Dünya, uzun süredir bir büyük hesaplaşmanın eşiğinde. ABD ve Çin arasında derinleşen ticaret savaşları, Tayvan krizi, Güney Çin Denizi’ndeki güç mücadelesi ve jeopolitik rekabet giderek sıcak bir çatışma ihtimalini gündeme getiriyor. Peki, böylesi bir savaş patlak verirse Türkiye nerede duracak? Ekonomimiz, savunma politikamız ve diplomatik dengelerimiz nasıl şekillenecek? Ve en kritik soru: Rusya, ABD ile iş birliği yapar mı? Şangay İşbirliği Örgütü’nün sonu mu geldi? Bu sorulara realist bir bakış açısıyla yaklaşalım.
Ekonomi: Kriz mi, Fırsat mı?
ABD ile Çin arasındaki büyük bir savaş, küresel ticaret ağlarını kökünden sarsar. Türkiye, ithalatının önemli bir kısmını Çin’den yapıyor. Elektronikten otomotive, beyaz eşyadan tekstile kadar birçok sektörde Çin’in üretim gücüne bağımlıyız. Çin’e uygulanacak sert yaptırımlar ve savaşın yaratacağı tedarik zinciri krizleri, Türkiye’de enflasyonu körükler. Döviz kuru üzerindeki baskılar artar, üretim maliyetleri yükselir ve tüketici fiyatları patlama noktasına gelir.
Ancak kriz aynı zamanda fırsattır. Çin’in küresel üretim üssü konumu zayıfladığında Batı, üretim alternatifleri arayacaktır. Türkiye, jeopolitik konumu ve üretim altyapısıyla Avrupa’nın yeni üretim merkezi olma fırsatını yakalayabilir. Ancak burada kritik nokta, Türkiye’nin sanayi politikasını doğru yönetip yönetemeyeceğidir. Yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek üretim yapısına geçemezsek, bu fırsat kaçabilir.
Jeopolitik Dengeler ve Türkiye’nin Pozisyonu
Türkiye, NATO üyesi olarak Batı ittifakının bir parçası. Ancak son yıllarda izlediği çok yönlü dış politika, onu Batı’dan tamamen koparmadığı gibi, Doğu ile de sıkı bağlar kurmasını sağladı. ABD-Çin savaşında Ankara’nın izleyeceği yol, çıkarlarını maksimize etmeye yönelik bir denge politikası olacaktır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’ye Karadeniz üzerindeki kontrol gücünü kullanma imkânı verir. Bu durumda Türkiye, savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişine sınırlamalar getirerek çatışmanın Avrupa’ya yayılmasını engelleme noktasında kilit bir rol üstlenebilir.
Ancak daha büyük bir tehlike, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri üzerindeki baskıdır. Çin, bölgedeki etkisini artırmak için Türkiye ile bir hesaplaşmaya girişebilir. Orta Asya’da Çin-Türkiye gerilimi artarsa, Türkiye bir tercihte bulunmaya zorlanabilir. Bu noktada, Türk Devletleri Teşkilatı’nın konumu belirleyici olacaktır.
Rusya: Geri Çekilme ve Yeni Hesaplar
Son gelişmeler, Rusya’nın Ukrayna ve Kırım’daki askeri varlığını güçlendirmek adına Suriye’den kademeli olarak çekildiğini gösteriyor. Bu, Moskova’nın stratejik önceliklerini değiştirdiğine işaret ediyor. Rusya, Batı’nın Ukrayna’daki baskısını dengelemek için bazı alanlardan taviz vererek Trump yönetimiyle örtülü pazarlıklara girmiş olabilir.
Özellikle Trump’ın ikinci döneminde, Putin’in ABD ile belirli konularda anlaşmaya vardığı iddiaları güçleniyor. NATO’nun doğuya genişlemesi, Ukrayna’ya verilen askeri destek ve Rusya üzerindeki yaptırımlar, Moskova’nın Washington ile gizli müzakerelere açık olmasına neden olabilir. Eğer Rusya, ABD ile örtülü bir anlaşmaya vardıysa, Çin’le olan stratejik ortaklığını gözden geçirebilir ve ABD-Çin savaşında daha tarafsız bir konum almaya yönelebilir.
Bu geri çekilme hamlesi, Türkiye açısından da önemlidir. Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını azaltması, Türkiye’nin bu bölgede daha aktif olmasının önünü açabilir. Ancak bu, aynı zamanda İran gibi diğer aktörlerin daha fazla nüfuz kazanmasına da yol açabilir.
Şangay Beşlisi Sona mı Geldi?
Şangay İşbirliği Örgütü, Batı’ya karşı bir denge unsuru olarak kurulmuştu. Çin ve Rusya’nın liderliğinde gelişen bu oluşum, Hindistan ve Pakistan gibi farklı çıkar gruplarını da içeriyor. ABD-Çin savaşı, bu yapının içindeki fay hatlarını derinleştirebilir.
Hindistan’ın Çin karşıtı politikası, savaş sürecinde ABD’ye daha yakın durmasına yol açabilir. Rusya, Trump yönetimi ile kontrollü bir iş birliğine girdiyse, Şangay İşbirliği Örgütü’nün etkinliği azalabilir. Türkiye’nin de Şangay’a gözlemci üye statüsünde dahil olma süreci böylece belirsizleşebilir. Bu savaş, Asya’da yeni ittifakların kurulmasına yol açarken, Şangay Beşlisi’nin geleceğini de tehlikeye sokar.
Sonuç: Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye, ABD-Çin savaşının getirdiği küresel değişimleri iyi analiz etmeli ve stratejik bir yol haritası oluşturmalıdır. Ne tamamen Batı’nın safına kayarak Çin ile köprüleri atmalı, ne de Çin’in yükselişi üzerine aşırı bir bahis oynamalıdır. Dengeli, akılcı ve milli çıkarları önceleyen bir dış politika ile krizleri fırsata çevirmek mümkündür. Türkiye’nin hedefi, savaşın getirdiği ekonomik ve jeopolitik dalgalanmalar arasında ulusal çıkarlarını azami seviyeye çıkaracak bir pozisyon almak olmalıdır. Küresel satranç tahtasında doğru hamleleri yapan kazanır!