Bu hafta tefsir çalışmasını yaptığım bir sûreden, Hud Süresi'inden bahsetmek isterim sizlere..
Sakın "Tefsir" deyince sıkılacağınızı düşünmeyin..
Zîra, tefsir yazmayacağım elbette:)
Başlıktan da anlayacağınız üzere güncele bağlanacak:)
Sûreden bahsetmek istememdeki sebep:
Bu sûrenin sanki tam da günümüzden; içinde bulunduğumuz sıkıntılardan, sağnak sağnak yağan musibetlerin sebeplerinden bahsediyor oluşu!
11'inci Sûre olan Hud Sûresi, 123 ayet..
Naçizâne görüşüm; aslında sûrenin tümünde, şu an yaşadığımız zamanda ki zulumler, zâlimler farklı örneklerle anlatılmış Rabbimiz tarafından..
Özetle: 111'ci ayete kadar Efendimiz'e (ithafen) anlatılmış...
*Gerçek iman etmiş kişilerin özellikleri veya sahtekarların özellikleri..
*Nuh kavminin kıssası..
*Ad kavmine gelen Hud Peygamber'in kıssası..
*Semud kavmine gelen Hz. Salih'in kıssası..
*Medyan kavmine gelen Hz. Şuayb'ın kıssası..
*Hz. Musa'nın Firavun'la olan diyalogları..
*Tevrat'ın indirilişi ve bu döneme ait kıssalar..
(Buraya kadar da çok şey var günmüze; kendimize, çevremize, topluma, idarecilere yönelik olan yaşanmış, uyarı mahiyetli kıssalar.. Okumanızı tavsiye ederim)
111'inci ayeti itibari ile ise, aynen yazayım..
Yorumu size bırakarak...
"Muhakkak ki Rabbin, onların tümünün (iman edenlerle iman etmeyenlerin) amellerinin karşılığını verecektir! (cennet/cehennem)
Çünkü Allah onların yaptığı her şeyden tamamiyle haberdardır!" (111)
"O halde sen; beraberinde tevbe edenlerle birlikte, emrolunduğun gibi dosdoğru ol!
Aşırıya da gitme!
Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir!" (112)
"Bir de zalimlere (sevgi beslemek, çıkar elde etmek veya yaptıkları işlere rızâ göstermek suretiyle) meyletmeyin!
Sonra size ateş dokunur! (Cehennemlik olursunuz).
Allah'dan başka dost edinmeyin!
Aksi halde O'nun yardımından mahrum kalırsınız!" (113)
"Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl!
Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir..
Bu (durum) düşünebilenlere, bir öğüt, ibret ve hatırlatmadır!" (114)
"Sabret!
Çünkü Allah iyi davranan ve işini güzel yapanların ecrini (mükâfatını, karşılığını) zâyi etmez!" (115)
"Ne olurdu, sizden önce helâk edilen nesiller içinde iman, sâlih amel ve güzel ahlâk gibi faziletler sahibi ve Allah yanında kalıcılığı olan değerleri gâye (hedef) edinmiş bazı insanlar bulunsaydı da, yeryüzünde bozgunculuk çıkmaması için çalışsalardı?!
Ne yazık ki, onların içinde bu vazîfelerini gereği gibi yaptıkları için kurtardığımız çok az kimse oldu..."
"Zâlimlere gelince!
Onlar sadece içine dalıp gittikleri dünyevî zevk-u safânın (lüks ve saltanatın) peşine düşüp şımardılar!
Ve hep günah işlemekle meşgul oldular!" (116)
"Yoksa Rabbin o toplum içinde; hem kendi nefisleri hemde halkın ıslahı için çalışan, düzgün kimseler olsaydı, o yerleri haksız yere helâk edecek değildi ya!" (117)
"Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı..
(Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edeceklerdi! (118)
"Ancak Rabbinin merhamet buyurduğu kimseler müstesnâ!
Zâten onları bunun için (yani, rahmete ehil olanları rahmet, ihtilâfa ehil olanları ihtilâf için) yarattı!
Böylece Rabbinin, “Celâlim hakkı için, Cehennemi (hakeden!) bütün cinlerden ve insanlardan dolduracağım!” sözü tamâm oldu.." (119)
"Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz..
Bunlarda sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret için gelmiştir!"(120)
"O halde, iman etmeyenlere şöyle de: 'Elinizden ne geliyorsa yapın!
Elbette biz de (gerekeni) yapacağız!' " (121)
“Olacak olanları bekleyin bakalım; biz de onu bekliyoruz.” (122)
"(Gerçek şu ki:) Göklerin ve yerin gaybı (bütün varlıkları ve yaratılış sırları) Allah’ındır!
Bütün işler O’na döndürülüp durmaktadır!Öyleyse sadece O’na kulluk et ve O’na tevekkül et! (güven).
Rabbin yaptıklarınızdan (gafil) habersiz değildir! (Sakın böyle sanıp aldanmayınız!)" (123)
Evet...
Rabbimiz bu sûrenin ilk ayetlerinde helak olan kavimlerin helak sebeplerini anlattıktan sonra, Efendimiz'e; (SAV) iman eden ve etmeyen kulların özelliklerinden bahsedip, özellikle "ZALİMLERE" vurgu yaparak zalimlerin şan ve şöhret kazandıkça, lüks ve sefahâte daldıklarını, hattâ "şımardıkarını" ifade ediyor!
Ve bu zalimlerin dünya adına kazandıkları ve hiç bitmeyecek sandıkları güçleri ile, zulümlerine devam ederken onların bu gücünden istifade ederek şimdilerdeki tabirle onları "dayıları" görerek arkasına sığınanların da, bu zalimlerle aynı sona ulaşacaklarını "UYARI" niteliğinde anlatıyor!
Peki; direkt olarak ne diyor Efendimiz'e? (SAV)
Sabret!
Hani biz de deriz ya, "sabret seyret" diye..
En sonunda; zerre miktarı kötülük yapanın, yahut zerre miktarı iyilik yapanın da karşılığını bulacağını anlatıyor!
Ve...
Kötülerin, kötülüklerin çoğalması "sonucu olarak" toplumların helak edildiğini, bunları ibret ve ders almamız gerektiği için anlattığını ifade ediyor..
Şimdi günümüze bakalım...
ZALİMLER..
ZULÜMLER..
Hadi zalimlere uyuduk!
Ses kestik!
Kendi çıkarımıza kullandık!
Zalimin zulmüne sessiz kalıp, dilsiz şeytan olduk!
Hata ettik, günaha düştük diye pişman mı olduk? (ki, vakit varken olmalıyız!)
Yine de şans veriyor Rabbimiz..
Ne diyor?
"Namazı dosdoğru kılın yaptığınız iyilikler kötülükleri siler ve affedilirsiniz"
Şimdi bizler günümüzde; türlü türlü zalimlerin, türlü türlü zulümlerine ne şekilde yaklaşıyoruz?
Ne şekilde bakıyoruz?
Ne şekilde tepki veriyoruz?
Sorgulayalım mı kendimizi?
Meselâ:
"Müslüman" deyince aklımıza ne geliyor?
Yahut "İslam" deyince?
Müslüman sadece giyimiyle kuşamıyla, kullandığı 3-5 dini terimle, yani şekil itibari ile mi Müslümandır?
İslam sadece; abdestten namazdan, hacdan zekattan mı ibarettir?
Hayır tabii ki!!
"Müslüman" elinden dilinden emin olunan, her işinde doğru olan, doğru sözlü insandır!
Doğruluğu dürüstlüğü; ne şâna, ne şöhrete, ne paraya, ne pula değişmeyen insandır!
Hele bir de "Müslümanım" diye geçinirken; yani kılığıyla kıyafetiyle, söylemleriyle bunu yansıtıyor ancak; yalan söylediğine şahit olunan, yaptığı işlerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik hattâ kendi çıkarına yönelik dolandırıcılık yapıyorsa, bu iki kat günaha girmesine sebep olur!
Çünkü:
Nice insan var ki; dîni, İslam'ı, Müslümanlığı dışarıdan izleyen, gözlemleyen..
Ve onların; yani gözlemleyen, anlamaya çalışanların "Müslüman" olanı bu şekilde tanıması demek:
"Müslümanlık buysa ben Müslüman değilim ve olmayacağım" demesine sebep oluyor!
Haksızlar mı?
Değiller!
Müslüman İslâm'ı temsil eder!
Adaletlidir!
Doğrudur!
Dürüsttür!
Edeplidir!
Hak, hukuk bilir!
Dünya malına, şâna, şöhrete değer vermez!
Lüksü sevmez!
İsraftan kaçınır!
Bahşedilmiş rızkının fazlasını istiflemez!
Hanlar, hamamlar, saraylar biriktirmez!
Fazla olanı paylaşır!
Kul hakkından korkar!
Ez cümle:
Zalim değilsek ki, değilizdir Allah'ın izniyle..
Rabbimizin ayetteki ifadesi ile:
"Zalime de meyletmetelim!"
Yani zalimin gücü var diye arkasına sığınmayalım!
Çünkü zalimin gücünden, veyahut zulmünden de büyük olan yegâne zat Allah'tır! (CC)
Zîra verdiğimiz Hud Sûresi'nn 120'inci ayetine tekrar bakarsak; zâlimlerin ve onlara ses kesenlerin sonunu, yani helaklarını ders alalım diye, unutmayalım diye anlattığını bildirmiş Rabbimiz değil mi?
Bu konuya dair, Aşık Mahzunî Şerif'in yazdığı ve seslendirdiği bir de türkü vardı..
Karamanın koyunu,
Sonra çıkar oyunu!
Ben artık seyredemem,
Devrilesi boyunu!
At ölür meydan kalır,
Yiğit ölür şan kalır!
Kör olası dünyada,
Can gider, ama nam kalır!
Mahzuni bu rıhtıma,
Yanaşıyor son gemi!
Düşenin dostu olmaz,
Bunu da unutma emi!
Zalimin zulmü varsa,
Mazlumun Allah'ı var!
Elhamdülillah...
İmanımız var!
Allah (CC) var!
Sabredip, seyredelim....
Ve ez-cümlede diyelim ki;
Rabbim ayetlerdeki kıssalardan hakkıyla ders alabilmeyi..
Ayetler ışığında doğru MÜSLÜMAN olabilmeyi..
Temsil ettiğimiz İSLÂM dînine yakışır şekilde "adaletli" yaşayıp, her konuda "doğru" örnek olmayı..
Dinden soğutan değilde, dîne yaklaştıran, sevdiren İNSAN olmayı nasip eylesin...
Kur'an'da Rabbimizin tanımladığı ve sonu belli olan Zâlim olmaktan..
Zulme maruz kalmaktan..
Zulme uğrayanları gördüğümüz, bildiğimiz halde sessiz kalıp Efendimiz'in ifadesi ile "dilsiz şeytan" olmaktan da hepmizi muhafaza eylesin inşallah....
VESSELÂM...