Tarih, kazananların uydurduğu en büyük hikâyedir. Ama bazen kaybedenler de bu hikâyeye inanır!
@stratejivefikirler
Osmanlı’nın son yıllarında tarih sahnesine fırlayan ve "Arabistanlı Lawrence" olarak anılan bu İngiliz ajanı, yıllardır “Osmanlı’yı tek başına çökerten adam” olarak anlatılıyor. Filmlerde deveye atlayıp çölü geçiyor, birkaç Arap kabilesini örgütleyip Osmanlı’yı dize getiriyor. Öyle bir anlatılıyor ki, neredeyse tek başına Çanakkale’ye bile gidip savaşmış diyeceğiz!
Ama gelin biraz mantıklı düşünelim. Bir adam, birkaç deve ve biraz patlayıcı ile gerçekten Osmanlı gibi dev bir imparatorluğu yıkabilir mi? Yoksa Osmanlı zaten hastaydı da Lawrence sadece başında bekleyip “Evet, bence öldü” diyen doktordan mı ibaretti?
Lawrence’ın en büyük başarılarından biri, Osmanlı’nın Hicaz Demiryolu’nu patlatmak. Yani, bırakın Osmanlı’yı yıkmayı, sadece bir tren yoluna zarar verebildi. Bu noktada şu soruyu sormamız lazım: Bir devlet, birkaç vagon havaya uçtu diye mi yıkılır?
Osmanlı mühendisleri ertesi gün geliyor, "Yine mi Lawrence ya?" diyerek rayları düzeltiyor ve tren seferlerine devam ediyor. Ama gelin görün ki, yıllar sonra Lawrence kendini “Osmanlı’yı yıkan adam” olarak anlatıyor.
Bu mantıkla, bugün metroya kart basmadan binen biri, ülkeyi çökerttiğini iddia edebilir!
"Strateji, tren rayı gibi düz değil, satranç tahtası gibi çok yönlü olmalıdır."
@stratejivefikirler
Lawrence, Osmanlı'ya karşı Arapları isyan ettirdiği için çok övülür. Ama olayın komik tarafı şu ki, Osmanlı zaten bu kabilelerle yıllardır sıkıntı yaşıyordu. Adamlar kendi aralarında bile anlaşamıyordu, ama bir İngiliz subayı gelip hepsini organize etti öyle mi?
Düşünün, bir çadırda toplanmış Arap kabile liderleri:
- "Biz Osmanlı'ya karşı savaşacağız!"
- "Ama önce kahvaltı yapalım."
- "Sonra öğle sıcağına kalmayalım."
- "Akşam da deve yarışımız var, ertelesek mi?"
Gerçek şu ki, Osmanlı’nın en büyük hatası, halkla arasındaki bağı kaybetmesiydi. Eğer Osmanlı yöneticileri, halkı Lawrence’tan önce dinleseydi, İngilizler kimseyi isyana ikna edemezdi.
"Kendi halkına sırt çeviren, o halkı düşmanın kucağına iter."
@stratejivefikirler
Lawrence, Araplara “İngilizler sizi Osmanlı’dan kurtaracak, özgürlüğünüzü verecek” dedi. Ama gerçek ne oldu? Osmanlı gitti, yerine İngiliz ve Fransız sömürgesi geldi.
Yani Arap kabileleri, Osmanlı’ya kızıp bağımsızlık için savaştı, ama sonunda başka bir emperyal gücün kölesi oldu. Özgürlük hayaliyle koşup prangaya takılmak tam olarak böyle bir şey.
Lawrence’ın durumu da aynı: İngilizler onu “Aferin, güzel iş çıkardın” diye sırtını sıvazladı ama sonra adamı İngiltere’ye çağırıp bir köşeye attılar. O kadar uğraştı ama sonunda kendi hükümeti bile ona pek yüz vermedi.
"Kendi oyununda piyon olmayı kabul eden, sonunda masadan süpürülür."
@stratejivefikirler
Lawrence, Araplara bağımsızlık vaat ederken, İngilizler ve Fransızlar bölgeyi çoktan paylaşmıştı. Sykes-Picot Anlaşması, Osmanlı savaşırken çizilmişti bile. Lawrence bunu öğrendiğinde suratındaki ifadeyi hayal edelim:
- "Ne yani, ben boşuna mı deve sırtında gezdim?"
Aynen öyle! İngilizler planlarını zaten yapmıştı, Lawrence sadece o planın bir parçasıydı. Olan Osmanlı’ya oldu. Çünkü büyük resmi göremeyen yöneticiler, düşmanın küçük adamlarıyla uğraşırken asıl saldırıyı fark etmedi.
"Satrançta piyonlara bakarken şah mat olursan, suç piyonların değil, senindir."
@stratejivefikirler
Lawrence ne yaparsa yapsın, Osmanlı zaten çöküş sürecindeydi. Yani Osmanlı’nın kaybı Lawrence yüzünden değil:
Bunlar olmasa, Lawrence yalnızca çölde kaybolmuş bir turist olurdu.
"Kendi geleceğini planlayamayanlar, başkalarının planlarında figüran olur."
@stratejivefikirler
Lawrence, Osmanlı’nın çöküşünde etkili olabilir, ama Osmanlı’yı yıkan asıl şey, yanlış yönetim ve strateji eksikliğiydi. Eğer Osmanlı kendi oyununu oynayabilseydi, bir İngiliz subayının maceraları tarihin seyrini değiştiremezdi.
Ve unutmayalım:
"Asıl güçlü olan, düşmanın hatalarını değil, kendi hatalarını görebilendir."
@stratejivefikirler
Gürkan KARAÇAM