Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

Tarih: 30.05.2025 14:09

SÖZÜN BİTTİĞİ YER?

Facebook Twitter Linked-in

 

100 kişiden 6'sı CUMA NAMAZI kılıyormuş! 

Korkunç değil mi bu tablo? 

Her hafta Türkiye'nin dört bir yanında Müslümanlar, "CUMA NAMAZI" için camilere gidiyor. 

Çünkü CUMA NAMAZI Kur'an'da kendi adı ile farz kılınmış bir namazdır! 

"Ey iman edenler! Cuma günü salât (namaz) için çağrıldığı(nız) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın! 
Bilirseniz bu sizin için hayırlı olandır. 

Salât (namaz) bitirilince yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin! Allah’ı çok hatırlayın!
Umulur ki kurtulursunuz. 

Onlar, bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gider ve seni ayakta (yalnız) bırakırlar!
De ki: “Allah’ın katındaki (kazanç), eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
(Cuma Sûresi- 62/9-10-11) 

Cuma namazı, bu ayetler ile, Müslümanlar için farz olan, haftalık bir ibadet. 

Peki bu ibadete katılım ne düzeyde? 

Yapılan istatistik araştırmaların ortalamasını aldığımızda 2014 yılında %57  imiş.. 

2024 araştırmasında ise Cuma namazı kıldığını belirtenlerin oranı %6,2'ye düşmüş! 

Yaş aralığı mı?
Onu hiç sormayın..
Tabii ki gençler yok denecek kadar! 

İnsanı dehşete düşüren bir tablo... 

Araştırmalarda bu sayılar alınırken; 

"Kılıyordum, artık kılmıyorum" diyenler..
"İşyerinde kendimiz kılıyoruz" diyenler..
"Camiye gitmek istemiyorum" diyenler olmuş.. 

Ve nedeni sorulduğunda %47,3' ü "HUTBEDEN DOLAYI GİTMEK İSTEMİYORUM" demiş! 

HUTBEDEN DOLAYI MI?! 

Nedir  HUTBE? 

Cuma namazını bir şartı da "HUTBE" dir.. 

Hutbe sözlük mânası olarak; "İslam dininde cuma ve bayram namazlarında minberde imam tarafından okunan dua ve verilen öğüt." şeklinde tanımlanır. 

Cuma namazındaki farz, bayram namazındaki sünnettir.. 

Efendimiz (SAV) ilk cuma namazını hicret esnasında Medine'ye yaklaşık bir saatlik mesafede bulunan Rânûnâ vadisinde kıldırmıştır
Doğal olarak ilk hutbeyi de burada kendisi vermiştir.
Bu andan itibaren cuma namazı ve hutbe, Müslümanların haftalık toplanma ve görüşme vakti ve vesilesi hâline gelmiştir. 

Yani teorik olarak cuma namazı; toplu bir buluşma ve bu buluşmanın merkezinde HUTBE vardır.. 

Çünkü HUTBE sadece bir ibadet öğesi değildir!
Toplumu bilinçlendiren, yönlendiren ve uyarıcı bir iletişim aracı olagelmiş ve hâlihazırda da olmalıdır! 

Efendimiz (SAV), hutbelerinin tümünde; toplumsal sorunları, ahlaki yozlaşmayı ve güncel olayları doğrudan dile getirmiştir. 

Ya şimdi? 

Neden "HUTBEDEN DOLAYI CUMAYA GİTMİYORUM!" diyor insanlar!? 

Cuma hutbesi, son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından merkezî olarak hazırlanıyor!
Ve ülke genelindeki tüm camilerde birebir aynı  içerik okunuyor! 

Bu şekilde "OKUNAN" hutbeler halk arasında itici hale gelmiş durumda..
Bir kaç sebep yazalım:

1- TEK TİP BİR MERKEZÎ YAPI 

Diyanet İşleri Başkanlığı hutbeleri tek merkezden hazırlayıp tüm Türkiye’deki camilere gönderiyor tamam.. 

Peki bu sistem; bölgesel farklılıkları, o toplumun sosyolojik dinamiklerini ve yerel, güncel ihtiyaçlarını karşılıyor mu? 

Meselâ Karadeniz'deki bir kasabayla veya Güneydoğu'daki bir köyle, İstanbul'daki bir metropol konumdaki bir mahallenin aynı hutbeyi dinlemesi ne kadar anlamlı?

Ya da uyuştırucu ile boğuşan bir semt halkının neye ihtiyacı vardır sizce?


2- HUTBE DİLİ 

Hutbeler artık resmî, cansız ve hissedilmeden okunan metinler şeklinde.. 

Diyanet tarafında "yayınlanmış bildiri" mantığında olduğundan dili resmî, soyut ve ayrıca halkın gündelik dilinden de uzak! 

İmamlar zaten çoğunlukla hutbeyi direkt okuyor.. 

Nerede hitâbet?
Nerede manevî etki?

Bu tek tiplilik ve metne bağlı kalarak okuma sistemi ile cemaat maneviyat hissetmiyor!
Gönül bağı kurulamıyor!
Robotik bir dil ile, ikna ve etkileşim olabilir mi? 

Yani günümüzde hutbede bir duygulanma, bir çağrı, bir etkilenme, bir vicdan muhasebesi vs yok!
Sadece 'okunmuş' olmak, 'dinlenmiş' olmak için var olan bir ritüel diyebilir miyiz? 

3- GÜNCELDEN-GÜNDEMDEN UZAKLIK 

Halkın içinde bulunduğu sıkıntılara hiç değinilmemesi, yok sayılması.. 

Halk arasında sansasyonel etki bırakan bir olay olsa dahi "yokmuş" gibi, "olmamış" gibi hiç bahsedilmemesi.. 

Bahsetse dahî, bunu "taraflı" yönlendirme olarak yapması.. 

4-TOPLUMA VE DEĞERLERE DUYARSIZLIK 

Kadın-çocuk cinayetleri..
İstismarlar..
Aile içi şiddet..
Gençlerde artan inanç zayıflıkları..
Madde kullanımları..
Çevre sorunları..
İnsan hakları..
Hayvan hakları..
Adaletsizlik..
Ahlaksızlık..
Yolsuzluk..
Kanunsuzluk..
Çıkarcılık..
Yoksulluk..
Ekomomik sıkıntılar..
İsraf..
Gösteriş..
Riya.. 

Sayın sayabildiğinizi!
Bunlar gündeme geliyor mu? 

Spot bir olayla gelmişse de, tek bir cümle ile yine taraflı ve geçiştirme cümlesi olarak, sabır telkin edilerek gelmiştir.. 

Toplum zaten bunlar gibi sıkıntılarla maneviyattan uzaklaşırken, bu sorunlar halı altına süprülüyor..
Halı altında görünmüyor mu? 

Aslında görü(l)müyor!
İnsanlarda "görü(l)meyince" görünmez olmak istiyor o camide maalesef... 

Ve sonuçta "dîn sorunlara duyarsızlık mıdır" sorusu geliyor!

5- DİYANETİN TARAFSIZLIK VE ŞEFFAFLIĞI KONUSUNDA GÜVENSİZLİK 

Bazı hutbelerin siyasi gündemle örtüşmesi, dinî alanın siyasetle iç içe geçmesi eleştiriliyor.. 

Diyanet’in bağımsız, tarafsız, şeffaf olması gerekir!
Bu şekilde hutbe hazırlayan kuruma tepki olarak da gelmeyenler azımsanmayacak sayıda....

Sebepler herkesin bulunduğu ortama göre farklılıklar gösterir..
Artar eksilmez.. 
 

Peki çözümü yok mu? 

100 kişiden 48'i "HUTBE" sebepli "CUMA NAMAZI" kılmıyorum, camiye bu sebeple gitmiyorum diyorsa bir çözüm olmalı!! 

Diyanet bu sessiz çığlığı duymalı!


Hutbe Sistemi Yenilenmeli!

Daha etkili ve toplumla bağlantılı hutbeler için bazı öneriler sunalım... 

1. Hutbe veren imamlara "yerel İnisiyatif alanı" açılmalı..

İmamlar bölgesel sorunlara göre hutbeye katkı sunabilmeli. 

"Hutbe metninin dışına çıktın" diyerek soruşturma açılmamalı! 

Çünkü hitap ettiği cemaatin yaşadığı, içinde bulunduğu gündemi bilen o! 

Sizin genele hitaben yazdığınız metin bazen o cemaate yetmiyor olabilir...

2. Toplumun genel nabzı tutulmalı..

Her hafta hutbe konusu, güncel olaylara göre belirlenmeli.
Cami dışında konuşulan, tartışılan hattâ zıtlaşmaların yaşandığı konuların dîne bakan yönü ile ele alınması gerekir! Tarafsız bir şekilde gerçekte "din bu konuda ne diyor" un açıklaması yapılmalı.. 

Çünkü bu kadar sorunla, bu kadar çatışma ile, zıt fikirlerin birbirine düşmanca davranmaya başladığı toplumda; sadece "MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR" cümlesi "kardeşliğe" yetmiyor!

3. Samîmi hitâbet gerekli.. 

Hutbeyi veren imamın korkusu "aman metne sadık kalayım, bir yeri atlarsam başım derde girer" olduğundan, sadece ve "DİKKATLİ" bir şekilde metni okuyor.

Ve bu durum soğuk bir ifade, kuru kuruya bir hitâbet getiriyor.. 

Hadi metin hazırlıyorsunuz tamam, ama genel başlıklar verilip, hocanın kendi dili ile rahat hitap etmesinin yolunu da açmalısınız..
Açmalısınız ki dinleyenler hissetsin, mâneviyat bulsun değil 
mi? 

4. Gençler hedef alınmalı.. 

Her hafta gençlerin dikkatini çekecek farklı ve güncel bir konuda "GÜNCEL BİR DİLLE" bir kaç cümle eklenmeli! 

Dinden soğutmadan, korkutmadan sevdirmenin yolları bulunmalı.. 

6. Ahlâki kurallar her hafta verilmeli! 

Bir hafta hırsızlıktan, bir hafta yalandan, bir hafta, israftan, bir hafta adaletten vs bahsedilmeli.. 

Meselâ; hırsızlıktan bahsedilirken bir insanın hakkına girmenin de hak hırsızlığı olduğu!
Yalanın rengi olmadığı, ne şartta ne koşulda olursa olsun yalan söylenmemesi gerektiği!
İsraftan bahserken, israfın sadece sofradaki ekmek olmadığı!
Adaletin; dînimizin en temel özelliği olduğu ve toplumun ayakta kalması adına, herkes için eşit olması gerektiği vs gibi anlatılmalı! 

Çünkü toplumun buna da ihtiyacı var.. 

5. Diyanet İşleri; dîni konulara siyaseti, siyasî konuları da dîni alet etmekten, "öyleymiş" izlenimi vermekten kaçınmalı! 

Çünkü hitap ettiği, temsil ettiği, yönettiği yahut yönlendirdiği milyonlarca insan tek bir görüşte değil!




Ez cümle... 

**HUTBE YAŞAYAN, YAŞATAN BİR SES OLMALI** 

Çünkü hutbe basit, hep aynı düzlemde kalan, tek düze olabilecek bir "metin" değildir!
OLMAMALIDIR!

Hutbe güncelde; hem dünya, hem ahiret hayatına dair doğruya yönelten bir çağrı niteliğinde olmalıdır.. 

Eğer o çağrı insanının kalbine dokunmuyorsa...
O çağrı yüzünden insanlar camiyi. cumayı terkediyorsa bu haktır!


Sokakta bağıran bir öfkeye karşılık, camide fısıldayan bir hutbe etkili olabilir mi?


İnsanlar şiddet, yalnızlık, geçim sıkıntısı, çocuklarıyla imtihan, ötekileştirilme, ahlakî çöküntü vs bir çok şey ile boğuşurken  hocalar hutbelerde hâlâ aynı, tek tip soyut cümleleri tekrar ediyor." (etmek zorundalar) 

Ve.....
Camiler boşalıyor!
Çünkü dertler yok sayılıyor!
Ee...
Hutbeler kime konuşuyor?
Kalan %6,2 cuma namazı cemaatine! 


Gerisi?? 

Sözün bittiği yer!


Rabbim sonumuzu hayreyleye.... 

                                                               VESSELÂM....


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —