"Kimi kurşunla vurur düşmanı, kimi kelimeyle. Ama en tehlikelisi, düşmanın seni seninle vurmasıdır."
Psikolojik harp, bireyin en savunmasız olduğu yerdedir: İnancında, aidiyetinde, kimliğinde. Bu yüzden, ilk ve en önemli savunma hattı bireyin farkındalığıdır.
"Kandırılmak kader değil, ihmalin sonucudur."
Bir insan, sürekli tüketim kültürüne boğulmuşsa, sosyal medyada yönlendirilen içeriklerle kimlik inşa ediyorsa, algı operasyonlarının ilk kurbanıdır. Kendini korumanın yolu; okumak, düşünmek ve analiz etmektir. Her bilginin kaynağını sorgulamak, her haberin ardında yatan amacı anlamaya çalışmak bir nevi psikolojik zırh görevi görür.
"Algı tuzağını fark edemeyen, kendi aklına bile düşman kesilir."
Kişi, kendi içindeki karanlığı aydınlatmadıkça, dış dünyanın oyunlarını göremez. Bu nedenle içsel disiplin, manevi direnç ve milli bilinç bireyin en büyük savunmasıdır.
Sivil toplum, milletin kalp atışıdır. Lakin bu kalp, yanlış bilgilendirme ve yönlendirmelerle ritmini kaybederse, toplumun tüm damarları tıkanır.
"Toplumun ruhunu koruyamayan örgütler, tabeladan öteye geçemez."
STK'lar, önce kendi bünyelerinde zihin berraklığını, fikri netliği ve milli duyarlılığı sağlamalıdır. Bilinçli bireyler yetiştirmeli, gençleri sosyal medya bombardımanından çekip fikri üretim merkezlerine yönlendirmelidir. Akademiyle, sanatla, kitapla, tarihle bağ kurulmalıdır. Çünkü psikolojik harp, tarihi unutturmakla başlar.
"Unutulan geçmiş, düşmanların en sevdiği müttefiktir."
Toplum ise ancak ortak değerlerde birleşerek, “ortak tehdit” algısını kavrayarak korunabilir. Bunun için medya okuryazarlığı eğitimi, dijital farkındalık programları ve milli şuuru artıracak çalışmalar hayati önemdedir.
Siyasi yapıların içinde yer alan bireyler, psikolojik harbin bir diğer hedefidir. Özellikle fikri sağlam ama siyasi olarak yalnız olan bireyler, en kolay yıpratılanlardır.
"Yalnız kalan akıl, rüzgârda savrulan yaprak gibidir. Ya bir dala tutunmalı ya da kök salmalıdır."
Siyasi partilerde birey, grup baskısına, manipülasyona, algı yönlendirmelerine karşı kendi fikri direncini oluşturmalıdır. Lider fetişizmi ya da kör bağlılık değil, eleştirel sadakat esastır. Partiler de kendi kadrolarını psikolojik harp eğitiminden geçirmeli, medya okuryazarlığı, siyasal iletişim farkındalığı gibi alanlarda bilinçlendirmelidir.
"Lider, düşünmeyi yasakladığında; düşman, zihinleri fethetmeye başlar."
Devlet, bu savaşın hem hedefi hem savunucusudur. Milli eğitim müfredatından medyaya, kültür politikalarından teknolojik altyapıya kadar tüm alanlar, psikolojik harp karşısında bir siper hattıdır.
"Devlet, sadece sınırları değil, zihinleri de korumakla mükelleftir."
Milli bilinç, okullarda “resmî ezber”le değil, anlamlı eğitimle inşa edilmelidir. Devletin medya organları, korku değil umut ve direnç diliyle hareket etmelidir. Kriz zamanlarında sadece fiziki değil psikolojik rehberlik hizmetleri de sunulmalıdır.
"Toprağını koruyan kahraman, zihnini koruyan efsane olur."
Ayrıca devlet, dijital dünyadaki operasyonel faaliyetleri takip edecek algı yönetimi merkezleri kurmalı; siber güvenlik kadar siber bilinç güvenliği de sağlamalıdır.
Bu topraklar çok işgal gördü ama her defasında bir ruh, bir direniş, bir uyanış başlattı. Bugün de aynı ruhu yeniden diriltmek gerek. Çünkü savaşın adı değişti, fakat düşmanın niyeti değişmedi.
"Psikolojik harp, tank sesiyle değil, tıklama sesiyle gelir. Ama millet uyanıksa, tılsımı bozulur."
Bu yazım, bir çağrıdır. Her birey, bir kale. Her STK, bir siper. Her siyasi yapı, bir okul. Ve devlet, bir bilinç muhafızı olmalıdır.
Zihinlerimize sahip çıkarsak, geleceğimize de sahip çıkarız. Çünkü zihnini kaybedenin vatanı olmaz...
Gürkan KARAÇAM