Yusuf Akçura, Türkçülük düşüncesinin kurucuları arasında yer alan önemli bir entelektüel, tarihçi ve siyasetçidir. 1876 yılında Kazan'da dünyaya gelen Akçura, Türk dünyasının birleşmesi, güçlenmesi ve modernleşmesi yönünde büyük katkılar sağlamış bir düşünürdür. Onun fikirleri, sadece kendi döneminde değil, sonraki nesiller üzerinde de derin izler bırakmıştır.
Yusuf Akçura, Kazan Türklerinden zengin bir tüccar ailesine mensup olarak doğdu. Babasını erken yaşta kaybetmesinin ardından, annesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. İstanbul’da iyi bir eğitim aldı ve dönemin aydın çevrelerine katıldı. 1895 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldu. Ancak Osmanlı yönetimine muhalif olması nedeniyle tutuklandı ve Fizan’a sürgün edildi. Bu sürgün, onun siyasi düşüncelerini daha da derinleştirmesine neden oldu.
Sürgün sonrası Paris’e giden Akçura, burada siyasal bilimler eğitimi aldı. Paris yılları, onun milliyetçilik ve modernleşme fikirlerinin şekillenmesinde kritik bir dönemdir. Özellikle Avrupa'daki ulusal hareketlerden etkilenerek, Türk milletinin de güçlü bir devlet ve millet yapısına kavuşması gerektiğini savundu.
Yusuf Akçura’nın en bilinen eseri olan “Üç Tarz-ı Siyaset” makalesi, 1904 yılında yayımlandı. Bu makale, Osmanlı Devleti'nin kurtuluşu için üç farklı strateji öneriyordu: Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük. Akçura, Osmanlıcılığın ve İslamcılığın artık işe yaramadığını, devletin ve milletin geleceğinin Türkçülük ekseninde şekilleneceğini savunuyordu. Bu makale, Türkçülük düşüncesinin temellerini atarak, sonradan gelen birçok aydın ve düşünür için rehber oldu.
Akçura, Türkçülüğün sadece bir kültürel hareket değil, aynı zamanda bir siyasi proje olduğuna inanıyordu. Ona göre, Türk milletinin birleşmesi ve güçlenmesi, Osmanlı Devleti'nin çöküşünden sonra yeniden güçlü bir devlet kurulmasının temel taşı olacaktı.
.
Yusuf Akçura, II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte İstanbul’a döndü ve Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Türk Ocağı, Türkçü fikirlerin yayılması ve Türk milletinin bilinçlenmesi için önemli bir platform oldu. Akçura, burada verdiği konferanslarla, yazdığı makalelerle ve kitaplarla Türkçülük düşüncesini geniş kitlelere yaydı.
1912 yılında İstanbul Üniversitesi’nde tarih profesörü olarak görev aldı ve burada Türk tarihini, Türk kültürünü ve milliyetçilik düşüncesini akademik düzeyde ele aldı. Akademik kariyeri boyunca Osmanlı ve Türk tarihi üzerine birçok eser verdi. Özellikle, Türklerin dünya tarihindeki rolünü vurgulayan çalışmaları büyük ilgi gördü.
Akçura, Milli Mücadele döneminde de aktif bir rol oynadı. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı'na fikirleriyle katkı sağladı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından Türk tarihine ve milliyetçi düşünceye yaptığı katkılardan ötürü TBMM’de Kars milletvekili olarak görev yaptı.
Yusuf Akçura, sadece Türkiye'de değil, tüm Türk dünyasında tanınan ve saygı duyulan bir isimdir. Onun milliyetçi fikirleri, özellikle Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Orta Asya ve Kafkasya'daki Türk devletlerinin bağımsızlık hareketlerine de ilham kaynağı olmuştur.
Akçura’nın Türkçülük anlayışı, milletlerin dil, kültür ve tarih birliğine dayanan bir ulusal devlet fikri üzerine inşa edilmiştir. O, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde güçlenebileceğini, modern dünyada hak ettiği yeri alabileceğini savunmuştur.
Yusuf Akçura, Türkçülük fikrinin en önemli kurucularından biri olarak Türk tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Onun düşünceleri, Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze kadar etkisini sürdürmüş, Türk milletinin kendini tanıma ve modernleşme sürecine katkı sağlamıştır. Akçura, bir aydın, akademisyen ve siyasetçi olarak Türk dünyasında önemli bir yere sahiptir. Onun fikirleri, bugün de Türk birliği ve milliyetçiliği üzerinde derin bir etkiye sahiptir.
Bu büyük düşünür, Türkçülük fikrinin temellerini atmış ve Türk milletinin geleceğine ışık tutmuştur. Makalenin son sözlerinde Akçura'nın şu cümlesini hatırlamak gerekir: "Türklüğün varlığı, birliği ve yüceliği için çalışmak, her Türk aydınının boynunun borcudur."