Kimse yalan söylemediğini iddia ediyor ama kimse kimseye güvenmiyor.

Peki bu çelişki nasıl oluyor?

Bir Ulusun Aynaya Bakmayı Reddedişi

Bize göre hep başkaları bozuk.
Devlet bozuk. Siyasetçi bozuk. Eğitim sistemi bozuk. Medya bozuk.
İyi de... Bu sistemleri biz kurmadık mı? Bu insanları biz seçmedik mi? Bu düzene biz rıza göstermedik mi?

İşte tam bu noktada, devreye mağdur kimliği giriyor.
Herkes bir şekilde kandırıldığını, zorlandığını, mecbur bırakıldığını söylüyor.
Kendi yaptığı hatalara “şartlar öyleydi” diyerek kılıf buluyor.
Yani kimse kötü değil; hep bir bahanesi var.

Suçlu Yok, Sorumlu Hiç Yok

Bir apartmanın asansörü çalışmaz, “Yönetici beceriksiz.”
O yöneticiyi seçen kim? Biz.
Bir okulda eğitim yetersiz, “Öğretmen ilgisiz.”
O öğretmeni torpille oraya getiren kim? Biz.
Bir siyasetçi ülkeyi berbat yönetiyor, “Ama diğerleri daha kötüydü.”
Onu oraya getiren oyları kim verdi? Biz.

Ama biz hiçbir zaman özne değiliz. Hep edilgeniz.
Kendi hayatını bile yönetemeyen bireyler, sistemden şikayet edip duruyor.
Oysa sistem dediğimiz şey, milyonlarca küçük tercihin toplamı.

Bireysel Masumiyetin Toplumsal Felaketi

Bu zihniyet öyle yaygın ki artık bir halk hastalığına dönüştü.
— “Yolsuzluk mu? Herkes yapıyor, ben de mecbur kaldım.”
— “Torpil mi? Ben de yıllarca bekledim, bu sefer hakkımdı.”
— “Yalan mı? Herkes yalan söylüyor, ben en azından zararsız yalan söylüyorum.”

Bu cümleleri duymayan var mı?
İşte bu yüzden değişmiyor hiçbir şey.
Çünkü kimse ilk adımı atmak istemiyor. Herkes etrafına bakıp “onlar yapıyor” diyerek kendini aklıyor.

Kurban Rolüne Sarılmak

Kurban olmak rahatlatır.
Çünkü suçlu olmaktan daha kolaydır.
Kurban rolü, vicdanı susturur, hesap vermeyi engeller.
Ama topluca bu rolü oynadığımızda ortaya çıkan tablo şudur:
Kimse hesap vermez, herkes yakınır.
Kimse çözüm üretmez, herkes şikâyet eder.
Ve bu kısır döngü yıllarca sürer.

Cesaret Eksikliği: Aynaya Bakmak Zor Geliyor

En büyük cesaret, kendine dürüst bakabilmektir.
Ama biz bu aynadan kaçıyoruz.
Çünkü o aynada göreceğimiz şey şudur:
Çocuklarımızı doğru yetiştirmiyoruz.
İşimize geldiğinde susuyoruz.
Hakkımız olanı değil, kolay olanı istiyoruz.
Ve bütün bunları yaparken kendimizi hep “iyi insan” zannediyoruz.

 

Gerçek değişim, toplumsal yüzleşme olmadan olmaz.
İlk adım: kendini sorgulamak.
Bu yazıyı okurken içinden “benim üzerime alınmadım” diyorsan, belki de en çok senin üzerine alınman gerekiyordur.
Çünkü toplumun gerçeği şudur:
Kendini kötü saymayanların ülkesi, kötülükten geçilmiyor.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —