Tepkilere yanıt…
Geçtiğimiz hafta yazıda, sosyal medya platformlarında “din anlatıcılığı”na soyunmuş kimi şahısların oluşturduğu bilgi kirliliğine, sahte din diliyle gençlerin zihnini bulandıran içeriklere değinmiş, bu manzaranın gençleri dinden uzaklaştırdığını ifade etmiştim.
Hatta şöyle bir serzenişim olmuştu:
Gençler dinden uzaklaşıyor diyoruz ya:
“Eğer din, buysa, zaten uzak dursunlar!”
Yazı sonrası tepki alacağımı tahmin ederek yazdım!
Ancak tepkiyi beklemediğim şekilde, beklemediğim noktadan, şöyle cümlelerle aldım..
"İlahiyatçıdan böyle sözler duymak ne acı!"
"Gençleri dinden daha da uzaklaştırıyorsunuz!"
"Bu kadar sert konuşmanız doğru değil!" gibi eleştirilerdi bunlar..
Bu eleştirileri yapanların bir kısmı bahsi geçen "şeyh" efendilere, yahut "mürşit"lere tâbi olanlardı elbette..
Eleştiriler insanı geliştirir!
Aldım kabul ettim..
Ama müsaadenizle, bazı sorular sormak istiyorum:
Gençleri dinden gerçekten uzaklaştıran kim?
*Bir avuç sahte vaiz mi?
*Dinden maddî kazanç sağlayanlar mı?
*Dînin özünü bulandıran ve hurafeyi hakikat gibi sunan sahtekârlar mı?
*Ya da bu içeriklerine sessiz kalanlar mı?
Yoksa benim gibi bu çarpıklığa, sahtekârlığa, hurafelere itiraz eden, “bu din değil” deme cesareti gösterenler mi?
Ben bir ilahiyatçıyım, evet!
İşim, hem dini anlamak hem de anlatmak.
Ama bugünlerde işimden daha çok "temizlemek"le meşgulüm!
Bu safsataların yalan olduğunu anlatmakla, bu bilgi kirliliğini temizlemekle!
Her ortamda "bu konuda ne diyorsun" diye başlayan cümleler..
Gerçeği, gerçekten arayanların soruları ayrı..
Gerçeği zaten kafasında reddetmiş ve bu reddine kılıf arayarak, bu safsataları örnek verenler ayrı...
Anlatıyorum, anlatmaya da devam edeceğim ömrüm yettikçe..
Dilim döndükçe...
Çünkü bu eğitimimin dahî ne olduğu belli olmayan, ortalıkta dolaşan HOCA(!)ların bahsettiği dîni; ben bilmiyorum!
BENİM ÖĞRENDİĞİM, BİLDİĞİM DİN BU DEĞİL!
Hani bir tanım sorusu vardır:
ALAYLI MI, MEKTEPLİ Mİ diye..
Alaylı deseniz "ALAY"ları neresi?
Mektepli deseniz zaten değiller!
Hadi hepsi bir tarafa, bari söyledikleri doğru mu?
O da yok!
Ee?
Susmalımıydım!?
Kusura bakmayın, ben ömrümü bu yola adamışken susamam!
Haa, ben kimim?
Bunu da soranlar olmuş..
Din adına o "ALAYLIYIM" denildiğinde akla gelen o yeri bulmak için yıllarca bildiğiniz her türlü cemaatin topluluklarına dahil olmuş...
Her birini içinde, yerinde gözlemlemiş..
Buralarda kendini, özünü, fıtratını bulmaya çalışmış..
Ama bunu yaparken tek referansı "Allah'ın (CC) rızasına nasıl ulaşırım" düşüncesi olmuş..
Bu süre zarfında o "ALAY"ların her birinden, Kur'an ve sünnete uyan şeyleri almış..
Bunları sentezleyip doğrusuna yönelik o konuda eğitim almış..
Kazandığı yetkinlikleri ise, "bilginin zekatı da bilgiyi paylaşmaktır" deyerek, nasip olan her ortamda dili döndüğünce paylaşmış..
Bu paylaşımı yaparkende özellikle genç nesli hedef alarak çalışmış..
Yani ALAYLI diyebileceğiniz hale gelmiş..
Ama kendini geliştirmenin sonu olmadığını bildiğinden; o "ALAYLI" tabirinin dışında" MEKTEPLİ olarak da öğrenmeliyim!" diyerek eğitim hayatına tekrar geri dönmüş..
Ve tüm bunların sonunda hem "ALAYLI" hem de "MEKTEPLİ" olmuş..
Bunları yaparken; sadece ve sadece ALLAH'IN RIZASINI talep etmiş...
Görev aldığı hiç bir mecrada "tek kuruş!" bir kazanç sağlamamış..
Teklif edilmesine rağmen reddetmiş..
Hâlihazırda bu bağlamda; yani ALLAH'I ve DÎNİ anlatabilmek adına yaptığı tüm işleri yine tek bir kuruş almadan yapan..
İlahiyatçı sıfatını almış olsam da, ACİZ bir kulum!
Ben, beni böyle anlatabilirim..
Tanıyanlar zaten bilir..
Şimdi ben, son dönemde DİN adına çoğunlukla menfaatle ve cehaletle sunulan, süslenmiş bid'atların, hurafelerin; toplumu, çoğunlukla da gençleri etkileyerek dinden soğutmasına sessiz mi kalmalıyım?
“Allah’ın ayetlerini az bir bedele satmayın.” (Bakara Sûresi- 2/41)
Bu ayet, bugün “dua pazarlayan”, “surelerle servet vaat eden” ve dini sosyal medya içeriğine indirgeyen sözde hocalara karşı apaçık bir uyarıdır!
Ama gençler, karşılarına en çok bunlar çıktığı için, ne yazık ki dini bunlarla tanıyor.
Ve sonra, tabii ki uzaklaşıyorlar!
Çünkü zihinleri hâlâ berrak..
Çünkü sezgileri hâlâ sağlam..
Çünkü saçmayla gerçeği ayırt edebilecek kadar dürüstler!
Birileri çıkıp da "bu din değil" demezse, gençler bu sahtekârlığın içinde kalarak onu hakikat sanacak!
Zaten zamanın şartları onları dîni kurallara uymakta zorluyorken, birde bu ağır gelen safsatalarla..
Saçma sapan fetvalarla..
Sorgulatan vaadlerle..
Korkutan cezalarla..
U-ZAK-LA-ŞI-YOR-LAAARR!!!
Ve ben buna razı değilim!
Tepki gösteren bazı okurlar, “İlahiyatçı böyle mi konuşur?” demişti..
Evet, böyle konuşur, konuşmalı!
Çünkü ilahiyat, sadece metinleri ezberlemek, ezberlediklerini sadece kendi ve kendi gibi terimleri bilenlerin anlayacağı şekilde ezberden anlatmak değil..
Hakkı hakîkati ne birinden korkarak, ne de birine şirin görünerek anlatmak da değil..
Aklî, kalbî melekelerini kullanarak "doğruları" anlatmak ve herkesin anlayacağı, çağın dilini kullanarak konuşmaktır!
Çünkü din, îman sadece:
Abdest-namaz, cennet-huri, cehennem-zebanî, sır'at-şimşek gibi ikilemeler değildir!
Adalettir, doğruluktur, hakkı hakîkati konuşmaktır, haksızlığa, yanlışa susmamaktır meselâ..
Gerçekteki dîni her yönüyle anlatan kişi ile, bilgisi sadece sosyal medya algoritmasından ibaret olan kişi aynı kefeye konmamalı..
İşte aynı kefede olursa genç akılları karıştırır!
Ve biz sessiz kaldıkça, sahtekarlıklar artar!
Hakikatin sesi boğulur!
İşte bu sebeple yazdım, evet!
Ömrüm yettikçe de yazmaya, anlatmaya devam edeceğim!
Yazarken biraz ironi, biraz metafor kullanarak yazmıştım..
Anlamayanlar da olmuş..
O zaman tepki çeken o cümlemi, tekrar yazarak genişleteyim..
"GENÇLER NEDEN DİNDEN UZAK? diye soruyoruz ya..
"DİN BUYSA ZATEN UZAK DURSUNLAR!"
YANİ: (!)
Eğer gençler, din adına anlatılan bu akıl dışı, bilim dışı, vicdan dışı söylemlere karşı bir mesafe koyuyorsa...
Eğer bu sahte anlatılarla gönülleri uyuşmuyorsa...
Eğer kendilerine “iman” diye anlatılanı korku diliyle değil; sevgi, akıl ve hakikatle anlatılsın diye bekliyorlarsa...
Her türlü yolsuzluğu, haksızlığı, hukuksuzluğu görüp, o "HOCA(!)" ları bunları konuşmadıkları için yargılıyorlarsa..
O gençler zaten dinden uzaklaşmıyor demektir!
Tam tersine, o gençler gerçek dîne yaklaşıyordur..
Çünkü sorguluyor demek ki arıyor..
Rabbimiz de; gerçeği, doğruyu bulmak adına sorgulayanı, arayanı, samimi olanı sever...
Kur’an bize zaten düşünmeyi, akletmeyi, sorgulamayı emretmiyor mu?
Yani gençlerin itirazı, sorgulaması, "hayır bu böyle olamaz" diye reddetmesi; aslında Kur’an’ın çağrısına çok daha yakın rahat olun..
Yeterki biz sorgularına gerçek, dayanağı olan, somut karşılıklar verebilelim..
Ez cümlede konuyu özetleyen bir ayet verelim..
"Dinde zorlama yoktur!
Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır.
Tağutu (saptırıcıları) inkar edip (bırakıp sadece) Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir."
(Bakara Sûresi-2/256)
Bu ayetten güç alarak, yine(!) tekrar ediyorum:
Eğer din buysa uzak dursunlar!
Ama bu cümlenin "dinden" değil; "dinden geçinenlerden" uzak dursunlar demek olduğunu da anlayalım!
LÜTFEN!
Bu sahtekârlıklar ‘din’ diye sunuluyorsa, gençler bırakın uzak durmayı..
KOŞARAK UZAKLAŞSINLAR!
Belki de bu kaçış onları gerçek dîne, yani akılla, kalple, adaletle yoğrulmuş hakikate götürecek ilk adımdır..
ALLAH (CC) NİYETE BİNÂEN HÜKMEDENDİR!
Yani niyetimiz ne ise, akıbetimiz de o olur..
Gençler!
Niyetiniz red değil, gerçeği bulmak biliyorum..
Bu yüzden pes etmeden araştırın..
Sadece Kur'anı ve sünneti referans alın..
Ama, ayet diye verilen tüm cümleleri teyit ederek!
(Gerçekten var mı, ya da hangi konuda ne için gelmiş bu ayet?
Çünkü bazı ayetlerin içinden bir şeyleri cımbızlayarak, önünü arkasını vermeden size sunduklarından dolayı "ACABA" diyor olabilirsiniz!)
Sünnet diye anlatılanların Kur'an ile bağdaşıp, bağdaşmadığını analiz ederek!
(Efendimiz (SAV) Allah'ın (CC) emrinin dışında, Kur'an'a ters bir şey yapmamıştır çünkü..)
Zira bu dönemin "ŞEYHFLUENCER" ları saçmalıklarını:
"AYET" deyip Allah'a (CC)...
"SÜNNET" deyip Efendimiz'e (CC) maalediyorlar...
DİKKAT!
Derdimi anlatabilmiş olmak duasıyla..
Rabbim O'nu anlatırken, O'nun hakkına girmekten..
O'na yaklaştırmak yerine uzaklaştıran olmaktan..
Ayetteki TAĞUTLARA (saptıranlara) uymaktan..
Aklını "yönetilen" akıl olarak kullanmaktan hepimizi muhafaza eylesin inşallah diyelim....
VESSELÂM...