Bugün, aramızdan ayrılışının 10. yılında Türk bilim dünyasının kutup yıldızlarından biri olan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nu rahmetle, minnetle ve sonsuz bir şükranla anıyoruz.
Türk milletine ve insanlığa adanmış bir ömrün adıydı Oktay Sinanoğlu. Onun gibi insanlar bir daha kolay kolay gelmez. Bilimsel yeteneğiyle yalnızca kimya laboratuvarlarında değil, milletin gönlünde iz bırakmış bir münevverdi. O, yalnızca teoriler kuran değil, milletin dertleriyle dertlenen, “Türkçe giderse Türkiye gider” diyen, çağdaş bir bilgeydi.
Dünyanın En Genç Profesörü: Bir Türk Dahisi
Oktay Sinanoğlu, 1935 yılında İtalya’nın Bari kentinde doğdu.
TED Yenişehir Lisesini ve ardından Berkeley ve MIT gibi dev üniversiteleri birincilikle bitirdi. Henüz 26 yaşında Yale Üniversitesi’nde profesör oldu. 1963’te “dünyanın en genç profesörü” unvanını aldı. Bilimsel dehası kuantum kimyası, moleküler biyoloji ve teorik matematikteki onlarca teoremiyle yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da malıydı.
Ancak Oktay Hoca’yı eşsiz kılan yalnız bilimsel başarıları değil, Türkçeye olan sevdası, milletine olan vefası, kültürümüze olan sarsılmaz bağlılığıydı. “Bir milletin diline savaş açarsanız, o milleti silahsız esir alırsınız” derdi. Batının eğitim sistemine karşı kendi milletinin evlatlarını uyarırken, dilin bir milletin ruhu olduğunu haykırıyordu.
Bilimin Ötesinde Bir Dava Adamı
Oktay Hoca, yalnızca kimyacı değil; aynı zamanda bir dava adamı, bir Türkçe neferi, bir medeniyet sevdalısıydı. “Bye Bye Türkçe” ve “Hedef Türkiye” kitapları, onun sadece akademik değil, toplumsal bir entelektüel olduğunu ortaya koyar. Bilim onun elinde milletin yükselişi için bir merdiven olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin özel elçisi olarak Japonya’da görev aldı, ABD, Almanya, Rusya gibi ülkelerde bilim adına projeler yürüttü. Dünyanın dört bir yanından ödüller alırken, gönlü hep Türkiye’de, dili hep Türkçe’de kaldı.
Mirası Bir Mezarda Değil, Milletin Yüreğindedir
19 Nisan 2015'te Miami’de vefat etti. İstanbul'da Karacaahmet Mezarlığı'na tekbirlerle uğurlandı.
Bugün, onun bıraktığı bilimsel miras, genç akademisyenlerin çalışmalarında; kültürel mirası ise Türkçeye sahip çıkan yüreklerde yaşıyor.
Gelsin Fatihalar, yükselsin dualar… Âmin desin müminler...
Oktay Sinanoğlu’nun ardından sadece bir hoca değil, bir medeniyet ışığı kaydı.
Ne mutlu bize ki onunla aynı dönemde yaşadık. Ne mutlu ona ki ardında tertemiz bir iz, sarsılmaz bir fikir ve ilimle yoğrulmuş bir Türkçülük bıraktı. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…
Rafet Ulutürk