Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haber beni derinden etkiledi. Bizim Kocaeli’de bir aileye yapılan sessiz, derin bir yardım hikâyesiydi bu. Bir çocuk, annesi hasta... Çaresizlik içinde etrafında pervane olmuşlar. Türkmen Beyi bu durumu duyar duymaz harekete geçiyor. Anneyi hastaneye yatırıyor. Ardından bizzat geçmiş olsun demek için ziyarete geliyor ve yanında bir miktar maddi destek bırakıyor.
Peki bu kişi kim? Devlet Bahçeli.
Bir Kocaelili olarak bu olaydan haberim yoktu. Ne bir reklam yapılmış, ne bir fotoğraf servis edilmiş. Sessiz, gösterişsiz, kalpten gelen bir iyilik... İşte burada yazının gücü devreye giriyor. Bir gazete köşesinde rastladım ve bir kez daha fark ettim: Türkmen Beyi olmak lafla değil, yürekle olur.
Biz burada, yaşadığımız şehirde bu olaydan bihaberken, o Ankara’dan çıkıp bizim sokaklarımıza umut bırakıyor. Bu milletin çocuklarını kendi evladı gibi sahipleniyor. Irak’ta kaybolan bir kuzunun sorumluluğunu bile “Benim” diyerek üstleniyor. İşte devlet olmak budur. Milletin yükünü omzunda taşımak, derdiyle dertlenmek budur.
Allah kendisinden razı olsun. O hep halk için çalıştı. Hayatının her anı, milletin yolunda geçti. O kadar çok şey yaptı ki... Anlatmaya kelimeler yetmedi, anlatamadık. İşte buna yanarım. Yaşarken yeterince anlayamadık, anlatamadık. Oysa gerçek liderler sessiz yürür, ama geride unutulmaz izler bırakır.
Gençler… Bilin ki bir liderin büyüklüğü sadece makamla değil; onun yüreğiyle, vicdanıyla ölçülür. Devlet Bahçeli, bu milletin vicdanıdır. Ve bizlere düşen, böyle insanlara sağlığında sahip çıkmak, onları yaşarken anlamaktır.
Türkmen Beyi olmak kolay değildir. Herkes lider olabilir ama herkes “Devlet” olamaz. O, bu ülkenin sessiz dağlarında yankılanan bir sestir. Ve o ses, bu milletin yüreğinden asla silinmeyecek.
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk