Utkan Uğur

Tarih: 28.08.2025 10:27

Moğol İstilalarına Dur Diyebilen Üç Türk Hükümdarı: Baybars, Kutuz ve Harezmşah

Facebook Twitter Linked-in

Moğol İstilalarına Dur Diyebilen Üç Türk Hükümdarı: Baybars, Kutuz ve Harezmşah

Bugüne kadar istilacı deyince, yağmacı deyince, talancı deyince, işgalci deyince galiba ortalama bir insanın aklına iki tarihi aktör gelmiştir: Haçlılar ve Moğollar…

Öyle ya, asırlar boyunca Ortadoğu’ya, İslam dünyasına, Türk dünyasına, Anadolu’ya karşı en saldırgan davranışlarda bulunan aktörlere baktığımızda bu iki aktör olmuştur.

Ve bugüne kadar Haçlı seferlerini durduran Selahaddin Eyyubi, Sultan Kılıçarslan, Nureddin Mahmud Zengi, Sultan Baybars gibi cengaver komutanları bilmişiz, tanımışızdır.

Hakeza Milenyum öncesinin son Haçlı seferleri olan 93 Harbi, Çanakkale, Trablusgarp ve Kut’ül Amare kuşatmalarına ve Anadolu işgallerine karşı Mustafa Kemal’lerin, Ahmed Senusi’lerin, Halil Kut’ların, Fevzi Çakmak’ların, Kazım Karabekir’lerin, Antepli Şahin’lerin, Dayı Mesut Gürbüz’lerin, Sütçü İmam’ların, Nene Hatun’ların, Seyit Onbaşı’ların, Ahmed Ali Çelikten’lerin isimlerini hatırlamayan insan çok azdır.

Mesela Orta Asya’da Moğolların saldırılarını durdurabilen yegane komutan desek, Ortadoğu’da Moğolları yenen tek komutan desek galiba inanmayanlar çıkabilir.

Öyle ya, Moğolların mağlup etmedikleri ve yıkımına sebep olmadıkları imparatorluğun, medeniyetin olmadığından söz edilir.

Öyle ya, Maveraünnehir’i adeta kasıp kavurmuş, yakıp yıkarak küle döndürmüş ve romanlara dahi “Buhara Yanıyor” adıyla konu olmuş bir Moğol istilasından söz ediyoruz.

Ve bir hükümdar düşünün, Orta Asya’yı kaynatan, Maveraünnehir’i kasıp kavuran Moğol istilalarını durdurabilmiş hükümdar olsun…

Ve yine bir hükümdar düşünün, yıkılmaya yüz tutmuş Türk-İslam devleti olan Harezmşahlar Devleti’ni hayatı boyunca korusun..

Ve bu hükümdar ki, yıkılmaya yüz tutmuş devletinin sınırlarını Hazar Denizi’nin kıyılarını kapsayacak şekilde genişletsin…

İşte o hükümdar; bozkırın aslanı Celaleddin Harezmşah’tı…

Asıl adı Mengüberti olup Celaleddin ona devrin geleneği gereği verilen unvan olmuştur.

Türk devletlerinde bütünlük ve devamlılığın esas olduğuna inanmış olan Celaleddin Harezmşah, kendisini Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun mirasçısı saymıştır.

O, görevi, idealleri ve davası için kendi heveslerinden, duygularından ve tatlı düşlerinden feragat edecek kadar diğergam karakterli olan bir bahadır idi…

O, Maveraünnehir’i, Orta Asya’yı adeta harabeye çeviren Moğollara karşı direniş gösterebilen eşine az rastlanır bir yiğit idi…

O, Türk tarihinin en müstesna simalarından olup tahta çıktığında mevcut tüm dezavantajlara karşın devleti son nefesine kadar ayakta tutmuştu…

Ölümüne asla inanmayan halkın arasında O’nunla ilgili pek çok efsane yaygınlaşmıştır ki bu durum, uzun süre Moğolları tedirgin etmeye devam etmiştir. Bu kadar Moğolların kabusu olmuş bir şahsiyetten söz ediyoruz…

Ortadoğu’daki Moğol saldırganlığına set olan tek hükümdara ve devlete gelince Kafkasya’dan ve Orta Asya’dan getirilen yüzlerce Türk’ün Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde İslâm ordusunda görev almasıyla başlayıp statüsü köle olmakla birlikte İslâm ordusunun zamanla beyni haline gelen Kafkasya ve Türkistan asıllı bu askeri personel, Emeviler zamanında mevali olarak görev aldıkları İslâm ordusunda Abbasiler zamanında artık komuta kademesinde Arapların yerini almaya başlamış, Türk asıllı askerler için başta Samarra olmak üzere askeri şehirler inşa edilmeye başlanmıştır. Ayrıca İslâmi devlet bürokrasisinde de tepe kadrosunu süslemeye başlayan Türkler, Abbasi Devleti’nde valilik yaparken zamanla istedikleri kişiyi halife yapmaya, istemedikleri kişiyi hilafet makamından indirmeye başlarken bazı Türk valiler görev yaptıkları yerlerde bağımsızlık ilanında bulunarak kendi devletlerini kurmaya başlamışlardır ki Mısır’da kurulan Tolunoğulları ve Akşitler, Abbasi Devleti’nin bünyesinde valilik yapan Türklerin kurduğu devletlerdir. Mısır’da kurulan üçüncü Türk devleti ise Memlükler olmuştur ki bu devleti kuranlar yine Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde İslâm ordusuna alınan Türk asıllı savaşçılardı. Bunlara “Kölemen” denilmiş ve bunlar süreç içerisinde devlet kuracak kadar nüfuz sahibi olmuşlardır. Memlüklerin tahtına çıkan hükümdarlardan en önemlileri Sultan Kutuz ve Sultan Baybars’tır ki zat-ı alilerinin yalnızca Memlükler için değil aynı zamanda Türk tarihi, İslâm tarihi ve Ortadoğu tarihi içinde müstesna bir yeri bulunmaktadır. Öyle ki Orta Asya’da Celaleddin Harezmşah’ın Haçlı Gürcülere ve Moğollara gösterdiği başarıları Sultan Baybars ve Sultan Kutuz da Haçlı Gürcüler, Moğollar ve Haçlı Ermeniler arasında kurulan şer ittifakına karşı göstermiş ve gerek Ortadoğu’nun gerek İslâm dünyasının Moğol-Haçlı işbirliğine karşı direniş umudu haline gelmişlerdir.

Sultan Baybars’ın ve Sultan Kutuz’un başarıları, Cengiz Han’dan beri önlerinde kimsenin duramayacağı inancında olarak kibir putuna dönüşen ve kendilerini dağ, kendilerinden başkasını karınca gören istilacı Moğollarda Baybars’tan itibaren deyim yerindeyse yaşanan statüko değişikliği ile soğuk duş etkisi yapmış ve Baybars’tan itibaren Moğolların fiyakasını her yerde bozan Memlükler, İslâm dünyasındaki itibarlarına itibar katarken Moğolların vizyon ve misyonunu simgeleyen İlhanlıları da adım adım yıkılışa götürmüşlerdir. Daha da önemlisi asırlarca İslâm’a karşı Haçlılarla birlikte şer cephesini oluşturagelmiş Moğol zümrelerinde çözülmeler başlamış, Moğol zümrelerinin içinde İslâm’a geçenler bile olmuştur. Yani hidayet güneşinin önünde Moğollar bile duramamıştır.

Tarihte hep “Yenilmez kavim” diye zikredilmiş Moğolları çaresiz bırakabilen müstesna hükümdarlar olan Celaleddin Harezmşah, Sultan Baybars ve Sultan Kutuz’u kaleme almaktan gurur duyduğum yazıma şimdilik son noktayı koyarken bu hükümdarların yeni nesillere anlatılması, öğretilmesi gerektiğini düşündüğümü ifade etmek isterim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —