Serdar Şahin

Tarih: 01.02.2025 09:24

TEĞMENLER İHRAÇ EDİLDİĞİ GÜN ZALİMLERİN KARŞISINDA OLACAĞIM

Facebook Twitter Linked-in


Son günlerde hukukun alt üst edildiği bir döneme girdik. Bu yazımda Teğmenlerin ihraç zulmüne karşı yeni istibdat devrine itiraz ederek tarafımı belli ediyorum.

Teğmenler Atatürk’e bağlılıklarını tören sonrası yaptıkları bir yeminle ilan ettiler. Tören bitmişti ve serbest zamanda bize onur duyacağımız bir davranışı yerine getirdiler. Sağ olsunlar, var olsunlar. 

Teğmenlerin ettiği yemini bir hatırlayalım.

Teğmenler önce “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye içlerinden geleni haykırdılar. Bizce de Türk askeri Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal’in askeri olmalıdır. Hiçbir asker ve en önemlisi subaylar birilerinin en üst siyasilerden örnek verirsek Tayyip Erdoğan’ın, Özgür Özel’in, diğer siyasilerin veya herhangi birinin askeri olmamalıdır. Bu hayali kuran var ise, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi canını ortaya koymalı gerekirse postalını giyip yeni bir devleti kurmalıdır. En önemlisi bağımsız devletinde kendisi için yemin ettireceği bir ordu kurmalıdır. Bunu yapamayanlar Mustafa Kemal’in yerine koyacak seviyeyi kendilerinde görmemelidir. Basit olur, komik bulunur ve kimse dikkate almaz.

Mustafa Kemal’in Askerleriyiz sloganlarından sonra teğmenler dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun okuduğu yemini ettiler. Şimdi ne söylemişler ona bakalım.

“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız ve şerefimizle öleceğiz. Ne mutlu Türküm diyene!”

Şimdi sormak lazım; Teğmenlere hak ettikleri cezayı vermek isteyenler laik, demokratik ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin neyine itirazınız var?

Ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı mısınız?

Türk ulusunun namus ve şerefi sizi neden rahatsız etti?

Subaylarımız aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak elleri kırmasından mı rahatsızsınız? Yoksa çektikleri kılıçların size doğrultulması için aziz vatanımızın toprağına uzanacak eller ile ilgili bir durum mu sizi tedirgin etti?

Teğmenler istikbalin evlatları olarak göremediniz mi?

Şerefle doğmak, şerefle yaşamak ve şerefle bahsettikleri gaye ile ölmeyi göze aldıklarını yeminle ikrar etmek mi hatalı? Şerefli bir mesleği icra ederken şereften bahsetmeden mi yemin etsinler?

Ne Mutlu Türküm Diyene demek suç mu?

Beyler, ya teğmenlerimizi göreve iade edersiniz, yada her kim ki teğmenlerimiz bizi onurlandıran yemini etti diye ordudan ayrılmasına vesile olduysa biz hukuk dışına çıkmadan, demokrasi ile bulundukları yerlerden ihraçları yapılana kadar yine tekrarla hukuk ve demokrasi içinde mücadelemizi ederiz.

Bir Türk milliyetçisi olarak bende yemin ediyorum ki, bu hatadan dönülmezse, siyasiler başta olmak üzere, ihraç eden makamlarda olanların bu yaptıkları haksızlıkların karşılığını bulana kadar elimden gelen ne varsa mücadelesini vereceğim.

Neler yapacağım; hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz diyen Cumhurbaşkanını ilk seçimde kaybetmesi için elimden geleni yapacağım. İhracı etkileyen kişilerinde zulmüne de, hukuk içirişinde kalarak, anlayış göstermeyeceğim. Sonra da teğmenlerimizin göreve iadesi için elimden geleni ardıma koymayacağım. Ben kılıçlar çekildiğini her izlediğimde Teğmen Ebru Eroğlu benim gözümde en sevdiği oğlunu öldüren Kiros’a kılıcıyla cezasını veren Tomris Hatunun günümüzdeki ete kemiğe bürünmüş halidir.

Bende laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın her karış toprağına bağlıyım. Bende toprağıma uzanacak eller karşısında duracağım. Bende bu çocuklar gibi şerefimle doğdum, şerefimle yaşayacak ve şerefimle öleceğim. Ve her zaman Ne mutlu Türküm diyene! demekten de geri kalmayacağım. Büyük Türk Milletinin evladıyım ve Türkiye Cumhuriyeti’ne sonradan gelmeyen, Selçukludan, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar Anadolu da olan asil üyesiyim. Şimdi vekalet verdiğim siyasilere soruyorum, Teğmenler ihraç kararı aldırdınız, beni nasıl ve nereden ihraç edeceksiniz? Suç isnat edip ceza evine mi koyacaksınız? Kaldı ki hiçbir suç bulunamayınca Geziye atıfta bulunuyorsunuz, ben Gezi olaylarının öncesinde demokratik protesto yapılırken televizyonda izledim ve demokratik eylemi doğru buldum. Hatta katılmayı düşündüm, baktım ki provokasyon başladı gitmedim. Beni Geziye gittin diye de suçlayamazsınız. Belki iftira atabilirsiniz, oda yakışanların tercihidir. Ben bu yazımla bireysel olarak sadece teğmenlere alınan karar için sivil itaatsizliği tercih ediyorum.

Milli Savunma Bakanlığı son yasalar ile ordunun üzerine getirilen siyasi bir makamdır ve amirlerin ikazlarına rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik yapıldığına dem vurmuş. Madem amirler ikaz edecek kadar bilgiliydi, neden engellemedi. Milli Savunma Bakanlığı bu bilgileri bilmiyor muydu? Neden yemine kadar susuldu? Bu söylemler ile Cumhurbaşkanı ve Milli Savunma Bakanlığının ilgili yöneticileri Yüksek Disiplin Kurulunu etkileyerek ihraç kararının çıkmasına vesile olmuştur.

İlgili suçu Türkiye Ceza Kanunun ilgili maddesini inceleyelim. 
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, 5237 sayılı TCK’nın 288. maddesinde “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir:
Madde 288 - (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.

Teğmenleri savunan avukatların bu konuyu gündeme getirmesini ve yargıya taşımasını beklerim. Mesele üç otuz para değil, adaletsizliğe karşı hakkı savunmaktır. Adalet herkese çalıştırılmalı, Cumhurbaşkanına ve Millî Savunma Bakanlığında bu beyanları yapanlara da işlemelidir. Yoksa adalet kişiye özel olur. Dilekçeyi kendi adına vermek istemeyen varsa benim adımı kullanabilir.

Bir konuya parmak basıp konuyu ete kemiğe büründürelim. Geçmişte Atatürk’le sorunu olan fetö’cüleri gördük. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti yıkmak istediler. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine halel getirdiler. Topraklarımız emperyalistlerin eline geçecek zaafa düştü. Kılıçları emperyal bir devletin hizmeti için kalktı. İstikbalimize kimler bu şerefsizce doğan, yaşayan hainleri soktu ise hiç alınmadılar. Ne Mutlu Türk’üm demek tıpkı bir cenah gibi onlara zül geliyordu. O hainleri çalıntı sorularla orduya sokarken vatan sever gençlerimiz ise dışarıda kaldı. Bu işler böyle olmaz, askere polise, yargıya mezhepçi hedeflerle şeyhe şıha bağlı adaylar alınamaz dediğimizde bizi kafir edip ve cehenneme sokuyorlardı. En sonunda darbeyi gördük, Humeyni gibi biri gelip bizi İran yapacak oldu. Sonra ne oldu, bizim dediğimize hakaretle karşılık verenler fetöye hakaretler küfürler etti. Ulan bir dik kalamadınız, sözlerinizin arkasında duramadınız, vantilatör gibi adamlarsınız. Şimdi de en büyük fetö düşmanları kesildiniz. Siz Allah cc’üne inanmadınız, araya aracılar koydunuz. Yanlış yapınca Allah cc’ü sizi görmeyecek mi sandınız. Sizin Allah inancınız ayrı. Beddua ediyorum size, Allah cc sizin belanızı versin. Bu sözlerim ve bedduamda size yeter. Alınan alınır, üzerine alınmayanda gizli bir yerde alınsın lütfen.

Bu hainliği destekleyen avam darbe başarılı olmadıktan sonra fetöye küfrederken, kalbur üstü küfredenler de fetöye bağlı olan ama biatlarını kendilerine aldıkları adamları yada kendilerine bağlı zannettiklerini parasız olan adamları affettiler, fetöyle bağı olan paralıları affetmek için fetö borsasında milyon dolarlarını alıp aklayıp paklayıp temizlediler.

Sonuç; Atatürk’e bağlı subaylarımız darbeyi engelledi. Siyasilerin birisi hariç hepsi firar etti, ortalarda görünmedi. Halk ise Atatürkçü subayların şevklenmesi için umut oldular. Firar eden siyasiler her şey düzelince baharda tomurcuklanır gibi saklandıkları yerlerden patlar gibi çıktılar. Hatta hepsi kendisini kahraman ilan etmeye kalktı. Biz parti merkezine giden ve kaçmayan siyasi lideri unutmadık. Bu olayların hiçbir aşamasını da unutmadık, unutturmayacağız.

Benim arzum Teğmen Ebru Eroğlu gereklerini yerine getirir ise geleceğin Genel Kurmay Başkanı olarak görmek. Türkiye Cumhuriyeti’nin asil evladı olarak; evlatlarım olarak gördüğüm Teğmenler ihraç edilir, hatta disiplin suçu işlenerek terfilerinde bir aksilik oluşturulmak istenir ise benim yeminim geçerlidir, mevcut cumhurbaşkanının kaybetmesi için çalışacak, her kim ki pırıl pırıl teğmenlerimize zulmettiyse zulümleri ile yüzleştirmek için hukuk ve demokrasi içerisinde elimden geleni yapacağım.

Kısaca teğmenlerin ihracı benim hayatımda değişikliğe sebep olacaktır. Bu devletin asili benim, kanun benim yanımda olmalı. Vekil atadığım veya görev verdiğim karşımdaki gücün büyüklüğü, makamın adı veya sanı beni yıldıramaz. Atatürk’e bağlı evlatlarımı kimseye yedirmem. Teğmenlere ihracın kesinleştiği gün hukukun ve demokrasinin içerisinde yeminime sadık kalacağımı buradan beyan ederim.

Serdar Şahin
1 Şubat 2024


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —